Suriye’nin kazananı

Suriye’de altı yıldır süren iç savaşta, bugün başlanılan noktaya geri dönülmüş gibi gözüküyor. İktidarda Esad vardı, bugün yola yine onunla devam edileceği anlaşılıyor. Esad’a yeni bir anayasa yapması ve seçimlere gitmesi önerilmiş, o da reddetmişti; şimdi yine aynı noktaya gelindi. İran, ülkedeki silahlı Şii grupları, Türkiye bugün Özgür Suriye Ordusu adı verilen kesimleri destekliyordu; bu durumda da bir değişiklik söz konusu değil. Silahlı Kürt gruplar da başından beri iç savaşın yarattığı fırsatı kendi gelecekleri adına kullanma arayışındaydılar, bu arayış da hala devam ediyor.

Hatırlanacağı gibi iç savaş öncesinde Esad’a farklı kesimlerin taleplerini dinleyerek çoğulcu bir yapılanmaya gitme, ya da açıkça söylemek gerekirse “Irak Modeli”ni uygulama telkinleri yapılırken ülkedeki Kürtlerin kantonlaşmaya gitmesine de engel olması “tavsiye” ediliyordu; bugün bu konu hala başladığı yerde duruyor.

Suriye’nin iç koşullarında ve komşu ülkelerin iç savaş öncesi pozisyonlarında bir değişim olmamasına rağmen, milyonlarca kişi ülkesini terk etti, yüz binlerce kişi hayatını kaybetti, Suriye harabeye döndü. Bununla birlikte, durumdan kazançlı çıkanlar da oldu.

Rusya’nın göreceli üstünlüğü

İç savaş yaşanmasaydı, DEAŞ korkusu dünyayı tutmasaydı, Esad ülkesini yönetmeyi becerebilseydi, ABD’nin Suriye topraklarında askeri üsler oluşturması mümkün olamayacaktı. Dolayısıyla iç savaşın kazananlarından birisinin ABD olduğu söylenebilir.

Ancak Soçi’deki buluşmanın öncesinde, sırasında ve sonrasında ortaya çıkan fotoğraflar gösteriyor ki, Suriye sorunundan en kazançlı çıkan Rusya oldu. Öncelikle belirtelim, Rusya İran’ı ikame etti; İran’ın kendisine rağmen gösterdiği faaliyetleri, kendi faaliyetine dönüştürdü. Aynı Rusya, PYD tehdidi nedeniyle Türkiye’yi de yanına almayı başardı.

ABD’nin Türkiye’yi tahrik eden, iç politikasını da baskı altında tutan uygulamalarını fırsata çeviren Rusya, PYD konusunda Türkiye’nin doğrudan hedefine girmemeyi başardı. Dolayısıyla Türkiye ile stratejik bir ittifak kurdu. Ardından birçok açıdan neredeyse yüz yüze görüşemeyecek tüm oyuncular ile konuşabilen tek ülke konumuna taşındı. Türkiye-ABD, İran-Suudi Arabistan, İran-Türkiye ve hatta İran-İsrail arasındaki tüm kritik konular, Rusya üzerinden görüşülür oldu.

Şüpheli güven

Belirtelim, bölgede olup bitenleri, olası riskleri ABD’ye haber veren kişi de Putin. ABD’nin iç politikası kadar dış politikasını da belirler hale gelen Rusya’nın bundan böyle Suriye’nin geleceği konusunda tam yetkili karar merci olacağı düşünülebilir.

Suriye’de Rusya-İran tarafından desteklenen Esad’ın denetlediği alan, Türkiye’nin desteklediği kesimlerin alanı ve ABD’nin el verdiği ve PYD’nin denetlediği üç alan bulunuyor. Bundan sonra hangi gruplar bir araya gelirse gelsin ve nasıl bir yapı öngörürlerse görsünler, meselenin gelip takılacağı yer, coğrafyalar üzerindeki otoriteler olacak.

Bu durumda Türkiye, öncelikle rejim mağdurlarının yönetimde ağırlıklı temsili konusunda baskı yapabilir, ayrıca çatışmasızlık bölgelerinin silahlardan arındırılmış tampon bölgeler olmasında ısrar edebilir. Bu arada PYD’ye mesafe koyabilecek Kürt gruplar var ise onları kazanmaya yönelebilir. Ve tabi en önemlisi, Rusya’nın bu denli belirleyici hale gelmesi karşısında temkini elden bırakmaması gerekir. Zira PKK-PYD’nin el değiştirmesi mümkün; zaten Rusya bunu ima ediyor. Rusya bu imayı sürdürdükçe ABD yardımları artırıyor, ABD PYD’yi destekledikçe Türkiye ile arası açılıyor, ABD ile Türkiye’nin arası açıldıkça da Putin pek memnun oluyor.