Kur’an öyle bir kitaptır ki!
ABONE OL

Kur’an öyle bir kitaptır ki bize kendimizi anlatmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize Rabbimizi tanıtmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize neden var olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi, mebde ve meadımızı öğretmeye geldi. Bize hayatın manasını, dünyaya gelişimizin gayesini, var oluşun hakikatini anlatmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize dünyamızı anlatmaya geldi. Bize içinde yaşadığımız kainat ile ilişkilerimizi düzenlemeye geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize ebedî hayatımızı, ahiretimizi anlatmaya geldi. Ebedi hayatta başımıza gelecekleri ve karşımıza çıkacakları anlatmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize Hakkı anlatmaya, hakikati duyurmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize Hakk’ın yanında ve hep hakikatle olmayı öğretmeye geldi.  

Kur’an öyle bir kitaptır ki bize adaleti öğretmeye geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize ihsânı, iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretmeye geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize karıncayı bile incitmemeyi duyurmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize yanlışı, çirkini ve kötüyü anlatmaya geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize fark etmeyi öğretmeye geldi. Çünkü Kitab-i Kerim’in bir adı da Furkan’dır. Furkan; iyi ile kötüyü, hayır ile şerri, yanlış ile doğruyu birbirinden ayırmayı öğreten demektir. Sadece Kur’an’da bir sûrenin adı değil, aynı zamanda Kur’an’ın da adıdır Furkan. Bize Furkan olmayı, bize fark etmeyi, bize “Faruk” olmayı öğretmeye geldi bu kitap. Kur’an öyle bir kitaptır ki bize dengeyi öğretmeye geldi. Bize mîzânı getirdi. Rahman Suresi’ni hatırlayın:“Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.” Kur’an öyle bir kitaptır ki aklımızı harekete geçirmeğe geldi. 

“Bize akletmez misin ey mümin, ey insan” diye akletmeyi öğretmeye değil sadece, aklımızı harekete geçirmeye, aklımızın bütün potansiyellerini sonuna kadar kullanmayı emretmeye geldi. Kur’an öyle bir kitaptır ki kâinatı okumamızı emretmeye geldi. 

Kur’an öyle bir kitaptır ki insanı kendini okumayı emretmeye geldi. Buyurdu ki: 

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!” Kur’an öyle bir kitaptır ki ilk kelimesi, ilk emri “Oku.” Ancak; sıradan bilgi için okumayı öğretmeye gelmedi. “Yaratan Rabbi’nin adıyla oku” diyerek kâinatın ayetlerini, insanın fıtrî ayetlerini ve kendini okumayı emretmeye geldi. Kâinatın, tabiatın kevni ayetlerini okumayı emretmeye geldi.  Hz. Mevlana’nın bir sözünü hatırlatmak istiyorum: “Herkes Kur’an’ı, Kur’an’a hizmeti kadar anlar.” Anlamak sadece kitapla olmuyor. Elbette muhteşem tefsir geleneğimizin içine girmek ve okumak gerekiyor; ancak o yetmiyor. Kur’an, öyle bir kitap ki siz O’na hizmet ettikçe O size perdelerini açıyor. Siz onun emirlerine itaat ettikçe, O size bütün kapılarını açıyor saraylarını açıyor ve saraylarına, o mana sarayına, anlam saraylarına giriyorsunuz cevelan ediyorsunuz.  Rasul-i Ekrem, “Bir kalp ki onda Kur’an yoktur, o harabe eve benzer. Bir kalp ki orada Kur’an vardır, o kalp mamur bir eve benzer.” buyurmuştur.  Özellikle bu ramazan ikliminde kalplerimizi Kur’an’la mamur kılalım. Kalplerimizi harabeye çevirmeyelim.