Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ: Milli Mutabakat hesapları bozacak

BOZDAĞ: Bu Millet 15 Temmuz’da nasıl tüm farklılıklarını bir yana bırakıp biraraya geldiyse siyasi partiler de devletin ve milletin bekası sözkonusu olduğunda bir araya gelmelidir. Hesapları ancak bu bozar. 

YÜZDE 50 + 1 İTTİFAKI MECBURİYET İLİŞKİSİ DEĞİLDİR 

- Mevcut durum yüzde 49’un 1’e mecbur olması mıdır? 

​Bu düşünce yanlış! Bahçeli’nin 2007 CB seçiminde TBMM’ye gelmesi, 15 Temmuz duruşu, Yenikapı ruhuna sahip çıkması, hükümet sistemi değişikliğinde birlikte hareket edilmesi bunlar pozitif yaklaşımlardır. Büyük Türkiye için değişimlere kapı aralandı. Partiler niçin siyaset yapar? Milletine, devletine daha büyük eserler kazandırmak ve iktidara gelmek için. Bunun yolu herkesten oy almaktır. Başka partilerle yakınlaşma, ortak planlar ve birlikte çalışma kültürünü geliştirme de partilerin görevidir. Farklılıklarımızı koruyarak başarılara imza atma örnekleri ortaya koyabiliriz. Birbirine mecburiyet değil bu. Yüzde 50 +1 oy bu sistemin ve anayasanın emrettiği bir gerekliliktir. O yüzden de elbette bütün vatandaşlarımızın oyuna talip olacağız. 

CHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 2019 öncesi ve sonrası için hayli cesur ve cömert bir destek verdi AK Parti’ye. Cumhur ittifakı önerisi aynen kabul gördü mü? 

Bu ittifakın niteliğini iyi görmek lazım. 2016’daki darbe teşebbüsünden sonra Türkiye yol ayırımına geldi. Hükümet sistemi değişikliğinin  en önemli gerekçelerinden birisi Türkiye’nin birliği, beraberliği, bölünmez bütünlüğü, bekası, istiklali ve istikbalidir. Türkiye üzerine çok hesap yapılıyor. Bu hesapları ancak birlikte bozabiliriz. Bugüne dek hep birlikte bozduk. Hükümet kurmak artık yüzde 50 +1’in oyuyla mümkün. Bu, Türkiye’de bölücülük yapanlar, ırkçılar, terör destekçileri  iktidar olamaz demektir. 

Sayın Bahçeli’nin yaklaşık 2 yıl varken böyle bir açıklama yapmasını önemsiyorum. Konjonktüre, günübirlik politikalara değil ülkenin birliği beraberliği, bekası, istiklal ve istikbaline uzun vadede bakarak duruşunu açıkladı. Birlik ve dirliğin sigortası olan, yeni sistemin inşasının da bu sigortaya inananlar tarafından yapılması bakımından çok önemsiyorum. 

ÇERÇEVESİ “RABİA”

2019 seçimleri bu anlamda Türkiye’de iki grubun seçime girmesi gibi ortaya çıkıyor. Bir grup yerli ve milli duruşu olan, milletin yanında saf tutan, milletle ittifak eden, milli mutabakat diyebileceğimiz büyük bir mutabakatın içinde olan, onunla beraber hareket eden bir duruş. Yerli, milli olan bir milli mutabakat. Cumhurbaşkanımızın deyişiyle “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diyen ve ana eksenler üzerinde ittifak eden bir yapı var. 

