İlm-i nefs ile modern psikoloji gerilimi arasında sıkışmamak

Modern dönemde yaşayan ve medeniyet iddiası olan akademisyen Müslüman bir topluluğun üretim yaparken önünde iki büyük seçenek var. Birinci seçenek, hem konu edilecek meselelerin hem de yöntemin kendi medeniyetinin köklerinden çıkarmaktır. İkinci seçenek ise meselesini bugünün dünyasının ihtiyaçlarından alıp, metodolojide güncel bilim anlayışını kullanıp, tüm insanlığın biriktirdiği bilgi birikimini dikkate alarak (modern dönem dahil) daha iyi üretim yapma çabasına girmektir.

 

Özedönüşçü bilim anlayışı

İlk seçenekpostmodernizm tartışmalarından sonra oluşmuştu. Bu yaklaşımda şöyle düşünülür: “İster medeniyet ister cinsiyet ister sınıf ekseninde çözümleme yapılsın, hiçbir bilgi üretimi kurulu düzenden bağımsız değildir. Bugünkü bilimsel bilgi düzeyi Batı medeniyetinin, erkeklerin veya kapitalist düzenin bilim düzenidir. Özgün ve iyi bir bilim üretmek istiyorsak hem meseleler hem metotlar hem de öncül bilgiler açısından modern bilim düzeninin dışına çıkmalıyız.” Bu sebeple de var olanı bilim sert eleştiriye tabi tutulur hatta dışlanır.  Kendi bakış açısının köklerinden yeni bir bilme hali oluşturmaya çalışılır.

 

İlerlemeci bilim anlayışı

İkinci seçenek bilimi insanlığın ortak mirası olarak ele alır. Bildiğimiz şeyler ve bilme yöntemlerimiz insanlık tarihi boyunca üst üste konularak bugüne gelinmiştir. Yunanlılar kendilerinden öncekilerden etkilenmişlerdir. Yunanlıların bilme çabaları İslam dünyasını etkilemiştir. İslam dünyası Yunanlılardan etkilenmesine rağmen bilgiyi ve bilme şekillerini güçlendirip çeşitlendirerek hem sosyal bilimleri hem doğa bilimlerini başka bir boyuta taşımışlardır. Modern dönemde de bilim kendinden öncekilerle etkileşerek bilgi ve bilme şekillerini daha büyütmüş ve boyutlandırmıştır. Bu anlamda bugünkü bilgi Batı medeniyetinin damgasını taşısa da tüm insanlığın malıdır.

 

İbn Haldun Psikoloji Bölümü ne yapmalı?

Bu iki yaklaşımı bir süredir tartıştığımız ilm-i nefs bağlamına taşırsak, örneğin İbn Haldun Üniversitesi psikoloji bölümü hangi meseleleri araştırma alanı olarak seçmeli, nasıl bir metodoloji kullanmalı ve modern psikoloji bilgisini nasıl ele almalıdır?

Yukarıda tanımladığım birinci yolu seçerse; geriye dönerek Gazali, İbni Sina, İbn Haldun okumaları yapıp, o günün meselelerini listeleyip, kalınan yerden devam edecek şekilde ilm-i nefs bilgisini bugün yeniden kurmak.

Eğer yukarıda tanımladığım ikinci yol seçilirse; genler, nöronlar arası elektrik ve kimyasal ileti, beyin dalgaları, beyin görüntüleme, şizofreninin ilaç tedavisi, bilişsel davranışçı terapi gibi birikimleri esas alıp, tüm bunları insanlığın birikimi gibi görüp, şu anda bu meselelerde gelinen yere bakıp, geleceğin nerede olduğunu tahmin edip, daha fazla üretim yaparak yola devam etmek.

İlm-i nefsi kalınan yerden devam ettirme çabasına girmek bugünün dünyasının problemlerine bir şey söylemekte zorlanmaya, tarihsel ve aşırı teorik kalmaya sebep olabilir. Diğer taraftan buradan bir başarı sağlanırsa, özgün ve yeni bir içerik oluşturulup bugüne taşınırsa, yeni bir bilme ve ürünlerinden oluşan paradigma kurulabilir.

Modern bilimin bulunduğu yerden başlamak da onun değer ve anlama biçimlerine sıkışmak, kendi medeniyet birikimimize emek vermemek, özgün olamamak, zaten önde olan modern bilimin ve çıktılarının değirmenine su taşımak gibi sorunlar içerebilir. Bu yaklaşımın avantajı ise reel dünya içinde hızlı üretkenlik yapma imkanının olmasıdır.

Kanaatimce bu iki büyük yaklaşıma da teslim olmadan, ikisinin de birikimini eleştirisel bir şekilde kullanarak, teorik pratik dengesini koruyarak, yapısökümcü bir tarzın baskınlığı yerine kurucu ve inşa edici bir tarzda, daha eklektik ve ara formlar üzerinden üretkenlik yapmalıyız.