Biber kolyeli şehir
ABONE OL

“elveda şehir; bir istiridyenin

sevdalı sol yol izlerine 

çarptım da yüreğimi

yakamadım içimdeki 

gemiler körfezini

elveda uzak ve yakın 

kardeşlerim.”

Şiir Hüseyin Atlansoy’a ait: ‘Elveda Şehir’. Tokat için yazılmış. Şehirden ayrıldıktan kısa bir süre sonra okudum bu şiiri; özlemeye başladığım zamanda. Tokat Belediyesi’nin düzenlediği  “Tokat Ekonomi, Turizm ve Kalkınma” konulu çalıştay için bir grup akademisyen ve gazeteci Tokat’taydık. İlk gidişimdi. Yola çıkmadan evvel aklıma bu şehre dair ilk gelen asma yaprağıydı. Engin Günaydın’ın Vavien filmi sonra… Sıkıcı bir taşra kenti gibi şekillenmiş zihnimde. Gittiğimde ne büyük haksızlık olduğunu gördüm bu şehir için. Bir medeniyet havzasıymış meğer. Üç günlük gezinin sonunda, burası Anadolu’nun kültür başkenti olmalı diye düşündüm. Rahmetli Ord. Prof. Süheyl Ünver’in şehir hakkında yazdıkları da bu kanaatimi destekler nitelikteydi: “İstanbul’da, Konya’da, Bursa ve Edirne’de bulunmayan en güzel eserler inanın bana Tokat’ta. Hani Selçuklularla Osmanlılar adeta yarışa girmişler. Birinden birisi bir tane fazla amma hangisi, doğrusu sayamadım.” Evet buraya hangisi daha fazla eser bırakmış  sayması güç, çünkü tarihi 6 bin yıllık. 14 devlete evsahipliği yapmış: Hitit, Frig, Roma, Bizans, Danişmendli, İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı…  İpekyolu üzerinde bulunduğu için de önemli bir ticaret ve kültür merkezi olma özelliği taşıyor. Evliya Çelebi “Alimler ve şairler şehri” diyerek tanımlamış Tokat’ı ve “Bir kederli adam Tokat kıraathanelerine varsa gam def eder” diye eklemiş. Şeyhülislam İbn Kemal burada yetişmiş, Mevlana da bu şehrin suyundan içenlerden. Hz. Pir hayattayken Konya’dan sonra ikinci dergah burada açılmış. Bir kadın mürit de buraya kadınlara vaaz vermesi için gönderilmiş. Biz bilmesek de dünyada hatırı sayılır bir ünü var Tokat’ın. 1841 yılında Saturday Magazine’e kapak olmuş! 

Tokat’ın fethi 1073, Malazgirt’ten sadece iki yıl sonra. Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden itibaren nasıl bir şehircilik ortaya koyduklarını en konsantre biçimiyle Tokat’ta görmek mümkün. Hem sanat eserleri hem de kültürü büyük ölçüde korunmuş. Belki de gözlerden ırakta olmanın konforunu yaşamış bunca yıl. Ballıca Mağarası, Kaz Gölü, Kanal Tokat, Anadolu’daki eski Türk camisi Garipler, Yağıbasan Medresesi, Gökmedrese, Yeşilırmak Hıdırlık Köprüsü, Ali Paşa Camii ve Hamamı, Voyvoda Han, 18. yüzyıla ait Anadolu’nun en görkemli tavan göbeğine sahip Latifoğlu Konağı… Her biri hikayesiyle anlatılmayı hak eden nadide eserler. 

Şehri, Hasan Erdem mihmandarlığında gezdik. O, küçük oğlum için “Tokat’ın her şeyini bize anlatan amca”. 16 yıl Tokat’ta yaşayan Prof. Dr. Turan Karataş da “Tokat’ın muhtarı” diyor onun için. Benim içinse bir Anadolu münevveri... Bize eşlik ediyor oluşu en büyük şansımızdı. Şehre böylesine hayran oluşumuz biraz da onun sayesindedir.

