Doç. Dr. Murat Yeþiltaþ / SETA Güvenlik Araþtýrmalarý Direktörü
Ortadoðu coðrafyasý 2011’de patlak veren Arap ayaklanmalarýndan bu yana köklü bir dönüþüm geçirdi. Arap ayaklanmasý, ilk aþamada, Ýngilizlerin bir keþfiydi ve Ortadoðu’nun 20 ve 21. yüzyýldaki yakýn tarihinde siyasal olanýn merkezinde hiçbir zaman yer alamayan, demokrasi, eþitlik ve adalet arayýþýnýn bir sonucu olarak ortaya çýktý. Ýkinci aþamada ise, Arap devrimlerinin doðasý, özellikle DEAÞ ile birlikte radikal aþýrýcýlýðýn yayýlmasýndan sonra bölgede güvensizliklere ve kaosa doðru dramatik bir biçimde deðiþti. Suriye iç savaþýnýn bölgeye etkisiyle derinleþti ve Arap dünyasýnda demokrasinin yükseliþinden ziyade düþüþünü perçinledi.
Bugün, Libya’dan Yemen’e, yeni Ortadoðu düzensizliðinin temel özellikleri arasýnda, devlet dýþý þiddet temelli silahlý gruplarýn artýþý, devlet yapýsýnýn bozulmasý, radikal aþýrýlýðýn yükseliþi, devletler, etnik ve dini gruplar arasýnda aþýrý yerelleþmiþ ama ayný zamanda daha fazla uluslararasý hale gelmiþ düþmanlýðýn derinleþmesi yer almaktadýr. Bu yeni durum devlet, rejim, toplumsal ve en önemlisi de bölgedeki insan güvensizliði ile sonuçlandý. Sonuçlarýn her biri, Ortadoðu düzeninin doðasýnýn iç, bölgesel ve uluslararasý aktörler tarafýndan baltalandýðýný göstermektedir. Bu yeni aþama, Ortadoðu’nun, özellikle de Trump ABD’de iktidara geldikten sonra, yeni bir kriz dalgasýnýn içine düþtüðü bir noktada olduðumuzu göstermektedir. Arap Baharý’nýn sonuçlarý muazzam derece yýkýcý oldu. Ancak Trump’ýn bölgeye bakýþý ve Ýsrail merkezli Trump siyasetine teþne Arap devletleri, Ortadoðu’yu daha fazla yýkýcý sonuçlar üretecek bir kaosa sürüklüyor.
Yýkýmdan kaosa
Trump ve onun Ortadoðu’daki sözde yoldaþlarý, bölgeyi bugün yok ediyor. Bu yok ediþ ayný zamanda ilkeler, kurallar ve normlar olmaksýzýn yeni bir bölgesel düzen kurulmaya çalýþýlan Ortadoðu’da yeni bir jeopolitik dönemin yükseliþi anlamýna gelmektedir. Bu yeni dönemin birçok çarpýcý özelliði var. Ortadoðu’daki yeni düzen öncelikli olarak, Trump’ýn uluslararasý politika anlatýsýnýn merkezine yerleþen pervasýz bir diplomasi olarak nüksetmektedir. Trump diplomasisinin tam kalbinde, diplomatlar olmadan çalýþan bir diplomasi ve uluslararasý ahlaki normlar olmaksýzýn adeta doða durumunu yansýtan salt yasalar yer almaktadýr.
Filistin, Ortadoðu’da Trump’ýn diplomatlar olmaksýzýn diplomasiyi ve normlar olmadan çalýþan sözde hukuku nasýl belirginleþtirdiðini görmek için çarpýcý bir vakadýr. Trump’ýn, Tel Aviv’den Kudüs’e Amerikan elçiliðini taþýmasý ve Kudüs’ü sözde Yahudi Devlet’nin ebedi baþkenti olarak tanýmasý kararý aslýnda bu belirginleþen diplomasinin karakteristik özelliðini simgelemektedir. Daha da önemlisi, Trump’ýn kýzý Ivanka ve onun ‘kýymetli’ kocasý Jared Kushner’in Amerikan büyükelçiliðinin açýlýþ günündeki mevcudiyeti, diplomasinin sahneden çekildiðinin, diplomatsýz bir þekilde Trump diplomasisine nasýl evirildiðinin tezahürü niteliðindeydi. Bilindiði gibi, Trump’ýn Ýsrail politikasý ABD’nin Ortadoðu’daki reel politika çýkarlarýnýn bir parçasý deðildir. Daha ziyade, Hýristiyan sað, Evanjelik/fundamentalist Hýristiyanlar ve ABD’deki Ortodoks Yahudi cemaatinin merkezinde olduðu küresel medeniyet çatýþmasý algýsýnýn bir ürünüdür. Evanjelik papaz Robert Jeffress’in -ki kendisi Trump’un yakýn danýþmalarýndan biridir- açýlýþ törenine çaðrýlmasý ve orada yaptýðý konuþma yukarýda bahsedilen bu algýyý nasýl yansýttýðýný göstermektedir. Pek çok kiþi, Jeffress’in Müslümanlarý birçok konuþmasýnda “kafir” olarak tanýmladýðýný bilmektedir. Bu aþamada, Trump diplomasisi hakkýnda konuþurken uluslararasý hukuk ve normlarýn nasýl görmezden gelindiðini incelemek gerekli deðildir. Zira diplomasi sahneden çoktan çekilmiþtir ve Ýsrail’in ve Amerika’nýn deðil, kendi kurtuluþlarýnýn peþinde koþan köktencilerinin eline geçmiþ gözükmektedir.
