Bir de İP’e, SP’ye, CHP’ye bakalım…

24 Haziran seçiminin iki bloğu vardı: Cumhur İttifakı, Millet İttifakı.

Cumhur İttifakı; AK Parti ve MHP’den, Millet İttifakı; CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nden oluştu. Muhalefet ittifakının bir de açık edilmeyen ama sahada kendini gösteren bir müttefiki daha vardı; HDP…

HDP’nin sonuçlara etkisi İyi Parti ve SP’den daha fazlaydı. Nitekim CHP’nin Batı’daki kalelerinden gelen destekle HDP barajı aştı. Buna karşılık HDP’den de Muharrem İnce’ye ciddi bir oy desteği geldi.

Kazanan Cumhur İttifakı oldu. Hem Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi, hem de Meclis’te AK Parti-MHP toplum milletvekili sayısı çoğunluğu sağladı.

İttifaklarla ilgili şimdi karşımızda yeni bir tablo var: Cumhur İttifakı için hem Erdoğan, hem de Bahçeli birlikte yürüyüşe devam edeceklerini açıkladılar.

Millet İttifakı ise dağıldı. Muhalefet ittifakındaki partilerden yapılan açıklamalarda “ittifak bitti” dendi.

İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Aytun Çıray, “seçimlerin sona ermesiyle, seçim işbirliği ittifakına şu anda bir ihtiyaç kalmamıştır.” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “İttifak, genel seçimlerle ilgili bir konuydu. İttifak ömrünü o noktada tamamladı.” cevabını verdi.

CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi,  “Millet İttifakı sadece milletvekili genel seçimine yönelik olarak kurulmuştu. İttifakı oluşturan diğer siyasi partilerden yapılan açıklamalar, durumun ilanından başka bir şey değildir.” diyerek noktayı koydu.

Sadece bundan ibaret değil. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ ittifakın yenilgisinden CHP'yi sorumlu tutarak, "CHP ile ittifak İYİ Parti'ye oy kaybettirdi" dedi.

Bundan sonra Saadet Partisi ve İyi Parti’de tartışma bitmeyecektir. Alınmasınlar ama Saadet Partisi’nin umutsuz vaka olduğu ortada.

İyi Parti, Akşener’in liderliği ile yoluna sakin sularda devam edemez.

Kaybedenlerin kaderi tevil getirmek, umutları tazelemek ama bir gün olsun huzur bulamamaktır…

Yani muhalefetin ittifakı dağıldı derken asıl konuşmamız gereken CHP’nin hal-i pürmelâlidir.

Şu anda muhalefet partilerinde kaynayan kazanların altına habire odun taşınıyor ama Erdoğan o kadar hızı başladı ki,  o tarafa dönüp bakılamıyor. Karşımızda milletten aldığı destekle hizmet heyecanı şahlanan dur durak bilmeyen bir Cumhurbaşkanı var. Bir günde Azerbaycan, Kıbrıs ziyaretleri, ertesi gün Brüksel’de NATO toplantısı. Bugün Bakanlar kurulu…

Düşününüz, Cumhuriyet kurulduğundan beri ilk defa yürütmede asker, demokrasilerde olması gereken yerde konumlanıyor. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığına bağlanıyor. 50 senedir konuşulan bir demokrasi zaafı bir günde çözülüyor. (Enteresandır, bu konuda mangalda kül bırakmayanlardan, kalem oynatanlardan bir takdir ifadesi gelmiyor.) 

Gündemde öyle büyük değişimler, yürütmede öyle yenilikler oluyor ki, dikkatler tamamen yeni döneme odaklandı. Kim neden muhalefetin kavgaya tutuşmasını merak etsin ki diye düşünmeyelim.

CHP’nin kendi içinde bugünden itibaren öyle şeyler yaşanacak ki, ister istemez ne oluyor merakıyla dönüp o tarafa bakacağız.

Muharrem İnce, yüzde 30 oyu kendinden bildiği için “rüzgâr var, genel merkez duvar örmesin, değirmen kursun” diyor. Yani “genel başkan ben olmalıyım” diye bastırıyor. Bugünden itibaren olağanüstü seçimli kurultay için delegelerden imza toplanmaya başlanacak. CHP Genel Merkezi; “yeterli imzayı bulamazlar” diyor ama başka merkezlerden esen rüzgârlar kimin değirmenini döndürecek o henüz belli değil…