Ayşe Teyze’nin çocukları omuz omuza

ABD bizi hedef alan açıklamalar yaparken, yeni bir 15 Temmuz baskını gibiydi adeta bir kaç günde yaşadıklarımız. Çoğumuzun dövizi yoktu, dövizle görülen büyük işlerimiz de... Ama doların değeri arttıkça biliyorduk ki pek çok şey de pahalanacaktı. Ayşe Teyze'nin dövizle işi olmazdı elbette. Ama içme suyuna bile derhal gelen zam, onu tedirgin etmeye yetiyordu. Ayşe Teyze ekonomiden anlamıyordu. Ama Ayşe Teyze ev geçindiriyordu.    

***  

''Sadece refahı değil, zorlukları da paylaşacağız, millet olmak bunu gerektirir, bireylerin vicdanı olduğu gibi, toplumların da kamusal vicdanı vardır...'' 

Ekranda bunları söylerken İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, onu dinleyenlere rahat bir nefes aldırdı. Çünkü o, işin içinde biriydi. Uzmandı, parayla uğraşıyordu, büyük paraları sıraya sokuyordu. Halbuki, banka, finans, döviz gibi konular, bizlerin pek bildiğimiz işlerden değildi.  Hem uzman hem de halden anlayan bir eda ile konuştuğu için Adnan Bali, tereddüt bulutlarını aralamamıza vesile oldu. 

Paniği durduracak aklı selim konuşmalarla toplum bilgilendirilmeli diye düşünürken... Gündelik hayatın içinde alınabilecek tedbirler dile getirilse derken... Makro ekonomik reçetelerden ziyade küçük dünyalarımızda uygulanabilir tedbirler neler olabilir diye sorarken... Konuştu Adnan Bali. 

Biz antikapitalist ideolojiyle büyüdük. Bir bankacıya teşekkür edeceğim aklımın ucundan geçmezdi ama içten bir temenniyle sağolsun diyorum Adnan Bey’e...   

*** 

Panik işini bilinçli olarak abartan cepheler vardı, hain FETÖ başta, bu şer odaklar, Türkiye mahvoldu mesajını veriyorlardı. ''Aynı gemide değiliz'' başlıklarıyla politik kini yüzünden memleketini gözden çıkartmış aydınlarımız (!) da cabası. 

Bunun yanında buna ''paralel'', damgacılar güruhu vardı bir de. Ekonomi hakkında sorulan en ufak soruyu, temenniyi, teklifi bile vatan hainliğine bağlayarak bu işten nem'alanan tufeyliler. Bu tetikçiler, uzun süredir, mütedeyyin kesimin geleneksel özeleştiri imkanını berhava eden kimselerdir. Özellikle kriz zamanlarında gündemi akl-ı selime davet edecek sivil yapılarımızı da maalesef kaybettik. Hep birden devletleştik. 

*** 

Ama bunları parantez içinde bırakacak, güzel örneklerimiz art arda gelmeye başladı. 

“Muğla'da memurum, hafta sonları ek iş yapıyorum. Verecek param yok. Ama etrafımda dolarla çalıştığı için zor durumda olan esnaf varsa, hafta sonu gelip taşınacak mal varsa, taşıyayım ücretsiz. Telefon bakılacaksa bakayım. Ne yapabilirsem. Bir şekilde aşacağız inşallah. Korkmayın” diyerek tweet yazan kardeşimize 5000'in üzerinde cevap geldi... Kimi, kamyonetim var taşırım, kimi İngilizcem var telefonlara bakarım diyordu... 

Yine Güney Kore'den bir başka kardeşimiz, ihracat yapmak, iş kurmak isteyen varsa, ücretsiz rehberlik yaparım, yeter ki ülkemize döviz girsin der demez... Kimi Singapur'dan, Kimi Rusya'dan cevaplar eşlik etmeye başladı... 

Ben bu sessiz ve mütevazi ama gür ve içten ırmağı fark edince çok büyük bir onur duydum. Hayatın içindeki memleket sevgisiydi bu... Ayşe Teyze'nin çocukları omuz omuza verdikçe kimse onları yıkamazdı...