Gezi ayaklanması davaları yeniden görülmeli

2013’ün Mayıs ayında Türkiye’de, yaklaşık 20 gün süren Batıcı bir ayaklanma yaşanmıştı. Halkın oylarıyla iktidara gelmiş Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeye mâtuf bir kalkışmaydı Gezi hâdisesi.

Kendilerine ‘antiemperyalist’ diyen Sol’un ne kadar çeşidi varsa, ABD emperyalizminin öncü kuvveti CNN’nin karargâh kurduğu Taksim meydanında devrimcilik oynadılar! CNN, ‘devrimci arkadaşların’ gözü kulağı olurken ‘devrimci arkadaşlar’ da CNN’in mikrofonu oldu!

20 gün süren ayaklanma sırasında, başta İstanbul olmak üzere ülkenin çeşitli vilâyetlerindeki şiddet olaylarında ölüm ve yaralanmalar yaşandı. Günlerce yollar kesildi, işyerleri yağmalandı. Batıcılar, fırsat bu fırsat deyip sokaklarda Müslüman Anadolu halkına saldırdı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın ayaklanma sırasında Afrika’da olması ve onun yokluğunda yerine vekâlet edenlerin basiretsizliği, ferasetsizliği Batıcı güruhu daha da azdırdı. Hâdise, ülke yönetiminin en tepesindeki isimlerin, “Haklılar” diyerek ülkeyi Batıcılar’a teslim etmeye kadar varmıştı. Fethullahçı Terör Örgütü mensubu polislerin de ayaklanmayı bastırmak yerine azdırmaya yönelik tutumu da isyanın yayılmasına sebep oldu.

FETÖ mensubu polisler bu hıyaneti yaparken örgütün yayın organları da Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimi bırakırsa her şeyin düzeleceği minvalinde yayınlar yaptılar. Şu an FETÖ’den Silivri’de tutuklu bulunan Şahin Alpay, terör örgütünün başgazetesi Zaman’da, Recep Tayyip Erdoğan’ın akıl sağlığının yerinde olmadığını, başbakanlıktan azledilip akıl hastanesine yatırılması gerektiğini yazmıştı! Ülke içinde FETÖ ve Doğan medyası halka tek sorunun Recep Tayyip Erdoğan olduğu, onun yüzünden ülkenin kaosa sürüklendiğini inandırmaya çalışırken ABD’nin CNN’i de dünyaya bu algıyı yayıyordu. Her şey, o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın yurda dönmesiyle nihayete erdi. AK Parti içindeki korkak unsurların engel olmaya çalışmasına rağmen yüzbinlerce insan Erdoğan’ı İstanbul havaalanında gece saat 3’de karşıladı. Erdoğan’ın kararlı tutumu ve yüzbinlerce Müslüman Anadolu halkının, kendinden zuhur diyebileceğimiz sâikle meydanlara inmesi Batıcılara geri adım attırdı; Erdoğan’ın yokluğunda hükûmete tâlîmatnâme vermekten İstanbul’daki Başbakanlık ofisini basmaya yeltenmeye kadar, anayasal düzeni değiştirmek ve meşru hükûmeti cebren yıkmaya teşebbüs sayılacak suçları işleyen Batıcılar, ABD’nin CNN’i eşliğinde işgal ettikleri meydanları terk etmek zorunda kaldılar.

Günlerce yakıp yıkan, yağmalayan, ülkede terör estiren ve Şahin Alpay gibi FETÖ’den dolayı Silivri Cezaevi’nde mukim Ali Bulaç’ın Zaman gazetesinde yazdığı üzere ülkeyi NATO işgaline açık zemin oluşturmaya yönelik ayaklanmayı çıkartanlar ve destekleyenlere ne oldu? Hiçbir şey! Evet, hiçbir şey olmadı…

28 Şubat darbe döneminde, okullarda başörtüsü yasağını protesto eden talebeler Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde ‘Anayasal düzeni değiştirmek’ suçlamasıyla yargılanırken, 20 gün boyunca ülkede terör faaliyetleri yapanlar Asliye Ceza Mahkemeleri’nde, gösteri yasasına muhalefet ve kamu malına zarar vermek gibi, dostlar yargılıyor görsün kâbilinde basit suçlamalarla yargılandılar. Yargılanmaların yapıldığı şehirlerin çoğunda davalar beraatle neticelenirken, İstanbul’daki ana dava da 2.5 ay ile 1 yıl 2 ay gibi, beraat anlama gelen hapis cezalarıyla kapatıldı. Yangından mal kaçırılır gibi yapılan yargılamalar yeniden yapılmalıdır. İddianameleri yazan savcılar ve davaları beraatle kapatan hâkimler araştırılmalı. Sadece FETÖ zaviyesinden kastetmiyorum…

Hepimiz biliyoruz ki, Gezi ayaklanması, meşru hükûmeti yıkmak için tezgâhlanmış Batı destekli bir ayaklanmadır. O gün sokaklara inen Solcular ve Kemalistler, herkesten daha iyi bilirler ayaklanmaların nasıl bastırılacağını ve yargılanmaların nasıl olacağını! Ben, devrim mahkemeleri kurulsun demiyorum, hâlihazırdaki Ağır Ceza Mahkemeleri bu yargılamaları yapmak için yeterlidir; yeter ki adaletin tesis edilmesi için irade olsun!..