Bir nehir gördüm çağlıyordu: Mehmet Güney

Mehmet Güney...Bahariye'deki İnsan ve Medeniyet Hareketi mekanında kendisini dinlerken, sanki bir nehrin kıyısındaydım. Dışarıdan bakıldığında uzun boyu, kararlı ve insanın içine işleyen bakışları, sağlam hızlı adımlarıyla, sert bir lider... Ama dinlemeye başladığınızda bir gülün kadife yaprakları dökülüyor hemen her jestinde. Pırıltılı şehitlerle dolu bir gökyüzü taşıyor Mehmet Güney sadrında. Göğsündeki İslami hareket ve cihada dair hafıza; sema gibi, şiir gibi. Orada, bir cuma çıkışı Fatih'te kanamış Metin Yüksel'lerin, bıçak yaraları sızlayan Erdoğan Tuna'ların, Hindukuş dağlarında, Tora Bora'larda yatan, fedasından razı gelmiş mütebessim yoldaşlarının, Keşmir'den, Kudüs'ten, Pakistan'dan bir türlü gelmeyen haberlerin, mektubu yazılmamış, kimselere anlatılmamış, kaydı düşülmemiş, ancak ruhta taşınacak kadar hafif zarif ve ancak meleklerin kaldırabileceği kadar ağır yol arkadaşlarımızın izini sürebilirsiniz... Orası Mehmet Güney'in şehitler bahçesine dönüşmüş kalbi.

Mehmet Güney'in hayatı, Türkiye'deki mütedeyyin kesimin Cumhuriyet döneminde yaşadığı maceranın sıkıştırılmış klasörü gibi adeta. 1952'de Fatsa'da dünyaya gelmiş. Orta öğretimini ağabeyinin yanında Denizli'de geçirdikten sonra üniversite için İstanbul'da. Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi çevresinde başlattıkları hareketliliği, sosyolojik anlamda çok önemsiyorum. Bunun bir benzeri Filistin'de de var. Yetmişlere kadar, İslami kesim, aksiyondan azade geleneksel ve suskun bir kitle zannedilirken, Mehmet Güney ve üniversiteli arkadaşları aracılığıyla hareket olduklarını ispatlayan bir görünürlük kazanıyorlar.

İslamcı Hareketi ve İslami kesim gençliğini tarihi seyri içinde anlayabilmek için Akıncılar Hareketi kadar, Milli Türk Talebe Birliği'ne de bakmak gerekiyor.1916 yılında kurulmuş bu gençlik teşkilatı Sağdan Sola, Ülkücülükten Akıncılığa Türkiye siyasi yelpazesini kuran gençlik dinamizmi anlamındadır. Cumhuriyetin kuruluşundan Demokrat Partili günlere kadar geçen süreçte, maküs talihimizin neredeyse tek müsebbibi olarak ilan edilen dini inanç dünyamız, tatbik edilen sert uluslaştırma ve modernizm projeleriyle adeta hınçlı bir reddi mirası yaşamıştır. İstiklal Mahkemeleri gibi gezici idam sehpalarıyla Anadolu'yu cezalandırarak yola getireceğini düşünen devrimcil anlayış, milletin yerli ve dini değerleriyle hem yabancılaşmış hem de ne yazık ki düşmanlaşmıştır. CHP üst çatısında kıvama getirilen bu baskıcı zihniyet, devlet/millet bağlamını infilak ettirmiş, Demokrat Parti'nin idamlarla birlikte feci şekilde kapatılışı, Milli iradeyi, siyasal kimliği tahkim etme azmine yönlendirmiştir... (Milli Görüş bu kıvamda ortaya çıkmıştır.)

Bastırılmış, atıllaştırılmış, çeperlerle, bukağılarla kuşatılmış mütedeyyin kesimin, kinetik enerjisini kuracak kişiler, Mehmet Güney ve 78 kuşağındaki genç arkadaşlarıydı.

***

''Milli Mücadele Hareketi''nin 1971'de MTTB'den ayrılmasıyla o güne kadar ''milliyetçi mukaddesatçı'' şeklinde genel bir üst çerçevede bitiştirilen mütedeyyin gençlikte ilk ayrışmalar başlar. 1979'da Metin Yükselin şehadetiyle Ülkücü Hareket'le ayrılır yolu Akıncı Gençliğin... Öğrencilerle yetinilmeyeceğini gören hareket liderleri, Akıncı İşçiler, Akıncı Memurlar, Akıncı Sporcular gibi toplum kılcallarına yayılan sivil çatıları hızla kurarlar. "Tevhid, Ümmet, Hicret, Müslümanlar Birleşin'' gibi kavramlar, İslamcı diskurun yıldız kavramlarıdır artık.

Demet Tezcan'la Mehmet Güney'i ziyarete gittiğimizde daha ilk cümlesi şuydu; "Çocuklar... biz ilk günden İslamcıydık..." 1973/74 CHP-MSP koalisyonu İmam hatiplere üniversite okuma yolunu açacak kanun tasarısını geçirirler Meclisten. Devrin Cumhurbaşkanı Korutürk, veto eder bu kanunu. Bunun üzerine ''Vetoyu Veto'' boykotu düzenler Akıncı gençler. Taksim Kasımpaşa'dan Cağaloğlu Sultanahmet'e dolan bir kalabalık. Ve ilk kez bir slogan düşer hurufat alemine; ''İslami Hareket Engellenemez''.

1980 darbesiyle hicret sürgün günleri başlar çok sevdiği annesi Zübeyde Hanımın vefatını mektupla öğrenir. Bunu anlatırken hepimiz ağladık. Eşi Meryem Hanım kağıtlardan incecik cennetler kuran kelebek elli bir hanım.

İslami hareketin tarihi yazılmadı. Kayıt dışı sürgünlerle, şehitlerle dolu o tarih. Ve bu adamlar konuşmayı hiç sevmiyorlar, kendilerinden bahsetmeyi de. Bizim neslin bunu anlaması çok kolay değil zira biz gösteriler devri jenerasyonuyuz. Türkiye'deki dönüşümü, son yüzyıllık süreçteki merhaleleri anlayabilmek ve geleceğe dair öngörüyü sağduyu ile kurabilmek için İslami Hareketin arşivi dikkatle kurulmalıdır.