Afrin operasyonu ve sonrası
ABONE OL
Türkiye yedi ay önce güney sınırlarında artan kuşatmayı kırmak için İdlib ve Afrin’e girmeye mecbur kalınca biz, İdlib’e önce girilerek Afrin için za-man ve zemin hazırlanması gerektiğini dile getirmiştik. Çünkü o günlerde PYD-YPG’nin DEAŞ ile mücadelesi devam ediyordu. Afrin operasyonu doğrudan DEAŞ’a destek gibi yorumlanacaktı. Öngördüğümüz şekilde gelişti ve Türkiye İdlib’de gerekli önlemleri aldıktan sonra yaklaşık iki ay önce Afrin operasyonuna başladı. Operasyon dikkatli ve başarılı bir şekilde ilerliyor ve yakında Afrin şehir merkezinde sonlanacak. 
 
Zeytin Dalı Operasyonu’nun başlayacağı en üst ağızdan ifade edildikten sonra, Türkiye’de bazı kesimlerin ve medya organlarının böyle ciddi bir varoluş mücadelesinde ve milli davada bile farklı gerekçelerle operasyona karşı çıktıkları da dikkatlerden kaçmamıştır. Operasyonda özellikle ABD desteğiyle yapılan beton sığınaklarla dolu sınır bölgelerindeki istihkam hattı kırıldıktan sonra ve yüksek tepelerin kontrolü ele geçirilince PYD’nin direnç noktaları zayıfladı. Türk ordusu ve Özgür Suriye Ordusu hızla Afrin merkeze doğru ilerledi. 
 
Bu süreçte ABD’nin birçok yalanı da artık gözler önüne serilmiş oldu. Mesela PKK ve PYD’nin aynı şey olduğunu başlangıçta reddedenler, zamanla kendileri bunu itiraf ettiler. Ayrıca, DEAŞ ile mücadelede sadece PKK-PYD’nin başarılı olduğu ve hatta Türkiye’den bile etkili olduğu iddiası çöktü. Destek verildiği zaman Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO), DEAŞ ve PKK’ya karşı nasıl başarılı olabildiği görüldü. (ABD destek verseydi ÖSO, Esed rejimini de en geç 2013’te düşürürdü ama bu desteği vermediler.) 3 binden fazla teröristin etkisiz hale getirildiği mücadelede Türk ordusunun teknik ve taktik üstünlüğü de gözlerden kaçmadı. 
 

PKK-PYD eliyle ABD, Suriye topraklarının üçte birini ele geçirmiş olsa da fiilen bu bölge ülke ekonomisinin yarısına tekabül etmektedir. Petrol, doğal gaz, akarsu, elektrik santralleri ve tarım alanlarıyla Fırat’ın doğusu oldukça önemli bir bölgedir. Bu bölgeyi elinde tutmada Esed rejimi daha da zorlanacaktır. İran destekli rejim güçlerinin bu bölgeyi PKK-PYD’den geri almak için yaptıkları hamleye ABD çok sert cevap vererek yüzlerce ölümle sonuçlanan saldırılar yapmıştır. ABD ayrıca ülkedeki kurduğu 10 kadar askeri üssüyle Suriye’ye ne kadar önem verdiğini ve kalıcı olduğunu göstermiştir ki burada kalıcı olduğu ABD’li yetkililer tarafından da dile getirilmiştir. 

ABD’nin vekalet savaşçısı PKK eliyle güneyimizde oluşturulan terör şeridini Türkiye haklı olarak kendine yaşamsal bir tehdit olarak görüyor. Bu tehdidi bertaraf etmek üzere Rusya ile ortak anlayış ve işbirliği geliştirerek Afrin’e girdi. PKK’yı büyüten güçler geçen yıl Barzani’nin de aklını çelerek Kuzey Irak’ta da Türkiye’nin önünü kesecek bir hamle yapmışlardı. Hatta Barzani’ye petrolünü bu PKK koridorundan (Rojava) İsrail’e ve oradan da dünya piyasalarına ulaştırma sözü verilerek referanduma teşvik edildiği söyleniyor. Bu proje Türkiye, İran ve Irak merkezi hükümetinin işbirliği ile ve yeterli uluslararası destek olmadığı için başarısızlığa uğratılmıştır. Ancak PKK koridorunun kırılması konusunda Türkiye kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda kalmıştır. Öncelikle ABD destekli PYD güçleri girmeden önce, Fırat Kalkanı Operasyonu ile El-Bab bölgesini DEAŞ’tan alarak kontrolü sağladı. Bu operasyon uzun sürdü çünkü ÖSO koordinasyonu tam oturmamıştı. Ayrıca DEAŞ, büyük ihtimalle ABD yönlendirmesi veya baskısıyla bazı yerlerde PKK’ya karşı hiç direnmezken ÖSO ve Türk ordusuna karşı ciddi bir direnç gösterdi. Yine de bu direnç kırıldı ve bölgede hakimiyet sağlandı. Hayatın normale dönmeye başladığı bölgede daha önce silahlandırılan milislerin toplumdaki taşkınlıklarına çözüm aranmaktadır.

