Demek ki kimse FETÖ’den hediye almamış!

Pensilvanya’ya gidip gelen gazeteci, siyasetçi, işadamı vesaire pek çok ismin, geriye çeşitli hediyelerle döndüğü sır değildi.. ‘Sır’ ne demek, bilhassa gözümüze sokarlardı bu hediyeleri..Zira bazı hediyeler açılmayan kilitli kapılar için maymuncuk kıymetindeydi.. Fethullah Gülen 'Hocaefendi’ iken kabul edilen bu hediyeler, ‘Örgüt Lideri’ olunca iade edildi mi?” diye sordum pazar günü.. Kimse üstüne alınmadı.. Demek ki yanılmışım.. Vaktiyle imtiyaz sağlamak için gözümüze soktukları saatlerde ‘F. Gülen’ yazmıyormuş.. Ne yazıyormuş o zaman?..

Önemli İşler Dairesi’nde FETÖ var mı?

Daha evvel onlarca kez yazıldığı halde yalanlamadığı için Cüneyt Özdemir’in de ‘F. Gülen’ imzalı saate sahip olduğu iddiasını tekrarladım bu köşede.. Neredeyse tüm gazetelerde defalarca yazıldı.. Beni bilirsiniz, şapkadan tavşan çıkarır gibi kimsede olmayan bir belge üzerine falan operasyon çekmem.. Evvela açık kaynaklara bakarım.. Cevabını bulamazsam kendim belge peşine düşer, bulduğum anda da açık açık yayınlarım.. Verilen belgeyi değil, kendim ulaşıp bulduğum belgeyi ama.. Bu ‘saat alan adamlar’ yazısında da özellikle ona dikkat ettim. Yoksa kimin saat, kimin kalem, kimin ananas aldığını biliyoruz herhalde.. Neyse Cüneyt Özdemir, Bir açıklama yaparak Pensilvanya’da gazetecilik faaliyeti kapsamında bulunduğunu söyledi.. Hatta “..Serdar Turgut’un ve benim sorularım yüzünden mülakat da yarım kaldı..” diyerek, birlikte gittikleri Ferhat Boratav’a da gol atmış oldu.. Nasip..
Sayın Cüneyt Özdemir’e iki kitap tavsiyem olacak..
Oray Eğin / ‘Medya Nasıl Çökertildi’
Mustafa Hoş / ‘Abluka’
Kendisini o kitaplarda bazı sürprizler bekliyor olacak..
Bir de kendi kitabı var elbette..
Emniyette nasıl hiç ‘FETÖ’ olmadığını uzun uzun anlattığı‘Önemli İşler Dairesi’ kitabı..
İyi günlerde okuyun..

Dört ülkenin ‘Özgecan’ları

Bir önemli belgeselden söz edeceğim size.. Faint Sound.. Projenin mimarı, Boston Üniversitesi’nden Chris Surnames.. Surnames, belirlediği dört ayrı ülkeden erkek şiddetiyle öldürülen kadınların hayatını anlatıyor.. Almanya, Rusya, İngiltere ve Türkiye’den dört yaşanmış hikaye.. Belgeselin Türkiye ayağında Özgecan anlatılıyor.. Filmde Özgecan'ı simgeleyen ‘Aslıhan’ı, genç oyuncu Maral Büyüksaraç oynuyor.. Gerçek hikayelere dayalı filmlerde oynayan kişilerin ruh halini çok merak ediyorum.. Bir mülakatında Maral Büyüksaraç, “..O malum sahne çekilirken sete psikolog getirdiler. Defalarca ağlama krizine girdim..” demiş.. Sahiden çok zor olsa gerek.. Surnames, filmin gelirini, çocuklara şiddetten uzak bir dünya amacıyla bireysel silahsızlanma için çalışmalar yapan Umut Vakfı'na bağışlayacağını duyurdu.. Yolu açık olsun..

Servis - öğrenci - veli İlişkisi

Binlerce öğrenci servisi yollarda.. Daha okullar açılmadan evvel başlayan tartışmaların gölgesinde çocuklarımızı servis şoförlerine emanet ettik bile.. Başından beri aynı yerdeyim.. Binlerce namuslu servis şoförünün olduğu bir sektörü, iki üç soysuz için karalamamak lazım.. Bundan sonraki süreçte yapılması gereken çok basit bir şey var..  Aileler ve servis şoförleri açısından.. Aileler servis saatinden beş-on dakika evvel çocukları kapının önüne çıkarırlarsa herkesin işi kolaylaşmış olur.. Servisçiler de bir zahmet, (olması gerektiği gibi) alıp-bırakırken tam kapının önüne araçlarını yanaştırırlarsa, ‘..bak çocuğum bir iki metrelik mesafe, dönmesi zor oluyor, sokturma beni oraya..’ falan demezlerse, gül gibi geçinip gideriz.. O kadar..

Biz ne ara böyle olduk?

Başakşehir/Trabzonspor maçı.. Başakşehir tribününde garip bir hareketlilik.. Güvenlik görevlisi geliyor ve üzerlerinde Trabzonspor forması olan iki çocuğun formalarını çıkarttırıyor.. Ben o yaşlardayken, iki takımın taraftarı aynı tribünde yan yana oturup maç seyredebiliyordu.. Ne ara bu hale geldik, hiç fark etmemişim.