İstanbul’un Kudüs misyonu ve dönüm noktası

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki şimdiki profili, yıllar sonra bu teşkilatın gerçek misyonunu ortaya koymakla birlikte, Müslümanlar için dönüm noktası oldu.

Bir taraftan uzun yıllardır İslam ülkelerinde veya coğrafyasında hiç bitmeyen savaşları, darbeleri, iç kavgaları, mezhep çatışmalarını, yönetimlerin halkları ile sorununu konuşmalı, diğer taraftan da bu duruma neden olan odak noktalarını tespit ederek, karşı koyuş adımlarını atmalıyız. Bütün bunlar bundan sonrası için şart haline gelmiştir.

Osmanlı sonrası bu coğrafyada kurulan suni devletler ve başlarına getirilen İngiliz-Yahudi ittifakı tarafından belirlenen yönetici aileler, İslam coğrafyasının Batılı ittifak tarafından kolayca idare edilmesine zemin oluşturdu.

NATO ve Varşova paktlarının karşı karşıya geldiği dönemlerde de bu coğrafya iki pakt arasında savaş alanı olarak teyit edildi.

Vekâlet savaşlarının enine boyuna yaşandığı coğrafya olarak halen dünya tarihinde yerini almakta!

Evet, İslam Medeniyeti Batı’nın korkulu rüyası olarak hep zinde!

Medeniyet” dedik çünkü bu muazzam din ve son çağrının, dünyanın adalet algısına nasıl yön verebildiğini, İslam bayrağı ile kurulan devletlerin tarihine baktığımızda görebiliyoruz.

Batılıların büyük büyük Haçlı devletlerinin yapamadığını, koca tarih boyunca İslam devletleri yapabilmiştir. İslam medeniyetinin etrafa barış ve adalet sunabilen yegâne medeniyet olduğunu, şimdiye kadarki devletlerin hikâyelerine baktığımızda net olarak görebiliyoruz.

Orta Doğu’nun, İslam coğrafyasının ve genelde Müslümanların yaşadığı topraklardaki yeraltı zenginliklerini de meselenin özüne ilave etmemiz lazım. İslam son çağrı ve büyük medeniyettir.

Medeniyet” dediğin; insan odaklı düşünme sistemidir. İnsana mutluluk, adalet, refah, kalkınma, huzur verebilecek, dayatmasız hayat sunan bir içeriğe sahiptir.

Avrupa; kendinin yüzkarası Orta Çağ’ını yaşarken, Fatih Sultan Mehmet çağı değiştirerek insanlığa İslam’ın işaret ettiği adaleti, refahı ve sevgiyi sundu. Zaten o nedenle gittiğimiz yerleri fethettik diyebiliyoruz. Oysa 21. yüzyılda çok çok ileride olduğunu savunan Batı, kurarak değil dağıtarak, insanlığa harabelikler sunmakta. Ve bu da medeniyet kavramının çelişkili farklarını ortaya koymaktadır. İslam coğrafyası, coğrafyanın devleri ve yönetenlerin kafa yapısı, İslam’ın hükümlerine bakış açıları, şimdiki durumda o kadar anlam taşıyor ki; İstanbul’da Erdoğan’ın çağrısı ile toplanan zirve, esasında bu bakış açılarını da irdeleyen kırılma noktası oldu. Kudüs’ün; kutsal şehir varlığı ile bu kırılma noktasının belirleyici mihenk taşı olmasını hiç tesadüf görmeyelim. Bu zirvede; özellikle Suudi Arabistan’ın, siyasi kararlar alınacağını bildiği yere, Diyanet Bakanını temsilci olarak göndermesi de, olaya nasıl ve kimlerin dizayn noktasından baktığına işarettir. Mısır’ın son güne kadar Suudi ile birlikte, Ürdün Kralını yoldan çıkarma çabasının altında yatan şeyin, sabotenin içeriğini okuyarak anlamamız mümkündür.

Erdoğan öyle bir tarihi adım attı ki; neredeyse ikinci one minute niteliği taşıdı. Neden mi? Çünkü birilerinin silahları, nükleer başlıkları, parası, medyası, finans merkezleri, devşirdiği elemanları ve içerideki ortaklarına rağmen oyunun bozulduğunu görmesi, bize de bir şeyi net göstermektedir. Her şey; “koskoca” dediğimiz, “korkulur” dediğimiz İsrail - ABD finans patronlarının gücünden daha daha büyük gücün, “haklıysan güçlüsün” fikriyatında yattığını, bu kadar net gösterebilen ortamla karşı karşıyayız. İstanbul zirvesi herkesin tarafını net gösterdi. Coğrafyanın sosyolojilerinin, onları yönetenlere bile istemedikleri şeyi yaptırdığını da görmekteyiz. Gelmeyenler ve sabote edenlerin de, bir gün emin olduğumuz bu yola gelmeleri zorunlu olacaktır. Çünkü artık ok yaydan çıkmıştır! Ve bu dönüm noktası belki kökten bir şeyleri şimdi değiştirmedi, lakin değişim için yeni yol bulundu. Ve Batı medyasının da manşetinde yazdığı gibi, “merkeze Türkiye oturdu”. Bu tarihi misyon bin küsur senedir bu coğrafyadaki gerçeklik idi. Bastırılmış gerçeklik. Uzun yıllar bastırılabilir. Lakin varlığının yeniden tanınması için harekete geçme anını, kimse kontrol edemez, nitekim edemedi. İşte tam da bu nedenle, Türkiye’nin diri ve iri olması şarttır. Gazan mübarek Türkiye’m...