Zarifoğlu’nu sahnede ‘Yaşamak’

Modern Türk edebiyatında derin izler bırakan merhum şair Cahit Zarifoğlu’nun günlüklerden oluşan ‘Yaşamak’ adlı önemli bir kitabı var. Kitap, şairin hayat ve sanat hakkındaki görüşlerinin yanı sıra, dünya ve ahlak meselelerine dair çarpıcı bakış açıları içerir. İşte bu günlük ile aynı adı taşıyan ve Zarifoğlu’nun hayatından kesitler sunan ‘Yaşamak’ adlı tiyatro oyunu hafta başında ilk kez perde açtı.

Çetele Kültür Sanat'ın yapımcılığında Ferah Tiyatro tarafından sahneye uyarlanan oyun, ünlü şairin okul yılları, arkadaşlık ortamı, babasıyla olan ilişkileri, edebiyat çalışmaları ve militarizm ile alakalı düşüncelerine dair ipuçları sunuyor izleyiciye.

ŞAİRİ BEKLERKEN

Zordur, biyografiye dayalı oyun sahnelemek. Hele ‘kahramanınız’ bir şair ise zorluk katmerlenir; O zarif ve arifane dünyaya nüfuz edebilmek, o renkli bahçeden kokular, ışık huzmeleri devşirmek zahmet ve rikkat ister.

Neyse ki oyunun yazarı Behruz Firuzmand ve yönetmen Hakan Güneri akıllıca bir manevrayla, ‘tek kişilik’ Cahit Zarifoğlu portresi sunmak yerine, işin içine, şairin yakın çevresinden üç arkadaşını dahil ederek, flaşbekler ve şimdiki zaman eşliğinde, iç içe geçen paralel kurguyla bu zorluğun altından büyük oranda kalkmayı başarmışlar. Kah şair giriyor devreye, kah arkadaşları ve ortaya anlaşılması pek de güç olmayan bir ‘portre’ çıkıyor; Ahlakçı, olduğu gibi görünen, ilkeli, çalışkan ve düşünceli bir şair… Oyunda, Cahit Zarifoğlu’nun gelişini bir tren garında bekleyen ve bu bekleyiş esnasında okul hatıralarını yad edip birbiriyle tatlı tatlı didişen üç arkadaş var. Sahnenin yan tarafında vagon/ev olarak tasarlanmış bölümde ise Cahit Zarifoğlu dünyasının kozaları örülmektedir.

Doğrusu dizelerden tanıdığım şairi (oyun bile olsa) sahnede mümkün olabildiğince hissetmeye çalışmak, farklı bir deneyim oldu. Dramaturjisini genel olarak başarılı bulduğum ‘Yaşamak’ta Zarifoğlu rolünü üstlenen yönetmen Hakan Güneri, belli ki, metni içselleştirmiş ve ortaya bir hayli sempatik, coşkulu, hayata dönük bir şair portresi çıkarmış.

Öte yandan, Yaşamak’ta ahengi bozan unsurlar da var. Neler mesela? Bir tiyatro oyununda ‘kahramanın’ (başrol oyuncusunun) mimik ve jestleri, yüz ifadeleri seyirci ile psikolojik temas açısından önemlidir. Oyundaki Cahit’in gür saçları ve kaba sakalları yüzünden doğrusu bu temasın gerektiğince sağlanabildiğini düşünmüyorum. Üstüne üstlük, (başrol oyuncusunun) sahnenin en sağına (hatta biraz geriye doğru) konumlandırılması da bu temassızlığı arttırıyor. Yetmedi, oturduğu koltuk itibariyle de şairin ‘profil’den görünmesi, sahne tasarımının yeniden ele alınması gerektiğini işaret ediyor.

Yaşamak’ta gerçekliği bozan bir başka unsur ‘askerlik’ sahnesinde ortaya çıkıyor. Oyunun ortasında bir yere ‘yapıştırılıp geçiştirilmişlik’ hissiyatı yaratan söz konusu sahnede şairin militarizm ile ilgili görüşleri var. Projeksiyonla duvara yansıtılan Amerikan askerleri ve gerçek cephe görüntüleri murad edilen etkiyi uyandırmıyor. Paravanın ardından gölge halinde yansıyan tombulca askerin ses tonu ve sivil kıyafeti de (bu bir ironiyse şayet), şairin askerlikle ilgili anlatılarını güçlendirici bir etkiye sahip değil. Bu arada, oyunun en etkili ve aksiyoner sahnelerinden biri ise şairin kitap yayınlatma çabalarının anlatıldığı bölümler. O bölümün samimiyetinde, başrol oyuncusunun ‘vagon/oda’sından çıkıp sahnenin orta bölümlerine doğru gelmesinin ve fiziksel olarak seyirciye yakınlaşıyor olmasının payı var.

CÜPPENİ ÇIKAR ÖYLE GEL

Yaşamak’ta baba-oğul ilişkileri de önemli yer tutuyor. Cahit Zarifoğlu, eve ‘üvey anne’ getiren babasını affetmiyor. Üstelik hakimlik mesleğindeki ‘cübbeli baba’ figüründen nefret ediyor. ‘Benim kanunlara saygım vardır. Cübbeni çıkar öyle gel, iki erkek gibi konuşalım’ diyor. Bu didişme oyunda birkaç yerde yer alırken, vakti zamanı geldiğinde babanın ölümü üzerine şairin döktüğü iki damla gözyaşı, tatmin edici bir hesaplaşma/affetme ya da pişmanlık duygusu olarak (hızlı geçiş yüzünden) seyirciye işlemiyor.

Velhasıl, müzik ve ışık geçişlerinin yanı sıra bizce, yukarıda bahsettiğimiz dramaturji ve sahne tasarımı unsurlarında yapılacak küçük rötuşlar, genel olarak başarılı olan Yaşamak’ı daha da izlenir hale getirecektir. Oyuncular Hakan Güneri ve Behruz Firuzmand başta olmak üzere Mehmet Güler, Hale Üstün ve Serdar Dinçel tek tek başarılılar.

Bu arada tek perdelik Yaşamak’ın yarın Ali Emiri Kültür Merkezi'nde, 23 Mart'ta ise Eyüp Kültür ve Sanat Merkezi'nde tiyatroseverlerle buluşacağını da hatırlatalım. Şimdiden iyi seyirler.