Zeytin Dalı Operasyonu’nun şimdiden bazı avantajları görülmüştür. Öncelikle, Fırat Kalkanı bölgesinde elde edilen tecrübe Afrin’de yararlı ol-muş ve birçok noktadan hızlı ve daha düzenli ilerlenmiştir. İkinci olarak, propagandayla büyütülen PKK-PYD’nin güçlü Türk ordusu karşısında tutunma şansı olmadığı daha net anlaşılmıştır. PYD-PKK’nın ilk ayın sonunda Şii milislerden ve Esed Rejimi’nden yardım istemesi ‘büyük direniş, güçlü örgüt’ propagandasını yerle bir etmiştir. Diğer taraftan mazlum Kürtlerin sözcüsüymüş gibi propaganda yapan örgütün, son yılların en kanlı yönetimi Esed ile yakınlığı gerçek resmin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Türkiye’nin savaş kapasitesi ve teknolojisinin çok ciddi düzeylere ulaştığı da önemli bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu operasyonda insansız hava araçlarını (İHA) çok etkin kullanılmıştır. Bu operasyonla Afrin semalarını tarayan İHA ve diğer savaş araçlarının kalitesi ve kapasitesi de test edilmiş oldu. Bu teknik üstünlüğün, hem PKK hedeflerine yönelik etkili cerrahi operasyon imkanı verdiği hem de gösterilen özene paralel olarak sivil kayıplarını önlemede çok etkili olduğu görülmüştür.

Algı, olgu kadar mühim

Sivil kayıpların olmaması yönünde gösterilen azami özen karşısında Türkiye’yi zora sokacak ve kendilerini mazlum göstermek isteyecek PKK, propaganda malzemesi bulmakta zorlanmıştır. Örgütün eski savaş ve deprem resimlerini kullandığı kolayca ortaya konarak çürütülmüştür. Ancak PKK-PYD propaganda makinesi çökmüş değildir. PKK Türkiye’nin müdahalesini Kürtlere karşı savaş diye lanse ederek diğer Kürtlerden sempati toplamaya çalışmaktadır. Çünkü hemen bütün dünya medyası PKK’ya sempati ile yaklaşmaktadır. Türkiye ile uzlaşan Rusya’nın ajans ve kanalları bile PKK’ya yakın çizgide yayınlar yapmaktadır. Algının olgu kadar önemli olduğu günümüzde Türkiye’nin bu konuda daha fazla çaba harcaması gerekmektedir.