Diğeri ise milli mutabakatın oluşmasından, yeni sistemin Türkiye’de hayata geçmesinden rahatsız olan ve yerli ve milli duruş konusunda soru işaretleri taşıyan bir başka yapı var. Bu grubun başında CHP var. HDP var. Terör örgütleri PKK ve FETÖ var. Bazı istihbaratlar örgütleri uluslararası güçler var. Bu grubu oluşturanların özelliği hedeflerinin fikirlerin farklığı yanında “Türkiye’nin yönetiminden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti gitsin de kim gelirse gelsin” deyip Erdoğan karşıtlığında birleşmeleridir. Bu grubun adı “Tayyip Bey gitsin de kim gelirse gelsin” diyenler grubudur. Bazı küresel güçler ve istihbarat örgütleri de başta olmak üzere bu grubun destekçileri vardır. O yüzden bu grup yerli ve milli olarak nitelendirilemez. 

TAKDİR MİLLETİMİZİN

- Siz parti düzleminde söylüyorsunuz ama tabandan “biz milli ve yerli değil miyiz” itirazları gelebilir?

Seçmenlerin tamamı Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşıdır, hepsi birbirine eşit hepsi birbirinden değerlidir. Biz bunu söylerken vatandaşlar arasında bir ayırım yapmıyoruz. Seçimlerde oy kullanacak vatandaşlarımız aydınlatma görevimizi yerine getiriyoruz. Kimlerin kimlerle yol yürüdüğü konusunda vatandaşlarımızı bilgilendiriyoruz ve bu konudaki takdiri milletimize bırakıyoruz. 

MHP’DE DEVLET DURUŞU

- 2+7 yıl destek vereceğini söyledi Bahçeli. Siyasette 1 gün bile uzun iken, partisini niye bağladı Bahçeli? 

​Millet ve devlet, beka konusu olduğunda Bahçeli’nin bir duruşu var. Cumhurbaşkanlığı 2007 seçiminde Bahçeli parlamentoya girdi ve ora da bir duruş ortaya koydu. FETÖ ile mücadelede yanımızda yer aldı. 15 Temmuz’da ve hükümet sisteminde de aynı duruşu ortaya koydu. Ben Sayın Bahçeli’nin baraj endişesiyle değil ülkemizin istikbal, istiklal ve bekasıyla hareket ettiğine inanıyorum. 

- 15 yıllık iktidarında AK Parti’ye en sert eleştiriyi yapan liderdi Sayın Bahçeli? 

Siyasi eleştiri ayrı, ülkenin milletin istikbali söz konusu olduğunda omuz omuza vermek ayrı şeydir. Ortada büyük bir yangın varken, geçmişte sen bana bu lafları söyledin diye yangını söndürmeye koşmayacak mıyım? Siyasi rekabette söylenen sözlerle ülkenin, milletin, devletin bekası söz konusu oldu ğu zaman duracağımız yeri eğer birbirinden ayıramıyorsak o zaman zaten olgun siyasetçi olamamışız demektir. 15 Temmuz’da nasıl bir araya geldi bu millet, bütün farklılıkları bir tarafa bırakarak? Biz de aynı ana eksende bir araya geliyoruz, gelmeliyiz de. 

MHP’NİN ÖZGÜR İRADESİ

- Bahçeli 16 Nisan’dan iki gün önce bazı CB başdanışmanların şahsi yorumlarını -AK Parti’yi sessizce uyarabilecekken- görünür şekilde eleştirdi. Tabanı zorluyor olabilir, MHP karakterini koruduğunu göstermek istemiş olabilir ama neticede evet oylarında bir düşüş gözlendi... Bu açıdan zor bir partnerlik olabilir mi?

​Sayın Bahçeli açıklamada şunun altını özellikle çizdi. “Biz hiç bir talepte de bulunmuyoruz. Koalisyon görüntüsünde bir talepte bulunmayı da ahlaksızlık olarak kabul ediyoruz” dedi. Gelinen noktaya pazarlıkla gelinmiş değil, al gülüm ver gülüm hiç değil. Hükümet sistemi değişikliği de bu da öyledir. Yani planlanıp ortaya konmuş değil! O yüzden Sayın Bahçeli kendi özgür iradesiyle kendi parti kararı olarak açıkladı. 

