Popcorn bilim kurgu bunlar

Pacific Rim 2013’te vizyona girdiği zaman yönetmeni Guillermo Del Toro sebebiyle büyük sükse yapmıştı. Pan’ın Labirenti gibi bir filmi çeken ünlü yönetmen bilim kurgu türüne el atmıştı. Bu büyük merak filmi seyrettiğimizde yerini hayal kırıklığına bıraktı. Pasific Rim çok kötü değildi ama koskoca Del Toro’dan, bir şey söyleyen bir film bekliyordu herkes. Uzaylılar dünyayı istila etmek istiyorlardı. Zaten bence filmin asıl hayal kırıklığı da uzaylıların uzaylıdan çok dinozor benzeri, hayvan kökenli yaratıklar olmasıydı. Sonuçta hayal gücüyle muhteşem yaratıklar yaratan Del Toro’nun daha ciddiye alınacak uzaylılar oluşturması beklenirdi. En azından ben beklerdim. Sonuçta film Del Toro’nun en kötüleri arasına yazıldı. Bu filmin devamının çekilmesi sürprizdi aslında. Ama yapımcılar belli ki filmin probleminin böylesi büyük bir yönetmenin elinden çıkması olduğunu kabul ettiler ve Pasific Rim’i tam da olması gerektiği gibi daha da hafif hale getirip bu tür film çekmesi muhtemel Steven S. DeKnight’ın ellerine bıraktılar. DeKnight Daredevil, Smallville gibi bilim kurgu soslu hafif televizyon dizileri yazan, yöneten ve daha çok yapımcılığını yapan bir isim. Eh böyle bir tarzdan da 2001 Uzay Macerası gibi bir film bekleyemeyiz tabii. Bu sefer başrolde ilk filmde oynayan Idrıs Alba yerine onun oğlunu canlandıran John Boyega var. John Boyega 2015’te başlayan yeni Star Wars serisinin başrollerinden birini de canlandırıyor. Bence ne Star Wars’un ağırlığını kaldıracak durumu var ne de bu filme yeni bir şeyler verebilmiş. Zaten Hollywood’ta bir isim parlatıp duruluyor. Bu isimlerin de öyle çok özellikli olduğunu söylemek mümkün değil. Neyse biraz filmi anlatalım. John Boyega, korkunç “Kaiju”ya karşı insanlığı kurtarmak için hayatını veren efsanevi bir babanın oğlunu, bir zamanlar umut va0at eden bir Jaeger pilotu olan asi Jake Pentecost karakterini canlandırıyor. Jake, eğitimini bırakıp yeraltı suç dünyasına girmiştir. Ancak, durdurulması zor bir tehdit şehirleri yıkıp dünyaya diz çöktürürken, savaşın gölgesinde yetişmiş, cesur bir pilot nesline liderlik eden ve yıllardır ayrı düştüğü kız kardeşi Mako Mori Jake’e babasının mirasına layık bir şekilde yaşaması için son bir şans verecektir. Yenik düşenler için adalet ararken, tek umutları yok edici güçlere karşı bir arada hareket etmektir. Jake’e yetenekli, rakip pilot Lambert ile 15 yaşındaki Jaeger korsanı Amara eşlik eder. Dünya üzerindeki en güçlü savunma hattı olmak üzere bir araya gelerek olağanüstü ve yepyeni bir maceraya doğru yola çıkarlar. Filmdeki canavarımsı uzaylılar kötücül kontenjanını yeterince dolduramamışki bu bölümde uzaylılara yardım eden insan düşmanları da görürüz. Öyle ki uzaylılar ile savaşmak için yapılan dev robotların bir benzeri bu uzaylı dostu insanlarda da vardır. Yani bir nevi Transformers mücadelesi de var filmde. Zaten her şeyi ters yüz eden kapitalist ABD toplumundan da bu beklenirdi. O 1960-70’lerin devrimsel bilimkurgularının yerine basit, döneme uygun olarak militarist, içi boş bir Amerikan milliyetçiliğinin bulaştığı yapımlar. Farkındalar mı bilmem ama çizdikleri toplum o kadar umutsuz ki izleyici içinden böyle bir dünya düzeni kurtarılmayı hak ediyor mu diye kendine soruyor. Yani yaptıkları bu suni güzelleme kendi durumlarını biraz fazla açık ediyor. Eğer fazla düşünmeden, eğlenmek için giderseniz söyleyeceğim bir şey yok. Gerçekten bol aksiyon ve patlama var filmde. Ama hepsi o kadar.