Ancak operasyonun riskleri bununla da sınırlı değildir. İlk başlarda ÖSO savaşçılarının savaş alanından paylaştığı resimler Afrin’de ve dışarıda infial oluşturduğu gibi PKK’nın karşı propagandasına da malzeme olmuştur. Bu konuda daha sonra ciddi önlem alınsa da zarar ortaya çıkmıştır. Bugün de tekil hareket ve hatalar bütün harekata gölge düşürebilmektedir. PKK-PYD’nin, Türkiye’yi Kürt düşmanı olarak göstermesi, bütün Suriyeli mültecileri Afrin’e yerleştirerek oradaki Kürtleri yerinden edeceği yönündeki propagandası Afrin halkını olduğu kadar diğer bölgelerdeki Kürtleri de tedirgin etmektedir. Hatta PKK propagandası PKK’ya karşı olan Kürtler üzerinde bile etkili olmaktadır. Zeytin Dalı Operayonu, Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki bölgeler için önemli bir test olduğu kadar büyük fırsatlar da sunmaktadır. Bugün bir yandan operasyon ve Afrin kuşatması sürerken diğer yandan ele geçirilen yerlerin teröristlerden ve mayınlardan temizlenmesi süreci devam etmektedir. Bu esnada kurtarılan yerlerde sivil yapıların hızla oluşturulması lazımdır. Türkiye’ye husumet beslemeyen yerel Kürt toplum temsilcilerinden oluşturulacak komisyonlar ve yapılar çok işe yarayabilir. Bölge halkının yönetimin kendilerine bırakılacağını hissetmesi ve görmesi çok yararlı olacaktır. Türkiye daha önce Barzani ile iyi ilişkiler içindeyken Suriye’de PYD’ye karşı Barzani’ye yakın grupları (Vatansever Kürt Konseyi) destekledi. Ancak referandumdan sonra ilişkiler geril(e)diği için bu konsey, Türkiye’nin Afrin operasyonuna karşı çıktığı gibi, Barzani’nin acziyeti veya ard niyeti yüzünden PKK, Kuzey Irak’ta bile faaliyetlerini ve propagandasını artırmıştır. Yeni dönemde Türkiye’yi seven, iç savaştan veya PKK baskısından Türkiye’ye sığınmış ve Türkiye’nin Kürtlere karşı olmadığını görerek çalışan Kürt figürlere öncelik verilmelidir. Bu amaçla yerel Kürt gruplardan ÖSO birimleri bile oluşturulabilir. Daha önceki çatışmalardan dolayı ÖSO’nun buralardaki intikam eylemleri de bu sayede engellenebilir.

PKK milislerinden temizlendikten sonra Afrin’de hızla sivil yapının kurulması gereklidir. Esas işi savaşmak olan askerlerden sivilleri yönetmesi ve hatta iyi yönetmesi beklenmemelidir. Afrin’de iyi bir düzen kurulursa Fırat’ın doğusuna da çok rahat geçilebilecektir. Çünkü örnek olacak Afrin tecrübesi, diğer bölgelerde Türkiye’nin kabulüne yardımcı olacaktır. Afrin’e giden yardımların dağıtımı da ÖSO denetiminde değil, bu konuda oldukça tecrübe kazanmış resmi kurumlarımız ve sivil toplum kuruluşları eliyle yapılmalıdır.  

Normalleşme süreci

Bölgenin normalleşmesi ve Suriye içine veya dışına dağılmış Afrinlilerin kurtarılan bölgelere yerleşmesi için yöntemler geliştirilmelidir. Örneğin, PKK’dan temizlenen köylerin durumu ve köye dönüşler ile ilgili çokça haberler yapılmalıdır. Bu durum Afrin kent merkezinden sivillerin ayrılmasına da yardımcı olacaktır. Aynı şekilde köylerde PKK’nın yerleştirdiği mayınlar temizlenmeli ki sakinleri geri dönmeye çekinmesin. Bir iki haftalık kuşat-manın Afrin’in boşaltılmasına yeteceği, PKK-PYD’nin halkı şehir içinde insan kalkanı olarak çok uzun süre tutamayacağı açıktır. Ayrıca kurtarılan bölgelerde PKK’ya tepki olarak gelişen ve zemin bulan radikal Selefi akımların faaliyetlerine izin verilmemelidir. Çünkü bu akımlar uzun vadede halkı radikalleştirerek dinsel terörizme yol açma tehlikesi taşımaktadır.

Türkiye’nin PKK ile mücadelesi ABD ile önemli sürtüşme noktası olmaya devam edecek gibi görünüyor. DEAŞ ile mücadele bahanesiyle büyü-tülen PYD-YPG’nin Türkiye’yi kuşatması Afrin’de kısmen kırılıyor. Münbiç konusunda da eski Dışişleri Bakanı Tillerson ile biraz ilerleme sağlanmıştı. Ancak yeni bakan Pompeo ile genel olarak daha zor bir süreç yaşayacağımız tahmin edilebilir. Çünkü Pompeo ideolojik arka planı yanında zaten Obama döneminden beri PKK’yı destekleyen askeri kanattan gelmektedir. Münbiç konusunda anlaşmak biraz daha kolay olmakla birlikte Fırat’ın doğusunda ABD’nin Türkiye’ye çok daha fazla direnç göstereceğini ama Türkiye’nin de mücadeleyi adım adım ilerleteceğini öngörebiliriz.

@auysal5