25 Haziran Sabahı ilk iş....

Son yazımı yeni mezun gençlere ayırmıştım. Onlara bir mektup yazmıştım.

İşte o mektubu okudum. Hem de diplomalarını almaya dakikalar varken bir yaprak gibi tir tir titreyen pırıl pırıl gençlerin gözlerine bakarak…

İşte o mektubun hikayesinin devamını anlatacağım müsaadenizle…

Dede Korkut Anadolu Lisesi, İstanbul Bahçelievler’de, o dönemin en mütevazı, ismi duyulmamış anadolu lisesi idi, okulun yerinden ve yeni oluşundan ötürü puanı düşüktü. Aradan geçen 20 küsür yılda muazzam bir değişimle bu kadar iyi bir noktaya geleceğini bilemezdik elbette… Dede Korkut Anadolu Lisesi’nde görev yapan tüm yöneticilerin çok büyük payı var ama son gelen genç ve başarılı okul müdürümüz Yasin Gülşen de gençliğiyle, enerjisiyle, tevazusuyla ve gençlerle kurduğu empatiye dayalı iletişimle okulun başarısını taçlandırmış. İnşallah daha güzel yerlerde de görürüz, genç ve azimli eğitim yöneticilerine çok ihtiyacımız var.  

16 yıl oldu ben mezun olalı. Mezun oldum ama hiç kopmadım, her sene mutlaka bir ya da iki günümü ayırdım, görev bilip gittim okuluma. Bazen bir sınıfa, bazen konferans salonunda üç-dört sınıfa okuldan sonraki hayatı anlatmaya çalıştım. Çünkü okul bir süre sonra bir akvaryuma dönüşüyor, öğrencileri, öğretmenleri ve idarecileriyle dış dünyadan bağımsız bir akvaryuma. Bu kapalı devre çalışan düzeneği biraz hareketlendirmek için özel sektörden birilerinin okula gelmesi, öğrencilerle temas kurması şart, buna inanıyordum.

Bu 16 yılda her yıl okula gidiş-gelişler bana hiç tahmin etmediğim bir şeyi kazandırdı. Okulun ilk mezunlarından biriyken, bizim dönemden sonra okula giren, yani normalde hiçbir şekilde karşılaşamayacağım yüzlerce genç ile tanıştım.

18-20 yaşında okulumda verdiğim seminerler hiç tahmin etmediğim bir kariyer açtı sonrasında, konuşmacılık ve eğitimcilik kariyeri. Daha da ileride televizyonculuk…

Ama hepsinden öte sahiplenme duygusu kazandırdı, okuduğum okulu sahiplenme.

Düşünsenize, sadece okuldan mezun 10-20 kişinin oluşturduğu mezunlar derneği değil, her mezun okulunun gönüllü bir elçisi olsa, her mezun okulda okuyan bir ya da birkaç öğrenciden sorumlu olsa, onlara mentörlük yapsa hoş olmaz mı?

 

Neyse, gelelim genç mezunlarımıza…

Program mezunların sırayla platforma yürüyüşüyle başladı. Oturdum, tek tek yüzlerine baktım gençlerin.

Hiçbiri akrabam, kardeşim, kuzenim ya da ailemden herhangi biri değildi, ama ben göz yaşlarımı tutamadım.

Neden diyeceksiniz…

O kadar pak çehreli, o kadar umutla bakan gençlerdi ki geçenler… Tertemiz hayalleri, heyecandan duracakmış gibi hissettikleri dopdolu yürekleri vardı.

Daha hayata yeni başladıkları halde, kim bilir ne çileli günlerle, ne uykusuz gecelerle büyütüldüler, bugüne geldiler.

Analarına, babalarına baktım, mahsulünü almış çiftçi gibilerdi, yorulmuş, yıpranmış ama mutlu…

Bir babaanne elinde bir küçük kutu ile torununu arıyordu, “ne arıyorsun teyze?” dedim, “Evladım, iki torunum var, büyüğüne mezuniyetinde bir tam altın taktım, şimdi buna takmasam olmaz, adaletsizlik olur, altınını takacağım” deyiverdi.

Anlaşılan babaanne de almıştı heyecandan nasibini…

Dostlar, bir tanesini bile kaybedemeyeceğimiz, kaybetmeyi göze alamayacağımız pırıl pırıl bir gençliğimiz var.

Ve çok şey değil, iyi bir eğitim, iyi bir iş ve güzel bir hayat istiyorlar.

Hepsi bu ülke için çalışacak, gece gündüz Türkiye’yi milli hedeflerine doğru götürecek. Türkiye’yi yükseltecek olan omuzlar işte o omuzlar, başkası değil.

Anne-babalar da öyle, hayatlarını verdikleri yavruları mutlu olsun istiyorlar, daha fazlasını değil…

Seçime gidiyoruz malum, binbir zorlukla, dört bir yandan, içeriden ve dışarıdan ekonomik ve sosyal ambargolarla.

Bu seçimin sonunda, 25 Haziran sabahında ilk iş oturup eğitimi konuşalım, aileyi konuşalım, teknolojiyi konuşalım, sosyal meseleleri konuşalım, Türkiye’nin artık yarınını konuşmaya başlayalım.

Dileğimiz, duamız budur.

***

Mezuniyet törenine Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürü Sn. Emin Çıkrıkçı ve Bahçelievler Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Yıldız da katıldı. Bunu yazmazsam olmazdı zira Bahçelievler büyük bir ilçe, yüzlerce okulu var ve bu yüzlerce okulun her biri mezun veriyor. Bürokratlarımız, yerel yöneticilerimiz bir okulun mezuniyetine, üstelik de beş dakika uğrayarak değil, başından sonuna kadar orada durarak, bir parçası olarak katılıyor. Ne mutlu bize… Teşekkkürler Sn. Çıkrıkçı, teşekkürler Sn. Yıldız.

***

Mübarek Ramazan ayına girdik, ne kadar şükretsek az. Buruk girdik zira İsrail’in Amerika’yı yanına alarak yaptıkları artık insanlığı insanlığından utandıracak raddede. Ama Ramazan berekettir, ülkemize ve dünyamıza iyilikler, güzellikler getirecek. Yeter ki biz ona iyilikle, güzellikle gidebilelim.