MİLLİ TAKIM GİBİ

15 Temmuz’dan sonraki süreçte pek çok konuda beraber yürüdük. Yaklaşık iki yıl oldu. Şimdi iki yıla yakın bir süre var Cumhurbaşkanlığı seçimine. Ama şunu görüyoruz; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ana ekseninde AK Parti tabanı ile MHP tabanı arasında fark yok. Ülkenin milli manevi değerlerine sahip çıkma noktasında da büyük fark yok. MHP’nin de AK Parti’nin de kendi kimliğinden feragat etmesi gerekmiyor. İki parti de kendi tüzel kişiliğini koruyacak, kendi yolunda gidecek. Milli takım gibi düşünün, herkes ayrı takımın futbolcusu ama aynı forma için ter döküyor. Ülkenin refahı, bekası için koşup birlikte ter dökmektir. Ülkeye hizmet için çalışmaktır, kimliklerimizi bir arada eritme, tekleştirme değildir.

KÜRTLER 2019’DA SAHİP ÇIKACAKTIR

“AK Parti Kürt kökenli vatandaşlarımızdan çok ciddi destek almaktadır. HDP’nin aldığı oy terör örgütünün tehditleriyle sakatlanmış bir iradenin yansımasıyken AK Parti’nin oyları özgür iradenin sandığa doğru yansımasıdır. Biz bugüne dek Kürt kökenli vatandaşlarımızdan en çok oy alan partiyiz. 16 Nisan’da HDP ‘Hayır’a çalıştı. Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki tüm illerde ‘Evet’ oylarında büyük artış gözlendi. Referandumda MHP de ‘Evet’e çalıştı ama bölge insanı ‘MHP ‘Evet’e çalışıyor’ diyerek ‘Evet’ vermekten vazgeçmedi. Önemli olan ortaya koyduğunuz fikirdir, icraattır. Bölge insanı Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti’nin icraatlarını çok iyi biliyor. AK Parti’ye ve Erdoğan’a her seçimde artan oranda destek vermiştir. 2019’da da en büyük desteği vereceğine ve sahip çıkacağına yürekten inanıyorum.” 

FETÖ BAŞARSAYDI EMİNİM CHP SEVİNECEKTİ

- 7 Ağustos’a atıf yaptı ve “Yenikapı Ruhu”na yaslanan bir ittifaktan bahsetti Bahçeli. Halbuki Yenikapı’da CHP de vardı? 

​Yenikapı’da ayrıca Saadet vardı, BBP vardı, HDP yoktu. Yenikapı ruhu dediğimiz şey devletine, milletine, vatanına, bayrağına, demokrasisine, iradesine, anayasasına, seçilmişlerine ölümüne sahip çıkmak, istiklal ve istikbaline ölümüne sahip çıkmak ruhudur. O gün millet Türkiye’deki iktidarı değiştirmek isteyen dış güçler ki onları herkes biliyor, kendileri de ortada ve onların kullandığı taşeronlara karşı bu milletin asil duruşudur. Kurtuluş Savaşı yıllarında aynısı oldu. Atatürk’ün arkasında bu millet saf tuttu ve Anadolu’yu düşmandan temizledi. Aradan yaklaşık yüzyıl geçti Türk milleti bu sefer Cumhurbaşkanımızın arkasında saf tuttu vatanına, milletine, devletine, bayrağına, istiklaline, istikbaline, iradesine sahip çıktı ve ülkesine dönük kirli emellerin gerçekleşmesine canı pahasına engel oldu. O yüzden bu ruh önemlidir. 

CHP bu ruhtan niye rahatsız oldu, cevabını onların vermesi gerekir. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonraki süreçte baktığınızda CHP’nin kullandığı argümanların neredeyse tamamı FETÖ’nün argümanları ve Türkiye’de iktidarın meşru, gayri meşru ayrım yapmadan değişmesi, değiştirilmesini isteyenlerin kullandığı argüman. 