Diplomatik cehalet
Trumpçý diplomasisinin Ortadoðu’yu nasýl yok ettiði, Kudüs’le ilgili Mesihçi kararla sýnýrlý deðildir. ABD’nin kendisinin de ayrýlmaz bir parçasý olduðu ve uluslararasý kurumlar tarafýndan garanti altýna alýnmýþ Ýran nükleer anlaþmasýndan çekilmesi, Trump diplomasisinin uluslararasý normlara nasýl zarar verdiðini görmek için bir baþka önemli örnektir. Ýran anlaþmasý, 2015’te diplomasinin baþarýsý olarak ortaya çýkmýþtý; þimdi ise ABD’nin Ortadoðu politikasýnda diplomatik bir cehalet göstergesi haline dönüþmüþ durumda. Ancak bu kez diplomatik cehalet, sadece Trump’ýn kendi ürünü deðil; daha ziyade Ýsrail’e karþý oluþabilecek yeni bölgesel gerçekliði zayýflatmak için açýkça Ýsrail tarafýndan inþa edilen bölge içi düþmanlýðýn bir sonucudur. Kuþkusuz, Ýran bölgesel istikrarýn iyi bir savunucusu deðil. Fakat Ýran anlaþmasýnýn yok edilmesi, Ýran’ýn Ortadoðu’da istikrarý bozucu rol oynamasýnýn engellenmesi için en gerçekçi yol olmayabilir. Ýran’ýn nükleer anlaþmasýnýn yok edilmesi, Trump’ýn sözde Ýran halkýna seslenmesinin aksine Ýran halkýnýn geleceðini baltalamak anlamýna geliyor. Daha da önemlisi bu, Ýran siyasetini daha radikal bir çizgiye doðru hýzlýca kaydýrmak ve Ortadoðu kaosunu daha derinleþtirmek anlamýna geliyor.
Buradaki temel dinamiðin sadece Trump ya da Ýsrail olduðunu söylemek hatalý olacaktýr. Suudi Arabistan baþta olmak üzere Ýsrail ile ortaklýða dünden razý olan Birleþik Arap Emirlikleri ve Mýsýr gibi ülkelerin rejim güvenliði ve Ýran korkularý da Trump’ýn Ortadoðu kaosuna derinden hizmet ediyor. Filistin meselesinin Arap rejimleri tarafýndan mutlak terki anlamýna gelen Ýsrail yapýmý “Asrýn Anlaþmasýna” gönüllü kulluk eden rejimler, sýrf Ýran ve Türkiye korkularýndan dolayý yüzyýllýk davaya ihanet ediyorlar. Asrýn anlaþmasý, Filistin devletini tamamen topraksýzlaþtýrmak anlamýna geliyor ve Gazze’yi Sina’ya süpürmeyi hedefliyor. Bu tam olarak Filistin topraklarýnýn Yahudileþtirme projesi. Dolayýsýyla Trumpçý diplomasiyi pekiþtiren tek gerçeklik Trump ya da Ýsrail deðil, bizatihi Arap devletlerinin kendileri.
Türk-Amerikan iliþkileri
Trump diplomasisinin Ortadoðu’yu nasýl yok ettiðini görmek için bir baþka örnek de Suriye’deki -ABD’nin kendisi tarafýndan terör örgütü olarak listelenen- PKK-YPG’nin sözde çýkarlarýnýn korunmasý konusundaki Amerikan taahhüdüdür. Bu ayný zamanda diplomatlar olmadan diplomasi yapmanýn Trump yönetimindeki bir baþka örneði olarak tezahür etmektedir. Türk-Amerikan iliþkilerindeki askeri kurumlarýn rolü özellikle ABD-PKK baðlantýsý konusunda diplomasinin gerilemesini gösterirken, ayný zamanda saf taktik kaygýnýn diplomatik strateji için nasýl bir yol gösterici olduðunu ortaya koymaktadýr. Öte yandan, ABD ile PKK arasýnda artan yakýnlaþma, uluslararasý siyasetin kliþesini, yani bir baþkasýnýn teröristinin baþka bir kiþi için özgürlük savaþçýsý olduðunu da en güzel þekilde kanýtlýyor.
Sadece bunlarla sýnýrlý deðil ama bu üç örnek, Trump’ýn diplomasinin geleneksel doðasýný nasýl baltalýðýný ve bölgesel ülkeler arasýndaki çatýþmayý nasýl daha fazla tetiklediðini gösteriyor. Trump’ýn diplomasinin doðasýna aykýrý davranýþlarý Ortadoðu’yu yeni bir kaosa sürükleme riski taþýyor. Kudüs’ün tarihi statüsünü yok ederken, bölgeyi daha ihtilaflý hale getiriyor. Ýran’ý yeniden þeytanlaþtýrarak bölgedeki ülkeler için daha fazla istikrarsýzlýk yaratýyor. Bir terör örgütünü destekleyip müttefiki olan Türkiye’nin ulusal güvenliðini baltalayarak, Suriye ve Irak’ta Amerikan çýkarlarýný daha fazla tehlikeye atýyor. Trump’ýn diplomasisi bu anlamda, bölgeyi yeni bir kriz dalgasýnýn eþiðine taþýmýþ durumda. Trump ve ekibi uluslararasý hukuka, normlara ve diplomasiye karþý duruyor. Trump diplomasisine hizmet edenler ultra radikal, neo-con ve müdahale yanlýsý. Ortadoðu için çok tehlikeli görünen bu kiþiler, bölgedeki diðer aþýrý radikal liderlerle birlikte düþünüldüðünde, bölgenin geleceðinin bildiðimizden çok farklý olabileceði görüntüsü çýkýyor.
@muratyesiltas