Sürprizli filmlere bayılırım

Korku filmlerini seyredememek gibi bir derdim var. Bu sayfaları takip edenler bilir, sadece bu yüzden fazla korku filmi kritiği yapmam. Ama bazen aradan bir film çıkıyor hem kendini seyrettiriyor hem de yapısıyla olumlu bir şaşkınlık yaratıyor. İşte Karanlık Sır-Marrowbone böyle bir film. Karanlık Sır’ı türdeşlerinden ayıran en önemli özelliği İspanyol yönetmen Sergio G. Sanchez’in elinden çıkmış olmasına rağmen hem konusunun İngiltere ve ABD’de geçiyor hem de oyuncu kadrosu yine bu iki ülkenin genç ve başarılı isimlerinden oluşuyor olması. Hal böyle olunca son 10 yıldır ayağa kalkan İspanyol korku sineması ile Anglosakson korku türünün garip bir birleşimi ortaya çıkıyor. Hayaletli ev klişesiyle yol alan film hem senarist hem de yönetmen olan Sanchez’in yaratıcılığıyla bambaşka bir finale bağlanıyor. Yönetmen Sanchez özünde bir senarist aslında ve bu ilk yönetmenlik denemesi. Bir ilk denemede böyle başarı yakalamak kolay bir iş değil. Daha önce Evdeki Düşman-The Orphan’ın senaryosunu yazan yönetmen bence Hollywood’ta iş yapmaya hazır. Zaten bu filmin farklı ülkelerdeki oyuncularla çekilmesi buna hazırlık olarak da algılanabilir. Filmin öyküsüne gelince, Jack, Billy, Jane ve Sam anneleriyle birlikte İngiltere’den ABD’ye göç ederler. Taşınmanın sebebi ise babalarının İngiltere’de bir bombalama sonucu birçok insanın canına kıymasıdır. Aile bu canavar babadan kaçıp izlerini kaybettirmek ve yeni bir hayata başlamak ister. Fakat anne ölümcül derecede hastadır. Bir yıla kalmaz vefat eder. Son günlerinde kardeşlerin en büyüğü olan Jack’e kardeşlerini koruması ve ailenin parçalanmaması gerektiğini söyler. Bu yüzden dört kardeş, Jack 21 yaşına basana kadar annelerinin ölümünü saklamak zorundadırlar. Bu arada katil baba İngiltere’de hapisten kaçmış ve kardeşlerin peşine düşmüştür. Bu sıkıntılarla yaşayan kardeşlerin tek huzur bulduğu anlar ise komşuları Allie’nin güler yüzüdür. Allie hem güzel hem de akıllı bir kızdır. O da Jack’e kalbini kaptırır. Jack bütün kurallarına rağmen Allie’yi görmek ve evin eksiklerini gidermek için haftada bir kasabaya iner. Bu arada kasabada bulunan avukat Jack’in annesine ait evin miras işleri için annesine bir imza attırmak üzere peşlerine düşer. Jack hem bu buluşmayı ertelemeli hem de sevdiği kıza göz koyan bu avukatı idare etmelidir. Tabii ölmüş annesinin imza atması meselesi de ayrı bir sorundur. Film bu şekilde birçok olayın düğümlendiği final bölümüne doğru giderken muhteşem bir sürprizle son buluyor. Bu tür sürprizli filmleri yapmak hem senarist hem de yönetmen açısından büyük başarıdır ama bir o kadar da zordur. Sonuçta izleyici yılların verdiği tecrübeyle şıp diye anlar sizin sürpriz finalinizi. Ben hayatımda çok az filmde bu şaşkınlığı yaşadım. 1992 yapımı Neil Jordan’ın The Crying Game ve 1995 yapımı Bryan Singer’ın The Usual Suspects aklıma ilk gelen iki film. Bu tür sürprizli filmlerim listesine Karanlık Sır’ı da yazdım. Filmin kadrosunda yer alan İngiliz oyuncular George MacKay ve Mia Goth inanılmaz yetenekli isimler. Hem fizikleri hem de performansları İngiliz sinemasının o kendine has tadını sonuna kadar taşıyor. Amerikalı oyuncu Anya Taylor-Joy ise Allie karakterini canlandırırken güzelliğiyle izleyiciyi büyülüyor. İyi bir film seyretmek istiyorsanız Karanlık Sır’ı kaçırmayın.