Soçi sonrası olanlara ilave

Türkiye - Rusya - İran arasındaki, Suriye’deki yeni düzen kurma çabasına birlikteliğin geleceği ABD’yi neden rahatsız etti.

Çünkü baktığınızda Reza Sarraf isimli tiyatroyu, tam da Suriye’deki Afrin operasyonu öncesi gündeme getirilmesi, gündem değiştirmekten daha ziyade Türkiye’yi yeni iç çalkantılarla meşgul etmeye yönelik olabilir mi acaba?

Veya ana muhalefet liderinin bu olaylar paralelinde, muallak dekontlar sallaması, ABD kurgusunun yeni perdesi olabilir mi acaba?

Dikkat etmemiz gereken çok önemli husus şu ki; Türkiye’nin, Rusya - İran arasındaki ilişkilerini defolamak, Suriye’nin geleceğindeki rolünü ve pozisyonunu gündemden düşürme gayreti net gözükmektedir.

ABD; Türkiye’nin iç politikasında denge değiştirme çabasıyla siyasi istikrarsızlık kurgulama peşinde. Ülke içerisindeki milli birlik formülünü sorgulattırmak istemekte!

Ne garip ki; perdenin önündeki Trump sözleri ile perdenin arkasındaki Pentagon dayatması görünürde birbirine zıt durumlar gibi lanse edilse de, yönetmenliğin kurulu düzen tarafından dizayn edildiği açık hissedilmektedir.

Acaba ABD bu kadar gayri profesyonel mi ki, kurgusunu açığa vermekte? Yoksa böyle gözükmek işine mi yaramakta? Belki de bu belirtiler, tam da yeni Amerikan stratejisidir!

Trump diyor ki; “PYD’ye silah yardımını durduracağım.”

Pentagon diyor; “Hayır devam edeceğiz.”

Tillerson ayrıca diyor ki; “Rusya, İran’la ilişkiler Türkiye’ye hayır vermez.”

İşte tam da buradan bakılması gerekiyor bence!

Soçi sonrası, yeni kurgu devreye sokuldu. Anlaşılan o ki; Suriye’deki yeni adımların bypass edilmesi için düğmeye basıldı.

Türkiye; Rusya ve İran konsepti için hayat verici bir halka. Ayrıca Türkiye’nin konumu, bu dengenin esas damarıdır. Hal böyle olunca, bu esas halkanın kurgudan açılması, ABD için hayati anlam taşımaktadır. Reza Sarraf olayını, bu durumdan bağımsız okumak mümkün değildir. Ana muhalefet liderinin tam da bu dönemde salladığı dekont, iddiasının ise “vatansever bürokratlardan aldım” demesi ise, bir başka yeni tartışma ortamının hazırlığının işaretidir.

Seçim öncesi söylenen her iddianın, ifade edilen her sözün, kırıp dökse bile bir anlama oturtmamız zor olmuyor. Lakin bu yeni hamlenin, seçim gibi bir gayretten daha ziyadesi olduğu, o kadar net gözüküyor ki!

Orta Doğu’da devletsizleştirme sürecinin tam ortasında, yeni siyasi dayatmalar gölgesinde olan her şeyin, mahiyetini farklı yönden okumamız doğaldır.

ABD; Türkiye’yi bir şeylere zorlamakta!

“Rusya ile ilişkilerini dağıt.

İran’la mesafeye ve mezhep çatışmasına devam.

Suriye’deki viraja mani olma!

Bunu yapmazsan hem içeride hem de dışarıda elimdeki yeni tiyatrolarla itibarsızlaştırma sürecinin yeni evresine girerim”diyor ABD!

ABD kendi geleceğini ve patronajlığının devamını, garantiye alma peşinde. Krizleri üretip, sonra kendi ürettiği krizleri yönetemeyen bir Amerika var karşımızda! En iyi becerdiği iş; yok etme üzerine kurguladığı siyasi akıl. Bu kadar açıktan sesini yükseltmesini ve açıktan tehdit yönetimini seçmesini de, sıkışmışlığının çığlığı olarak görmemiz lazım. Evveller kurguladığı savaş ortamlarını bile daha ince akılla uygularlardı. Ateşin nereden çıktığını, hatta kendilerini iyice barış güvercini olarak lanse etmesi de, bir adabı gösterirdi. Şimdi ise paldır küldür savaş ortamı kurgulatıp, sonra da bu kurguyu para karşılığı durduran bir kovboy devletle, karşı karşıyayız. “Keskin sirke, küpüne zarar verir!” Bu söz de; atalarımızın bir tespiti olarak, bizden Amerika’ya hediye olsun...