ÖNCE VERGİ SONRA GÖÇ ŞAMPİYONU

Horoztepe Antik Kenti’nde dünyanın ilk bakır mamüllerine rastlanmış. Maden yatakları ve mümbit toprakları sebebiyle Tokat, üretim ve ticarette hatırı sayılır bir noktada olmuş hep. Bundan 70 yıl evvel ülkenin vergi rekortmeni illeri arasında dördüncü sıradaymış. Sonrasında yaşanan sosyoekonomik değişim onu diğer illere verdiği göçler sıralamasında şampiyon yapmış. 

Tokat’ın sokaklarında gezerken beni en çok etkileyen her pencerede ipe dizilmiş biberlerin bulunmasıydı. Kış için hazırlanan bu kurutmalıklar, sadece bir pencereyi, bir evi, bir sokağı değil, tüm bir şehri süsleyen kolyeler gibiydi. Modern hayatın itaatsizlik örnekleri gibi. Umarım bir kez daha gittiğimde orada duruyor olurlar. 

HA DEDİĞİ YERE HAMAM

Bin 500 sivil mimari eseri var bu şehirde. Sokaklar dönem filmi platosu gibi, bakmaya, gezmeye doyamıyor insan. Anadolu’nun birçok kentinde bu ahşap konaklara rastlamak mümkün fakat Tokat’ın konakları ahşap işçiliği ile diğerlerinden ayrılıyor. Şehrin han ve hamamları da bol. Yoğurtçuoğlu Hamamı onlardan biri. Hikayesi de çok güzel. Şehrin önemli figürlerinden İbrahim Yoğurtçuoğlu eşini bir gün üzgün görür. Sebebini sorduğunda eşi hamama gitmek istediğini fakat kabul edilmediğini anlatır. Çünkü varlıklı aileler hamama gitmeden bir gün evvel bohçasını gönderir, natır da ona göre hazırlık yapar, kurnasını temizlermiş… Habersiz giden Feride Hanım’ın geri çevrilmesine İbrahim Bey çok üzülür ve dört başı mamur bir hamam yaptırır. “Ha dediği yere hamam yapmak” tam anlamıyla böyle bir şey olsa gerek.

SÜLEYMANİYE’NİN KUBBE ATASI

Gerçek adı Melik Ahmed Danişmend Gazi Camii olan Garipler Camii, XI. yüzyıl sonlarında yaptırılmış, 2008 yılında onarılmış, dimdik ayakta. Caminin en önemli özelliği Malazgirt Zaferi’nden sonra yaptırılmış Anadolu’nun en eski camisi olması. Karahanlıların 1040 yılında Buhara Degaron’da yaptığı merkezi kubbeli cami planının tekrarlandığı bir şaheser. Anadolu’da ilk merkezi kubbe plan tipi uygulanan cami burası. Yani bir nevi Selimiye’nin, Süleymaniye’nin atası… 

KANAL MI? İRİS Mİ?

Tokat’ın gecelerini ışıl ışıl yapan yeni bir cazibe merkezi: Kanal Tokat. Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu’nun en önemli projelerinden biri. Yeşilırmak’ın 1,5 kilometrelik bir kısmı durgunlaştırılıp akış hızı kontrol altına alınarak oluşturulmuş. Sandallarla ırmak üzerinde gezinti yapılabiliyor. Henüz bittiği için çevre düzenlemeleri devam ediyor. Yeni peyzajda daha çok ağacın olmasını ve su kenarlarındaki yapıların Tokat’ın sivil mimari abideleriyle uyumlaşması temennimiz… Söz etmeden geçemeyeceğim. ‘Kanal Tokat’ ismini bu zarif Anadolu şehri için fazla kentli ve maskülen buldum. ‘Devegörmez’ gibi yaratıcı ve şiirsel mahalle isimleri olan bu şehrin hayat damarına daha güzel bir isim bulunabilir kanaatindeyim. Eskiler bu suya İris derlermiş…