Ben şuna yürekten inanıyorum. CHP’nin darbenin başarısızlığına fazlaca bir sevinç duyduğuna inananlardan değilim. Yani “CHP, darbe başarılsaydı mutlu mu olurdu yoksa üzülür müydü?” denilirse benim görüşüm darbeden sonra ortaya çıkan fotoğrafa baktığınız zaman, darbenin başarılı olması onları daha çok sevindirirdi. TBMM’de beraber olduğumuz CHP’liler var, onları ben tenzih ediyorum ama o zihniyeti taşıyanlar darbenin başarılı olması onları daha çok mutlu ederdi. 

Çünkü Cumhurbaşkanımızın 2019’da kaybetmesi için bir araya gelenlere baktığınızda bunlar çok net gözüküyor. Türkiye’nin onurlu dış politikasından, Türkiye’nin mazluma mağdura sahip çıkmasından, hakkı hukuku ayakta tutmasından ve attığı adımlardan rahatsız olan bütün çevreler Cumhurbaşkanımızı yemek için uğraşıyor. Peki, onlarla beraber kim hareket ediyor? CHP hareket ediyor. O zaman CHP burada duruşunu netleştirmesi lazım, netleştirmedi. 

FETÖ söylüyor CHP tekrarlıyor

Kontrollü darbe iftirası FETÖ’ün iftirasıdır, CHP dilendirdi. Adil Öksüz’ün MİT ajanı olduğu iddiası FETÖ iftirasıdır, CHP dillendirdi. Adalet yürüyüşü keza. Kimler için yürüdüğü, sağında solunda kimlerin olduğu belli. Cezaevlerinde işkence iftirası, mağdur edebiyatı FETÖ’nündür. Bunlar FETÖ’nün mağdur ettikleri demiyor CHP. KHK’lar mağdur etti diyor. Bu ülkeye KHK bomba yağdırmadı, FETÖ yağdırdı. Devlet OHAL ile terör örgütünden ve uzantılarından kurtulmak için tedbir alıyor. CHP FETÖ’ye bir tane laf etmiyor. 

GÜL’ÜN DİKENİNİ SEVİYORLAR

- Sayın Abdullah Gül’ün 696 sayılı KHK ile ilgili paylaşımı bir durumu görünür kıldı ama asıl biriken, rahatsızlık veren şey neydi?

Spesifik şeylere girmeyi ben doğru görmem. Türkiye’de büyük bir siyasi mücadele var. Özellikle 2011 seçimlerinden sonra yaşadıklarımız var. AK Parti’ye, Cumhurbaşkanımıza ve onların şahsında Türk milletine ve Türkiye’ye karşı yapılanlar var. Gezi hadisesi, Kobani olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz var. AK Parti ailesinden herkesin bu mücadelede ve kutlu yürüyüşte Cumhurbaşkanımızın yanında, yardımcısı ve destekçisi olması gerekir. Bu olaylar Türkiye üzerine bir hesabın devreye sokulmasıdır ama hepsi Allah’ın yardımı ile milletimizin duası, desteği ve Cumhurbaşkanımızın liderliği ile başarısız oldu. Hepsi kaybetti. Şimdi 2019’a giderken bazıları Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi yönetmesini engellemek, kaybetmesini sağlamak için büyük çaba içerisindeler. Cumhurbaşkanımıza seçimlerde zarar verme, verdirme ihtimalleri üzerinde de çalışıyorlar. 2019’a giderken AK Parti ailesinden hiç kimse Sayın Erdoğan’a kaybettirmek isteyenlerin yanında yer almaz, alamaz, kaybettirme hesabı yapanların ihtimal hesaplarında adının geçmesine ya da geçirilmesine rıza göstermez, izin vermez, vermemelidir.

