Kötü bir taklit olarak İnce'nin siyaseti
ABONE OL

“Evet yakında seçim bildirgemizi de açıklayacağız, yine görkemli bir toplantı yapacağız. Bizim bildirileri istedikleri gibi kopyalasınlar. Ama kopyacıdan devlet adamı olmaz, siyasetçi olmaz! Kopyacıdan olsa olsa sahtekar olur!” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 4 Mayıs günü partisinin  cumhurbaşkanı adayını açıklarken, Muharrem İnce’yi takdimden hemen önce bu sözleri dile getirdi. Bu sözlerin hemen ardından Kılıçdaroğlu “Gel bakalım Muharrem İnce buraya” diyerek partisinin cumhurbaşkanı adayını sahneye çağırdı. İnce’nin sahnede ilk yaptığı iş, yakasından Cumhuriyet Halk Partisi rozetini çıkarmak ve yerine Türk bayrağı rozetini takmak oldu. Her ne kadar İnce bu hareketi tarafsızlık ilkesi ile izah etse de, durum aslında bir hakikatin CHP’nin en tepesindeki iki isim tarafından da ikrar edilmesi anlamına geliyordu: Cumhurbaşkanlığı seçimine girecek bir adayın taşıyacağı en büyük defo CHP aidiyetidir. CHP’nin sembolleri, klasik söylemleri, olaylara verilen CHP tarzı tepkiler Türk halkının kolektif hafızasında ani bir red ile karşılık buluyor. Tek Parti döneminin mezalimini yaşamış olanların haricinde, o devrin anlatıları ile zihninde net bir CHP tablosu beliren Türk insanı devletin başında bir CHP’liyi görmek istemiyor. Târihi bagajları sebebiyle klasik CHP olarak Türk insanının karşısına çıkmak alınacak bir mağlubiyeti baştan kabul etmek anlamına gelecektir. Bu sebeple adaylık açıklanırken, İnce’nin ilk yaptığı iş CHP ile organik bağlarını askıya aldığı, Ak Parti’lilerin, MHP’lilerin, HDP’lilerin, hasılı tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı olacağı iddiasını öne sürmek oldu. CHP, İnce’nin seçim çalışmalarında adı mümkün mertebe geçmeyecek bir figür haline gelecek. Bunun ilk işareti, İnce’nin seçim çalışmalarında sembol olarak sarı çoban yıldızını seçmesi oldu. İnce’nin konuştuğu sahnede Cumhuriyet Halk Partisi’nin sembolleri yer almıyor, miting meydanlarında CHP bayrakları dalgalandırılmıyor, aksine Türk bayrakları İnce mitinglerinin yegane sembolü olarak kullanılıyor. O kadar ki, İnce’nin Hakkari mitinginde dahi tek bir CHP bayrağına meydanda yer verilmedi. Meydanda toplanan mütevazı kitlenin elinde yalnızca Türk bayrakları vardı. Oysa hatırlana-cağı üzere Kılıçdaroğlu’nun Hakkari mitingi, tek Türk bayrağının dalgalanmadığı bir mitingti. Gelgelelim Hakkari’de İnce’yi dinleyen kitlenin CHP sempatizanı bir kitle olmadığı, aksine HDP ile giriştikleri işbirliği sebebiyle mobilize edilmiş bir kitle olduğu mitingin ilerleyen dakikalarında ortaya çıktı. İnce, Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettiğini anlatırken bütün meydan dalgalandı ve “Selo Başkan” solganları İnce’yi bastırdı. Bu sahne, İyi Parti’ye milletvekillerini ödünç veren CHP’nin, HDP’den izleyici ödünç alması gibi bir ironiyi gözler önüne serdi. Sosyal Demokrat bir partinin, sosyal demokrasinin en temel prensibi olan “paylaşım”ı ne kadar da yanlış anladığı daha güzel ortaya konamazdı. Bu durumun farkında olan İnce, mitingin sonunda “Erdoğan’ı oradan indireceksiniz, ama bu kardeşinizi de sandıkta unutmayın” diyerek, mitinginde toplanan kitlenin aslında kendisine oy vermeyeceğinin bilincinde olduğunu zımnen ikrar etti.

