Besmele’yi okumak, yazmak ve yaşamak

Başlangıçların başlangıcındadır Besmele, girişimin girişimi... “Allah adıyla” bakmak, doğrulmak, yönelmek, iş tutmak, Allah’ın İlahlığını bilmek kadar, kendisinin kul olduğunun da ikrarıdır inanan kişi için. Rahman ve Rahiym’dir O; Rahman olarak ezelden beri tüm kainatın rahmeti, Rahiym olarak ebede kadar sürecek Mü’minlere merhameti ile Daimdir, Evvel’dir, Ahir’dir O. 

Müstakimzade’nin Tuhfe-i Hattatin adlı eserinde belirttiğine göre, dört kutsal Kitabın hepsi de “Ba” harfi ile başlar. Kuranı Kerim’deki tüm surelerin başıdır Besmele. Tevbe suresi dışında ki onun başlangıcında da Ba harfi vardır. Bu hali edebten telakki etmiştir büyükler, Mevlana Rumi’nin Mesnevi’si de “Ba” ile başlar sözgelimi.

Besmele’nin sırrı Ba harfinde, Ba harfinin sırrıysa altındaki noktasındadır” der kalem erbabı.

Hz.Resulullah (s) da Besmele’ye, okunuşuna ve yazılışına çok önem verirmiş. Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif adlı eserinde Besmele yazımının ayrıntıları ve Hz.Peygamber’in hassasiyeti ayrıntılı hadisler eşliğinde verilir; Ba harfinin dik yazılması, Allah ibaresinin özenli şekilde kaleme alınması, kalemin ucunun inceltilmesi, hokkaya lika konulması, sıra Rahman kelimesine gelince mürekkebin tazelenmesi, yazıcının ara verdiğinde kalemini kulağının arkasına yerleştirmesi gibi ayrıntılar... Besmele’nin yazıldığı satıra herhangi başka bir cümlenin yazılmasına da müsaade etmezmiş Hz.Peygamber (s)... Hattatların piri olan Hz.Ali Efendimiz; “Besmeleyi güzel yazan kişi, affedilmiştir” sözüyle Besmele’yi yazmanın adeta bir seyri süluk icap ettiğini ifade eder... Bu hassasiyetlere binaen, bir Osmanlı adeti olarak, günlük yazışma, matbuat ve mektup gibi sivil yazılarda bile, kağıt yere düşer veya edebe mugayir bir hal olur dikkatiyle, Besmele değil de kısaca “Ba” harfiyle paraf atılarak başlanırmış yazıya... “Bed-i Besmele” merasiminde, okumaya başlayacak çocuğun, en güzel elbiselerle giydirilip süslendikten sonra, ayağı yere değmeden, kucaktan kucağa alınarak, evinden okuluna kadar götürüldüğü ve ilk dersin euzu besmele’yi noksansız ve güzel bir şekilde okumak olduğu da yine Osmanlı adetlerinden...  

“Ba”, bağlamdır, “ile” anlamındadır, kuvvetli bir söz, birliktelik ve tanıklık manalarına da gelir. Cibril Hadisinde bahsedilen iman, İslam ve ihlas kademelerinden ihlasa dair kuvvetli işaretler vardır Besmele’de. Besmele, ihsandır. Yani Her an Allah’ı görüyormuşçasına uyanık olmak, biz Onu görmesek de Onun bizi her an gördüğünü bilerek yaşamak, Besmelenin özüdür bu...

“Besmeleyle başlamayan her iş bereketsizdir” buyurur Hz.Peygamber(s)...

***

Yazım konusunda ilk tavırlar, ilkin Mekki ve Medeni olmak üzere, Hicretten önceki ve sonraki dönemleri işaret ediyordu. Kuranı Kerim’in yazılıp çoğaltılması her zaman keskin bir dikkat ve kontrole tabi tutulmuştur. Hz.Osman ve Hz.Ali bu işe bizzat riyaset etmişlerdir. Daha sonra Kufe’de yoğunlaşan yazım üstadlarınca meşhur Kufi yazı, tavır olarak epey kabul gördü. Hicretten sonraki 4.asırda İbn-i Mukle’nin normatif hale getirdiği yazım tavırlarıysa “Aklam-ı Sitte”, altı kalem olarak belirlendi: Muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, tevki, rika tavırları üzerinden Kuranı Kerim nüshaları  yazılmaya başlandı. Zamanla yazı sanatı olgunlaştıkça, İran tarzı hattatları Ta’lik yolunu seçerken, Osmanlı tavrı Divani ve Celi Divani tarzlarında kemal buldu...  

Kuranı Kerim, Mekke’de nazil oldu, Mısır’da yazıldı, İstanbul’da okundu” meşhur darbımeseline Hattat Hasan Çelebi itiraz etmişti bir sohbetlerinde, İstanbul’da hem okumanın hem de yazmanın en kamil derecesi vardır diyerek. Osmanlı hattını, evrensel sanat kritiği haline getiren Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisari ve Hafız Osman, takiben Mustafa İzzet, Şefik Bey, Şevki Efendi, Mustafa Rakım, Sami Efendi, Nazif Bey, Yesarizade derken Hattat Hamid ve talebeleri Hasan Çelebi, Davud Bektaş, Hüseyin Kutlu gibi isimlerle bugüne intikal eden meşk zinciri, geleneksel yazım sanatımızın bereketli birikimidir...