Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Bir yanlışa karşı çıkmak adına kavmiyetçiliğin daniskasını yapanlar..

Meclis Başkanı İsmail Kahraman ağabeyin geçen hafta, düzenlediği bir toplantıdan daha önce söz etmiştim.  O yazıda İsmail Kahraman’a ‘ağabey’ diye hitab etmemi bile eleştiren tuhaf tipler çıktı. Sebebi, Meclis’deki HDP’li bir m.vekilinin, ‘kürd illeri’ demesi üzerine Meclis Başkanı olarak İsmail Kahraman’ın o sözlere karşı çıkması.. Bazıları, Kahraman’ın o konuşmaya karşı çıkmasına bozulmuşlar;  ‘öyle birisine nasıl ağabey dermişim?’

Önce belirteyim ki,  İsmail Kahraman benden en az 5-6 yaş büyüktür ve 50 yıl önceden, üniversite yıllarımdan ve onun MTTB Başkanlığı yıllarından beri, ona, -bu hitaba lâyık olduğunu düşünerek-, hep ‘ağabey’ demişimdir ve öyle hitab etmeme son verecek bir temel yanlışını da görmemişimdir.

Ayrıca şunu da belirteyim..  Osmanlı’ya tarih sahnesinden el çektirilmesinden sonra kurulan yığınla devletlerden birisi de Türkiye ismini aldı. Bir etnik unsurun adını taşıyan böyle bir devletleri olmamıştı Müslüman halklarımızın.. Belki, Osmanlı bünyesinde Lazistan, Kürdistan, Arabistan gibi isimlerle anılan coğrafyalar vardı; ama, devlet ismi olarak bir etnik unsur zikredilmiyordu.

Son 100 senedir ise, Devlet’in bir etnik unsurun devleti imiş gibi anılması, yeni rejimin resmî ideolojisinin temel tercihlerinden birisi olmuştur.  Ancak bunun yanlışlığını ve hele yüksek tirajlı bir gazetenin logosunda 70 yıldır hep, ’Türkiye türklerindir!’ lafının mukabil kavmiyetçi duyguları tahrik edeceği görüşünü aralarında ‘fakir’in de olduğu nice Müslüman kalem erbabı defalarca yazmıştır.

***

Ama, Meclis Başkanı’nın, ‘Kürd illeri’ lafına karşı çıkmasını yanlış bulmuyorum. Çünkü, ülke adının etnik bir isim taşımasına tepki olarak filanca illerin kürd ili, filanca illerin de laz, çerkez, arab,abaza, zaza vs.illeri diye isimlendirilmesi, fitne ateşine benzin dökmek olur. Bir yanlışa başka bir yanlışla karşı çıkılamaz. Kaldı ki, bu durumda hele de İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Konya, Mersin ve sair büyük şehirlerde yaşayan farklı etnisitelerden milyonlarca  Müslümanı nereye koyacağız?

Hiçbir etnik unsura öncelik tanınmaması, Müslümanlığımızın temellerindendir ve resmî ideolojinin son 100 yıllık dayatmaları ise, son 15 yıldır ıslah edilmeye çalışılmaktadır ve bu yolda epeyce yol da alınmıştır; ama, bunun zorluğu da meydandadır.

***

Bu vesileyle ekleyelim:  İsmail Kahraman’ın geçen haftaki toplantısında, kan bağı üzerine bir birlikteliğin temelsizliği üzerinde konuşulurken, İsmail ağabey, ‘soy kökünü benim kadar eski bir geçmişe dayandırabilecek var mı?’ deyince, ‘fakir’ hemen, ‘Ben varım!’ dedim. ‘Nasıl?’ diye sorunca.. ‘Ben Hz. Âdem’in torunuyum..’ dedim ve İsmail ağabey de, ‘İşte.. Mes’ele budur!’ dedi. Bizler buyuz!

Böyleyken, İsmail ağabey gibi isimleri ‘kavmiyetçi’ diye suçlamaya kalkışmanın ne kadar sağlıklı bir mantığa dayandığı da düşünülmelidir.

***

NOT:  Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin uzun arayışları ve ‘yeni Ekmeleddin İhsanoğlu figürleri’ ortaya sürmek için giriştiği çabaları, çıkmaza saplanınca.. KK’nın, sonunda, parti başkanlığı için kurultaylarda iki kez rakibi olmuş ve ikisinden de yenik çıkmış olan Muharrem İnce’yi aday olarak göstermesi, ilginç..

Çünkü,İnce, kendi partisinin bünyesinde bile liderliğe lâyık görülmemişken, şimdi ülkenin başkanlığı için aday gösterilmektedir.

Daha da ilginç olan ise.. KK’nın, kendisinin niçin aday olmadığı sorularına cevap verirken söylediği bir söz var ki, evlere şenlik..

KK, ‘Ben namus ve şerefime düşkün bir insanım, partili olarak cumhurbaşkanı seçilirsem, tarafsız kalacağıma dair yalan yere yemin edeceğimden, aday olmuyorum. Partili cumhurbaşkanı olmamalı..’  kabilinden laflar ediyor. Ama, bu söz, bir partili olan Muharrem İnce’nin namus ve şeref konusunda KK kadar hassas olmadığı gibi bir bühtanı da içinde taşımıyor mu?  Çünkü, faraza kazanacak olsa, ‘tarafsız olacağı’na dair o da aynı yemin edecektir.  (Kaldı ki, bu yemindeki tarafsızlık, yargıya intikal etmiş konularda taraf olmamak mânâsında anlaşılmalıdır.)