Kitle ile interaksiyona girme

CHP’nin adayının seçimi kazanma şansı olmadığı gerçeği, CHP’nin adayını CHP’den soyutlanma noktasına getirdi. Erdoğan’a karşı elde edilen her seçim mağlubiyeti CHP’yi farklı bir strateji izlemeye sevk etti. Bu defa nasıl bir strateji izleyecekleri merakla beklenirken, Muharrem İnce karşımıza edimleri, tarzı, söylemleri ile başarılı bir Erdoğan taklidi olarak çıkıverdi.  Kılıçdaroğlu kopyalama konusundaki hassasiyetini ortaya koydu koy-masına, ancak kendisinden sonra sahneye çıkan Muharrem İnce bu hassasiyetle tezat ortaya koyar bir görüntü arz etti. Bu görüntüsü ile İnce, CHP’nin seçim stratejisinin ne olduğunu da ortaya koymuş oldu: Türk toplumunun kolektif hafızasında CHP kötüdür; buna mukabil Erdoğan’ın ise bu kolektif hafızada büyük bir karşılığı var. Bu sebeple Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimde Erdoğan’dan oy çalmanın en pratik yolunu bu kolektif hafızaya hitap etmekte buldu; parti içinde Erdoğan’ı en fazla çağrıştıracak adayı sahaya sürdü. Muharrem İnce Erdoğan ile kesişen özelliklere sahip. Her şeyden önce İnce, Erdoğan gibi alaylı bir siyasetçi. Her ikisi de ilk gençliklerinden itibaren kendilerini siyasetin içinde bulmuş, parti teşkilatlarını yakından tanıyan siyasetçiler. Yani, Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu gibi partinin başına cülus ile getirilmiş bir bürokrat değil, aksine siyasetin tozunu alt kademelerden itibaren yutmuş bir kimse. Bu özelliği ile İnce, yapmış olduğu konuşmada 15 yaşında afişleme faaliyetine çıktığı, her genel başkan ile bir hatırası olduğu, 16 senedir vekil olduğu gibi hususların altını çizerken sadece seçmene mesaj vermekle kalmadı, kendisine “eski öğretmen, yeni politikacı” diyen Kılıçdaroğlu’na da cevap verdi. Bunun haricinde İnce, Erdoğan gibi enerjik bir figür. Basit konuşması ve meramını halkın anlaya-cağı tarzda ifade edebilme kabiliyetine sahip. İnce bu özelliği ile, üzerine sinen bürokrat kokusundan bir türlü kurtulamayan Kılıçdaroğlu’ndan farklı; Erdoğan ile ise çok benzer. Erdoğan’ı halkın gözünde reel bir karakter haline getiren en önemli özellik Erdoğan’ın bir geçmişi olması ve bu geçmişin herkes tarafından görülür olması. Kasımpaşa’da başlayan, İETT’de sürüp giden, halen irtibatta olunan çocukluk arkadaşlarıyla renklenen bir mâzi Erdoğan’ınkisi. Bu özellik Kılıçdaroğlu’nun da, Devlet Bahçeli’nin de sahip olmadığı bir özellik. Hiç kimse Kılıçdaroğlu’nun gençlik dönemleri hak-kında birkaç fotoğraftan fazlasını bilmiyor. Oysa Muharrem ince bu özelliği ile de Erdoğan’ı çok fazla andırıyor. Yalova’ya sürekli atıfta bulunan, burada hatrı sayılır bir çevreye sahip olan İnce, sahip olduğu mâzi ile gerçek bir figür olarak algılanıyor.

Yukarıdaki benzerlikler bir yana, İnce’nin de aktif olarak Erdoğan’ı taklit etmeyi amaçladığı ve bu sayede kolektif hafızadaki Erdoğan sempati-sinden istifade etmeyi planladığı geçtiğimiz bir haftada gözlemlendi. İnce, kitlesine aynı Erdoğan gibi şiirlerle seslendi. Elbette şiir söylemekte bir Erdoğan performansı ortaya koyamadı. İkinci olarak İnce, Erdoğan’ın yıllardır çok başarılı bir şekilde yürüttüğü “kitle ile interaksiyona girme”yi denedi. Erdoğan’ın on binlere “Beraber yürüdük biz bu yollarda”yı okutmasına karşın, İnce “At nalını tutan çivi” gibi zor bir metni tercih etti. Erdo-ğan’ın kitlesiyle yaptığı “Seçimlere kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız?” ahitleşmesinin bir benzeri, İnce tarafından “Hepimiz sokaklarda gezmeye ter akıtmaya hazır mıyız?” şeklinde formüle edilerek kullanıldı. Bir diğer dikkat çeken söylem benzerliği ise, Erdoğan’ın “Rabia”sına karşın, İnce’nin “üç B” olarak formüle ettiği bir sloganı ortaya koyması oldu. İnce aday tanıtım toplantısı ile başlayan süreç sonrası kendisini sürekli olarak Erdoğan ile mukayese etmekten de geri durmadı; “O tecrübeliyse ben de tecrübeliyim, O’ndan oluyor da benden neden olmasın?” demekte bir mahsur görmedi. İnce, bu söylem ile “En az Erdoğan kadar Erdoğan’ım” mesajını kitlelere vermeyi amaçladı.

