Millet gerektiğinde değiştirmeyi bilmeseydi bugün AK Parti olmazdı

AK Parti, 28 Şubat’ın getirdiği maddi ve manevî çöküşü yaşayan milletimizin feryadına karşılık, yine milletin bağrından doğan bir harekettir. 

Türkiye, samimiyetini İstanbul’da ispat eden Erdoğan’a, ülke yönetimini de teslim ederek, tıpkı CHP zulmetinden kurtaran Menderes’in dönemindeki gibi yeniden ferahladı. 

AK Parti, bütün vahşetiyle üzerine çullanan vesayete rağmen çok önemli reformlara imza atmıştır. 

Bu süre içinde zaruri altyapı problemlerini çözerek, milletin yaşam standartlarını yükselten AK Parti iktidarları, farklı hizmet taleplerine muhatap olarak görevini zorlaştırdı. 

Öte yandan, iyileştirilmiş şartlarda büyüyenlerin, büyük reformları “standart hizmetler” olarak görerek yeni şeyler beklemesi de AK Parti’nin yeni zorluklarını oluşturdu. 

Durum böyle olunca, bırakın arttırmayı; mevcut oy oranını muhafaza edebilmek bile sürekli güncellenmeyi ve yenilenmeyi zaruri hale getirdi. 

  

7 Haziran anlaşılmadı

  

AK Parti, CHP gibi vesayet ürünü bir yapı değildir. 

Onun için de, AK Parti açısından milletin memnuniyetsizliği, oy kaybından öte bir anlam taşımaktadır. 

Bunu çok iyi bilen Erdoğan ilk günkü gayret, samimiyet, tevazu ve içtenliği ile liderliğini sürdürmektedir. 

Milyonlarca Erdoğan aşığı hizmet gönüllüsü de hiçbir menfaat gözetmeksizin millet için çalışmaktadır. 

Ancak iktidar süresi uzadıkça ve teşkilat büyüdükçe, fabrika ayarlarını korumak zorlaşıyor. 

Oysa millet, kendisinin seçip yükselttiklerinin milleti küçük görmesini, verdiği yetkinin; farklı amaçlar için kullanmasını asla hoş karşılamamaktadır. 

Nitekim, bu tür yanlış örnekler ve aday listelerinin yerel hassasiyetlerden uzak olması sonucu AK Parti 7 Haziran’da milletten ciddi bir uyarı aldı. 

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meseleye el koymasıyla bu yenilgi kısa sürede telafi edildiği için bazı AK Partililer “Millet kıymetimizi anladı” şeklinde değerlendirdi ve 7 Haziran’daki “uyarı” tam olarak amacına ulaşamadı. 

  

Bu ikinci uyarı

  

AK Parti’nin, 24 Haziran’da da beklenen performansı ortaya koyamadığını bizzat Genel Başkan Erdoğan ifade etti. 

Oysa 7 Haziran tam anlaşılsaydı 24 Haziran tekerrür etmezdi.

Üstelik, partinin “yenilenme” zaruretini çok iyi bilen Erdoğan, tekrar genel başkan olduğunda arınma seferberliği başlatmıştı. 

Ancak 24 Haziran’daki sonuçlara bakılırsa bu yenilenmenin amacına ulaşmadığı anlaşılıyor. 

Sayın Erdoğan’ın 24 Haziran öncesi çabasının, sadece ekranlara yansıyan kısmı bile (ki gerçek performans çok çok daha büyüktür) akıl almaz bir görüntüdür. 

Sınırlı bir duyarsız kesimin, bu çabaları boşa çıkarmaya hakkı yoktur. 

Ayrıca AK Parti, sadece AK Partililerin omuzlarında yükselen bir hareket değildir. 

 

Millete dönülmeli

  

Seçim çalışması esnasında bile seçmeni azarlamak, evini; eşyasını aşağılamak, bu hareketin liderini öfkelendirecek davranışlardır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; hayatını ortaya koyarak sürdürdüğü “Tam bağımsızlık seferberliği” partideki birkaç duyarsız yüzünden halel görürse, bu bedbahtların; Erdoğan’ın ve onun hamisi olan milletin vebalini taşımaları mümkün değildir. 

AK Parti oylarındaki “Erdoğan etkeni” de dikkate alınırsa, rahatsızlığın boyutu daha iyi anlaşılacaktır. 

Bu AK Parti’nin, daha zor bir imtihan olan 2019 Mahalli Seçimlerini hasarsız geçmesi mümkün değildir. 

AK Parti yetkili kurullarında bu muhasebe süratle yapmalı, milletin rahatsızlık sebepleri cesurca tespit ve telafi etmeli ve milletin gönlü alınmalıdır. 

***

Kimse unutmasın; millet gerektiğinde değiştirmesini bilmeseydi bugün AK Parti diye bir parti olmazdı.