Hisseli rutinler kumpanyası
ABONE OL
İlk öykünün adı “Ben”. Risklidir benden başlamak. Yazar, anlatıcı, anlatılan ilişkisi zaten pek çok okur nezdinde karışıkken bir de “Ben” diye başlayınca işler daha bir bıçak sırtı duruma dönüşür. Sabit Yakar, bu bıçak sırtı durumu daha da keskinleştiriyor, zira ironik bir zeminde inşa ediyor öykülerini. İroni meselesini tehlikeli kılan “başarılı” olunsa bile okurdaki algısını zehirleyen bir taraf var. O da ciddiye alınmama tehlikesi. Mizah izah kabul etmez bir şekilde tali bir edebiyat türü olarak algılandığı için risklidir. “Bunalım Edebiyatı” bile okunmadan ciddiye alınma bahtına sahiptir mesela. Sabit Yakar, ilk kitabını yayınlamış olsa da yeni bir yazar değil. Bütün bu risklerin farkındadır tahminimce. Yine de öyküsünü bu mecrada devam ettirdiğine göre demek ki bütün riskleri göze almış olmalı. Bize de neticeye bakmak düşer. Yani kitaba…
 
NÜKTEYE DÜŞMEK
 
Temiz ve akıcı bir dille anlatıyor Sabit Yakar. Geveze Katil için yazılan değil anlatılan hikâyeler toplamı desem hiç de abartılı olmaz. Keskin gözlemlerle “nükteye” düşmeden ilerleyen öyküler toplamı Geveze Katil... “Nükteye düşmek” öykü yazarının yapabileceği en büyük hatalardan biridir. Anlatılan bir nükteye indirgenirse kolay kolay öyküye dönüşemez çünkü. Zamanımızın “küçük insanı”, Geveze Katil’in ana temasını oluşturuyor. Orta zekâlı, kapıları ardına kadar açmaktan bile çekinen biri “Ben” hikâyesinin ana karakteri. Kolay kolay insanların benim diyemeyeceği kadar vasat ama her benlikte karşılığı olan bir karakter o. “Fısıltı Gazetesi” ise insanların peşlerinden koştuğu “heveslerle” dalga geçiyor. Aslı astarı olmayan heveslerimizin bize nasıl şekil verdiğini daha doğrusu aslı astarı olmayan heveslerimizi hayatımızın belirleyicisi olduğunu ifşa ediyor. Neden mi “Çünkü insanlar böyledir”.
Bir belediye otobüsünde yolculuk eden üç-beş kişi üzerinden “Memleketimden İnsan Manzaraları”nın zip formatında güncel bir versiyonuna yer vermiş olması bile dikkatleri kitaba çekmek için yeterli bence. Keşke daha uzun soluklu bir metin olsaydı “Otobüste”. Bence bu “Geveze Katil”deki başka öyküler için de geçerli. Ortak atmosfere sahip kimi öyküler bir arada ele alınsa yahut bazı öyküler tek başına alınıp çok daha oylumlu bir şekilde işlense uzun hikaye yahut roman türünde özel bir metne imza atabilirdi Sabit Yakar.
 
 Sabit Yakar, dergilerde çok uzun zamandır yer alsa da ilk kitabını yeni yayınladı. Onunla ilgili en önemli endişem ikinci kitabını yayınlama takvimi. Eğer çok gecikirse ve ilk kitabını “unutturmayı” başarırsa bu yazarlığa devamını zora sokabilir. Edebiyat her ne kadar niteliğin nicelikten önde olduğu bir saha olsa da aynı zamanda da “hacim” meselesidir zira.
 
Umarım Sabit Yakar, ilk kitabında göze aldığı riskleri taşımayı sürdürür...