Tarihi Kur'anı Kerim evine döndü

1493-1494 tarihli Hattat Şükrullah Efendi tarafından yazılmış tarihi Kur'anı Kerim, uzun maceralardan sonra evine geri döndü. Onun evi, Topkapı Sarayı idi... 

Her nasılsa 1964 yılında bir kararname ile Topkapı Sarayı'ndan çıkartılıp, Bursa Arkeoloji Müzesi'ne intikal etmişti. Bilahare müzedeki bir envanter çalışması sırasında kaybolduğu anlaşıldı. Mahkemeler sonuçsuz kaldı. Yıllar sonra rahmetli hattat Ziya Aydın beyefendinin evlatları, Kültür ve Turizm Bakanımız Prof. Numan Kurtulmuş'un ricası ve davetiyle tarihi el yazma Kuranı Kerim'i evine teslim ettiler... 

Kültür ve Turizm Bakanlığı ilga edilirken, tevafuk eden bu güzel haber, hepimizin yüreklerine su serpti. Kayıp tarihi eserlerin geri kazanılması ile ilgili sürecin ne kadar hassas olduğuna bizler de yakınen şahit olduk. Bakan Bey'in dirayet ve nezaketle hemen her anını yönettiği bu süreç çok şükür ki güzel bir şekilde neticelendi. 

***

Tarihi Kuranı Kerim'in yazıldığı yıllar (1492'ler) İstanbul'un fethinin hemen sonrasındaki yıllar. Doğu Roma'nın yıkılışı anlamına da gelen İstanbul'un fethi, Batı dünyasında özellikle dindar ve idealist Hristiyanlarda ağır bir travmaya yol açmıştı. Bu büyük yenilgi onlar için şaşırtıcı ve elem verici olmanın yansıra uyanışı tetikleyecek kadar derin bir darbeydi. Birbirleriyle olan sonu gelmez mezhep kavgaları, Kilise'nin kendi içine kapanarak kurduğu hantal ve ayrıcalıklı yapılanma, İslam Dünyasının fetihleri karşısında Avrupa'yı geri düşürtmüştü... İstanbul'un Türklere yani İslam'a kaybedilişi, Hristiyan dünyanın kendine gelmesine sebep olacak şiddette bir şoktu. Kraliçe İzabel, İber Yarımadasındaki İslam-Endülüs varlığını yok etmeye yemin etmişti. 1492'de tatbik edilen ''recongista'' sonucunda İber yarımadasındaki bütün Müslümanlar kılıçtan geçirildi. Haçlı ittifakı kurularak, Kristof Kolomb'un okyanusa açılacak gemilerinin halatları çözüldü... Haçlılar, Avrupa'da Müslümanlara ve Yahudilere uyguladıkları soykırımı, Güney Amerika'da yerli halklara uygulamak için yola çıkmışlardı bile... 

İşte... Tam bu sırada yazıyordu Topkapı Sarayı'nın nakkaşhanesindeki Mushafı Kerim'in sahifelerini Hattat Şükrullah Efendi...   

*** 

''Bizden evvel ekdiler, ekl eyledik

 Şimdi biz ekdik, gelenler ekl eyler''

İbn'ül Emin Mahmut Kemal İnal, ''Son Hattatlar'' adlı eserinin girişinde böyle demiş... Hattat Şükrullah Efendi'nin de hayatını kaleme aldığı bu büyük eserde adeta bir zincirin halkası gibi birbirine bağlanmış o devasa sanat yekununu okuyorsunuz. 

Kuşkusuz bu, sessizliğin hakim olduğu bir görkemdir... Batıcılarımız tarafından değersiz bulunmuştur. Hor görülmüştür. Sarfı nazar edilmiştir. Kaybolan tarihi eserlerimizin hazin hikayesini bir kere de bu değer bilmeyişimiz üzerinden düşünelim...