Büyük Kürdistan, ‘Büyük İsrail’in ‘Truva Atı’dır

Ateş topu gibi bir gündemimiz daha oldu.

Büyütüp beslediğimiz, uğruna Bağdat’ı, kendimize ‘ırak’ ettiğimiz Barzani bir dinamitin fitilini yakıp; burnumuzun dibine attı.

Görüntüye bakılırsa, bütün dünya karşı çıktığı halde Barzani referandumu için inat etti!

Hiç inandırıcı değil.

Yüz yıllar yeniden dizayn edilirken, elini buralardan çekmeyen İngiltere, Fransa, Almanya sessiz sedasız bekleyecek öyle mi?

“Büyük İsrail” için Ortadoğu’yu hallaç pamuğu gibi atan Amerika, işgali altındaki Irak’ın bölünmesini sadece uzaktan izliyor öyle mi?

Durum böyleyken, Barzani sadece İsrail’e güvenerek hayatının kumarını oynadı öyle mi?

Öyle değil...

Yüz küsur yıl önce bu fitneyi eken Haçlı müttefikler şimdi hasat mevsimini başlattı.

Kimse desteklemeseydi, rüzgar gülü Barzani asla böyle bir adım atamazdı.

İngilizlerin sessizliği...

Sykes-Picot belasının mimarları İngiltere ve Fransa, memurlarının; adet yerini bulsun açıklaması dışında bu fitneyi engellemek için hiçbir adım atmamıştır.

Bu bölgede karışan bir yerde mutlaka İngiliz parmağı vardır ama şeffaftır; asla göremezsiniz.

İngiltere 2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlattığı Kürtçe radyo yayınları ile bu günleri ilmek ilmek işlemiştir.

Anlayacağınız Barzani, kendisine verilen sufle doğrultusunda hareket eden bir kukladır.

Elbette ortada Kürtlere özgürlük filan yok.

Tam aksine Kürtler de “Kürdistan” hayalleri de, İsrail için feda ediliyor.

Zaten “Büyük Kürdistan” sadece “Büyük İsrail”in 'Truva Atı'dır.

60 yıl önce Filistin'de tezgahlanan oyun şimdi bütün Ortadoğu’ya yayılmak isteniyor.

***

Bu Haçlı fitnesine gerçekten karşı olan sadece; parçalanmakta olan Irak ile sıranın kendilerine geleceğini bilen İran ve Türkiye’dir.

Diğerleri sadece ulusal çıkarları peşindedir.

İsrail bu kadar abanırken Amerika’nın sergilediği tavır asla inandırıcı değildir.

“Zamanı değil” gerekçeli gönülsüzlüğü, Suriye’deki PYD koridorunun eksikliğindendir.

Irak, ABD’ye rağmen etkili bir tepkiyi sonuna kadar sürdüremeyebilir.

İran’ın rahatsızlığı ise yakın zamanda bir bölünme endişesinden ziyade, İsrail ile “komşu” olmaktan kaynaklanmaktadır.

Hedefte Türkiye var...

Bu referandum oyunu planlandığı gibi sürdürülebilirse “Büyük Kürdistan”a eklenecek olan ikinci parça, sahipsiz Suriye’deki ABD uydusu PYD koridorudur.

İşte o zaman bizim için, “Tehlike kapımızda” sözü çok anlamsız kalacaktır.

Demem o ki, bu referandum kazığı doğrudan bizim kalbimize saplanmaya çalışılmaktadır.

Suriye’nin terör fuarına döndürülmesinden, 15 Temmuz işgaline kadar her şey, Türkiye’yi parçalama projesidir.

Şimdi de bakmayın; beslediğimiz karganın gözümüzü oymaya çalışmasına. Onu üzerimize salanlar yine Haçlı patronlarıdır.

Halkta karşılığı yok...

Türkiye bu Haçlı taarruzunu da boşa çıkaracaktır.

Bu musibet, çok özlediğimiz milli bütünlüğe vesile olacak, İran işbirliği kabiliyetimizi arttıracaktır.

Kuzey Irak'ta bir Haçlı operasyonunun startı verilmiştir. Bu bağımsızlık masalının halkta hiçbir karşılığı yoktur.

Kimse “Evet” oylarından filan bahsetmesin. Biz o yollardan yıllar önce geçtik, iyi biliyoruz.

Irak Kürtlerinin çoğu, Barzani'nin ihanet ettiğini düşünüyor ve en küçük karmaşada Türkiye'ye gelmek istiyor.

Kaldı ki dört ülkedeki Kürtleri, homojen bir bütünün parçaları gibi görmek cehalettir.

Türkiye'de yaşayan hiçbir Kürt kardeşimin, buradaki kazanımlarını bırakıp, PKK ve İsrail eşliğinde macera arayacağını sanmıyorum.

Merhum Özal'ın "Federasyon" fikrine ilk önce batıda yerleşik Kürt siyasetçiler karşı çıkmıştı.

Şimdi Türkiye’de şartlar çok daha iyileşti.

Velhasıl, yedi düvelin bu projesi de tutmayacak ve artık Türkiye’yi kimse tutamayacak...