Bugün Sayın Abdullah Gül’ün açıklamalarını takdir eden ve alkışlayanların hiçbiri Cumhurbaşkanımız Tayyip Bey kadar Sayın Gül’e değer vermezler, Gül’ü sevmezler. Esasında onların Sayın Tayyip Erdoğan’a bakışıyla Sayın Abdullah Gül’e bakışı arasında büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum. Bugün bu alkış ve takdiri yapanlar Yılmaz Erdoğan’ın “ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim” şiirindeki gibi Sayın Gül’ün 2019’a giderken AK Partiye ve Cumhurbaşkanımıza zarar verebilme ihtimalini seviyorlar Ama Sayın Gül’ü sevmiyorlar. Bazı çevreler zarar verdirme ihtimallerine yatırım yapıyorlar.

TANKLA YIKILMAYAN... 

- Bahsettiğiniz çabaların 2019 seçimlerinde Erdoğan’a zarar verme ihtimali var mıdır?

Fadime Hanım ben size söyleyeyim kim kiminle ittifak yapıyor, bir araya geliyorsa gelmesinde bir mahsur yok; yani hiç yani şey olmaz. Tayyip Bey’i tankla, topla, tüfekle, teröristleriyle yiyemediler, şimdi o teröristlerin yularını tutan güçleri herkes biliyor. Allah’ın izniyle şunu çok net söylüyorum. Gezi olayları, 17-25 Aralık, darbe teşebbüsü, pek çok operasyon Tayyip Bey’i yemek içindi. Hendek terörü de öyledir, DEAŞ terörü de., bir çok başka olay da ama tüm bunların içinden Tayyip Bey hep güçlenerek çıktı. 

Bu olaylar karşısında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan öncelikle Allah’ın yardımı, aziz milletimizin duası ve desteğiyle ortaya koyduğu liderlikle daima başarılı olmuştur. Ben 2019’da Cumhurbaşkanımıza milletimizin sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. Hem milletimizin devletimizin hem ümmetin ve mazlumların Tayyip Bey’in liderliğine ihtiyacı var. 

POLEMİĞİ BİZ BAŞLATMADIK

- Tayyip Bey 2014-2017 arasında AK Parti’den uzak kaldı. İkilikler, gruplaşmalar, küskünler, dedikodulara konu olan şeyler, o dönemin verdiği bir hasar mı?

​AK Parti’de ikilik yok, bunun altını çizmekte fayda var. AK Parti kadar bugün Türkiye’de birlik içinde olan, dirlik içinde olan ikinci bir parti yok. “AK Parti’de ikilik var” diyenler birliğin ne olduğunu bilmeyenlerdir. Cumhurbaşkanımızın 16 Nisan’dan sonra partinin genel başkanı yeniden olması AK Parti’ye ayrıca bir dinamizm, bir güç kazandırdı ve Türkiye’de şu anda AK Parti içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın yol arkadaşları içerisinde farklı hesap içinde olan birisi yok olamaz da zaten! Yani kendince gelin güvey olup hiç bir şey söylemeyen biri var mıdır onu bilemem ama AK Parti’de ikilik yok. Şu an AK Parti içerisinde bir itilaf yok, olmayan itilafların da tarafı yok ve liderimiz belli, partimizin tüzüğü programı belli, grubumuzda partimizin hiç bir kademesinde bir sıkıntı yok. 

GÜL İSTESEYDİ GÖRÜŞÜRDÜ

- Sayın Erdoğan ile Gül’ün bir araya gelme ihtimali var mı? Yoksa her şey için geç mi?

Sayın Gül Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmek istediğinde ona hayır mı denilecek. Bildiğim kadarıyla bu konuyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımıza da, Sayın Başbakanımıza da, herhangi bir bakanımıza da görüş iletmesi söz konusu değil. İstese her zaman olur, niye olmasın? Böyle bir şey olabilir mi? Yani Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da kendisi söyle bir talepte bulunduğunda elbette hem telefonla görüşebilir hem yüz yüze, bunların hepsi mümkündür.

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