İnce’nin aktif olarak Erdoğan’a benzeme çabalarına propaganda vasıtaları da eşlik etti. İnce’nin propaganda şarkısı “Hazır mısınız millet?” ile Ak Parti’nin bir kaç seçimdir kullandığı “Haydi bir daha” şarkısı arasındaki müzikal benzerlik dikkatlerden kaçmadı. İnce’nin kendisine sembol olarak seçtiği sarı çoban yıldızının da cumhurbaşkanlığı forsuna olan benzerliği bir diğer vizüel mesaj olarak dikkat çekiyor. Görünen, önümüzdeki süreçte bu örneklerin artacağı, her gün yenilerine şahit olacağımız. Zira, öyle görülüyor ki İnce, vizüel Erdoğan sembolleri ile Erdoğan kitlesine “kendi-sinin de bir Erdoğan olduğu” mesajını vermek ve teveccühlerini bu vesileyle kazanmayı bir strateji olarak belirlemiş durumda.    

İnce’den Erdoğan çıkar mı?

İnce’nin, bütün iyi niyetli çabasına rağmen “bir Erdoğan olarak” Erdoğan kitlesinden oy alması mümkün gözükmüyor. Bunun en önemli sebebi 40 yıllık Kâni’nin Yanni olmayışı. Ne de olsa katıksız bir CHP’li olan Muharrem İnce konuşmaları esnasında halkın kolektif hafızasındaki “memle-kete tek çivi çakmamış CHP” imajını pekiştiren söylemlerde bulunuyor. Bu durumun son örneği, İnce’nin Hakkari’de yaptığı konuşmada “Ben projelerle gelmiyorum, kardeşlik ve barış için geliyorum. Köprü yol yapmak kolay iş, önemli olan kardeşliği tesis etmektir” demesi oldu. İnce burada “Birinci köprüyü Demirel yaptı, ikinci köprüyü Özal, üçüncü köprüyü Erdoğan yaptı; dördüncüsünü de Muharrem İnce yapar” derken kamuoyuna, Türkiye’yi asıl kalkındıranın sağ iktidarlar olduğu mesajını istemsizce verdiğinin farkında değildi. İnce önümüzdeki süreçte de bu tarz mesajları istem-sizce vermeye devam edecek, zira CHP’lilik gibi bir bagaja sahip. Bu bagaj kendisini aday tanıtım toplantısında bir kere daha ele verdi. Seçim startını Hacı Bayram Camii’nde kılınacak Cuma namazı ile vermesi planlanan İnce bu durumu salonda bulunanlara şu şekilde tarif etti: “Biraz sonra Bülent, Engin, Yaşar, ben; yani bu mikrofon olmadığında yaptığım konuşma. Şimdi mikrofon konuşmasını yapayım; sayın Meclis Başkan Vekilimiz sayın Tüzün, Genel Başkan Yardımcımız sayın Tezcan, Grup Başkan Vekilimiz sayın Altay ve ben bir yere gideceğiz; oradan hemen birinci meclisin önüne gideceğiz. Birinci meclisin önünden saat 13:30 gibi sayın Tezcan seçim startını verecek. Uygun olan arkadaşlarımı bir buçukta birinci meclisin önüne bekliyorum.” İnce CHP’nin ceberrut laiklerini incitmemek adına Hacı Bayram Camii’ne “bir yer” demek zorunda kalırken bir durumu gözler önüne serdi: CHP’lilik Türkiye’nin geri kalanı ile uyuşmaz! Hem CHP’yi hem Türkiye’nin geri kalanını memnun etmeniz mümkün değildir. Bu sebep-le ortadan konuşmak iki tarafa da yaranamayacağınız sahneleri neticelendirir. Dolayısıyla Muharrem İnce kolektif hafızadaki Erdoğan’a istediği kadar oynasın, an gelip de gayrı ihtiyari ortaya çıkan CHP’lilik kolektif hafızada koca bir altı ok yanmasına ve bütün tablonun aniden sevimsizleşmesine sebep oluyor. İnce’nin defosu aslında CHP’nin defosu: CHP’li bir adayın en büyük defosu CHP’li olmasıdır!

@Taceddin_Kutay