Nasıl bir televizyon haberi?

Bu köşede bu üçüncü yazım… Bir önceki yazımda biraz değindiğim haber yapma biçimine ilişkin tespitlerimi ve eleştirilerimi sürdürmek istiyorum…

Haber bültenlerini izlediğimde çoğu zaman hayal kırıklığı yaşıyorum. Dünyada yaklaşık 70 yıldan fazla bir süredir televizyon haberciliği yapılıyor. Ancak ülkemizde bu standartlar maalesef bir türlü oturmadı, oturmuyor…

Yıllardır aynı hatalar BİLİNÇLİ olarak sürdürülüyor.

Peki doğru televizyon haberi yazmak, kurgulamak çok mu zor ya da çok mu karışık bir durum? Hayır!

Peki bizde en çok hangi hatalar yapılıyor?

1-      Habere fotoğraf ya da harita ile başlamak

2-      Habere röportaj veya muhabir anonsu ile başlamak

3-      Haberde arka arkaya iki kişinin röportajını kullanmak

4-      Aynı görüntüyü bir haberde tekrar tekrar kullanmak

5-      Sık sık hareketli görüntü kullanmak (zoom in, zoom out, pan, tilt… vb)

Bu liste böyle uzayıp gider…

Peki STANDART bir televizyon haberi nasıl hazırlanır?

1-      Habere en çarpıcı görüntüyle ya da anlamlı bir doğal sesle başlamak. Bu başlangıç, seyircinin ekrana dikkat kesilmesini ve haberin devamını izlemesini sağlar.

2-      Doğru anons… Anons iki şey için televizyon haberinde önemlidir. Birincisi haberde başka bir unsur varsa ona geçiş sağlamak . İkincisi muhabirin habere dair bir öngörüsü ya da tespiti varsa onu seyirciye aktarmak için anonsa başvurulur. Bunun dışındaki bütün anonslar gereksiz zaman kaybıdır. Maalesef muhabir arkadaşlar bazen kısa bir haberde bile üç-dört anons kullanmaktan geri durmuyorlar.  Üstelik anonsun hangi amaçla çekildiği de bilinmez.

3-      Doğru kurgu… Arka arkaya röportaj, arka arkaya birbirine benzer planlar, gereksiz yere görüntü tekrarı… Bunlar bir televizyon haberinde olmaması gereken hatalar. Kurguda devamlılık, mekan-zaman ilişkisi ve gerçeklik önemlidir. Özellikle GERÇEKLİK üzerinde durmak istiyorum. Mesela haberin öznesi biri ile röportaj yapılacak diyelim. O kişiye adeta oyuncu muamelesi yapılıyor. Olmadık türlü şeyler yaptırılıyor. Rol icabı sokakta yürütmek mi dersin, kamera ve mikrofon baskısı ile kişiyi bunaltmak mı dersin, zorlama sorularla ağlatmak mı dersin… Muhabir arkadaşlar unutmamalı ki, haber sahası, bir film seti değildir! Bizim görevimiz hayatın içinde varolan gerçek bir durumu seyirciye en doğru ve en yalın haliyle sunmak… FİLM ÇEKMEK değil.

Televizyon haberinin ilk karesinin ve son karesinin çok önemli olduğunu da eklemekte fayda var. Muhabir arkadaşlar bir haberi yazarken her zaman ilk karesini, giriş cümlesini ve son karesi ile son cümlesini seçerken çok titiz davranmalılar.

Bu yazıyı okuyan birçok deneyimli muhabir arkadaşımın “bunca deneyimden sonra haberi nasıl yapacağımızı senden öğrenecek değiliz” serzenişini duyar gibiyim. Ama gerçek bu. Uluslararası televizyon haberciliğinin standartları bunlar. Ben de Amerika’yı yeniden keşfetmiyorum. Yarın bir gün uluslararası bir televizyonda çalışmak isterseniz bunlar önünüze gelecek. Benden söylemesi…