Bakü notlarına devam...

Azerbaycan notlarına devam edelim. İki günlük Bakü seyahatinin sebebi malum, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının açılışıydı. Sadece ticareti değil aynı zamanda İpek Yolu güzergahındaki ülkelerin siyasetlerini ve halklarını da birbirine yakınlaştıracak çok büyük bir projenin önemli bir etabı daha tamamlandı.

Avrupa Birliği gibi, NATO gibi Batı menşeli siyasi ekonomik ve askeri birlik ve paktların gözden düştüğü bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde İpek Yolu'nun canlandırılıyor olması, önümüzdeki asrı etkileyecek büyüklükte bir gelişme. Satrançta ileri hamlelerini görebilen stratejistler bu tür hamlelerin paradigma değişikliği getireceğini söylüyorlar.

Yanı başımızdaki savaşın mütemadiyen derinleştirilmesinin, ABD'nin Rusya'yı Suriye'ye adeta buyur etmesinin, Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması çabasının bu gelişmeden bağımsız okunamayacağı muhakkak.

Kimilerinin "Türkiye Batı aksından uzaklaşıyor" deyip üzüldüğü kimilerinin ise Türkiye'nin Rusya Avrasyacılığına kaydığını düşünerek sevindiği bir vasatta, Rusya'nın geçiş hattında olmadığı bir projenin orta kuşağında yer alıyor Türkiye.

***

Türkiye'nin 2013 Gezi kalkışmasıyla başlayan kuşatmayı 15 Temmuz'da 2016'da yarabilmiş olması Türk Cumhuriyetleriyle ilişkisini de doğrudan etkiledi. Kaybedilmiş yıllara üzülebilir, FETÖ'nün bu coğrafyada ABD ajanı olarak faaliyet yürütmüş ve bunu da Türkiye'nin gücünü kullanarak yapmış olmasına vahlanabiliriz ancak artık Türkiye'nin önünde yeni bir dönem var. Doğru aktörlerle ve tam saha çalışarak kayıp yılları telafi etmek mümkün.

Azerbaycan bağımsızlığın 26. yılında bir ülke. Ebulfez Elçibey'in önderlik ettiği Halk Cephesi'nin çabalarıyla kazanılmış bir bağımsızlık bu.Bugün Elçibey'e hakkettiği önemin verildiğini söylemek zor.

***

Ülke zengin petrol kaynaklarına sahip. Ancak Bakü'deki nezih, zengin, renkli dünyanın gerisinde ciddi bir gelir uçurumu olduğu ve zenginliğin tekelleştiği gözleniyor.

Her yerde Türkiye kanalları açık, Türkiye dizileri seyrediliyor. Diriliş ve Payitaht Türkiye'de olduğu gibi Azerbaycan'da da izlenme rekorları kırıyor.

Türkiye'yi sadece dizilerden takip etmiyorlar. Görüştüğümüz insanların şu sözlerini ilginç buldum; "Burada biz Azerbaycan siyasetini pek konuşmayız, konuşuruz da konuşmayız ama Türkiye'deki her tartışmaya muttaliyiz." Neden diye sorduğumda ise ilk cevap şu: "Türkiye bizim için bir kaledir. Türkiye düşerse biz düşeriz. Biz buralarda öyle bilir, öyle hissederiz." Diğer sebep ise şu: "Burada Türkiye'deki gibi tartışma programları yok. Sizde ise ne var ne yok ekranlarda konuşuluyor, tartışılıyor."

***

Azerbaycan halkının yüzde 45'inin Sünni, yüzde 55'i Şii olduğu söyleniyor. Şeyhülislam Şii, yardımcısı ise Sünni. İran mezhebi jeo-politik yaklaşımı dolayısıyla Şiileri destekliyor. Rusya ise 20 milyon Sünni Müslüman nüfusa sahip bir ülke olmakla birlikte Azerbaycan'da Şii liderliği kolluyor. Selefiliğin varlık bulmaya başladığından söz ediliyor. Bu ise ister istemez mezhep çatışması için hazırlık mı yapılıyor sorusunu akla getiriyor.

Şii-Sünni fark etmeden ana akım yaklaşımda ise Türklük ön plana çıkıyor. Çünkü diyorlar, "Biz Rus zulmü altında kimliksizleştirilirken Rus vatandaşlığında eşitlenmedik, Türk olarak ayrıştırıldık. Ermeni çeteler Türk olduğumuz için mezalim yaptı. Rusya halen de Türk halklarının birliğine mani olmak ister."

***

Önümüzdeki sene Kafkas İslam ordusunun Azerbaycan'ı kurtarışının ve Mehmet Emin Resulzade ve arkadaşlarının Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ni kurmalarının 100. yılı.

Kafkas İslam Ordusu'nun verdiği kayıpların yer aldığı şehitlikte her yıl anma yapılıyordu. Seneye iki ülkenin katılımıyla ve büyük bir organizasyonla yapılacak. Bu vesileyle şehitliğin hemen yanında, eften püften sebeplerle 10 yıldır kapalı tutulan Diyanet'in camisinin de açılışı gerçekleşebilse şahane olur. Türkiye ısrarcı olursa belki şehitlerin hatırına bu güzel cami yeniden ibadete açılabilir.