Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Zorbalığa ve ‘Vurana elsiz gerek..’ anlayışına, ‘Hayır!’

BM. Genel Kurulu’ndan çıkan karar elbette çok önemlidir.

USA emperyalizmini  destekleyen ülkelerden  bazılarının ismi bile duyulmamış..  Bu doğru da, 128 ülkenin içinde de ismini-cismini atlaslarda bulmanın zor olduğu da unutulmamalı.. Kezâ, çekimserler ve oylamaya katılmayanlar arasında da yığınla devletçikler var..

10 bin nüfusuyla bile, uluslararası hukuk açısından ‘devlet’ statüsünü kazanmış  adacıklar , tamam, o statülerinin zevkıni yaşıyorlar; ama, bu durum, BM’nin etkili bir kurum sayılmasının yolunu da kesiyor.  Çünkü, istemediği bir netice karşısında, ‘Haydi canım sen de..’  diyecek olan, sadece Amerika değildir.

Bu yüzden, konu, iç siyaset meydanlarında kullanılırken, fazla abartmaya gidilmesi de yanlış sonuçlar verebilir. Tamam, Tayyib Erdoğan, uluslararası hassasiyetleri iyi kanalize etmiştir. Ama, bir-iki  oy noksan olsaydı, bu netice ortaya  çıkmayacaktı ve o zaman, saldırı  okları kime yönelecekti, bu da düşünülmelidir.

Ayrıca, BM kararlarının bir meşruiyet /  ‘legalite’ kaynağı sayılması halinde,  aynı oylama taktiğinin, yarınlarda  bize karşı da kullanılabileceği açıktır. O halde, denilebilir ki, bu netice, İsrail rejiminin ve Trump’ın  megalomanik tavırlarına karşı bir tepkidir.  USA emperyalizminin ‘yapışık kardeşi’ durumunda olan ve Filistin’i sionistlere peşkeş çeken İngiltere’nin bile B. Amerika aleyhinde oy kullanması da belki, Trump’ın hiçbir kural tanımayan,  ‘azgın boğa’  tavrına tahammül edememesinden olmuştur.  Almanya, Hollanda,  Avusturya ve Avustralya gibi,  İsrail rejimi ve USA ile içtiği su bile ayrı olmayan ülkelerin aleyhteki oyları da Trump’ın, ‘Yetti artık!’ dedirttiğinin göstergesi sayılmalıdır. O ülkelerin ve hattâ Rusya’nın da yarınlarda İsrail rejimine yine  sahib çıkacakları unutulmamalıdır.

Trump’ın yediği bu şamardan sonra kendisine gelip gelmiyeceği ileride görülecektir.  İsrail rejimi ise, belki ve ancak Filistin’den sökülüp atıldığı zaman kendisine gelebilir.

***

NOT:İstanbul’da bir Belediye’nin bir zabıta âmiri, -üstelik, pehlivanlığı da varmış ve avukatlık da yaparmış- emrindeki çalışan şoförlerden birisini dövmüş, -klişe deyimle,iki seksen’- uzatmış yere..  Dayak yiyen kişi, ‘İşimden olurum’ endişesiyle sesini çıkarmamış..  İstanbul Belediye Başkanı Mevlûd Uysal bey de dayakçı âmiri azletmiş.. Alkışlanacak bir tepki..

Ancak, o dayak yiyen kişinin, adetâ, ‘bir yanağına vuran kişiye öteği yanağını da uzatması’ gibi bir tepkisizliği ve misliyle mukabele ve ‘meşrû’ müdafaa’ hakkını kullanmaması tuhaftır.

Bu kişi, halkımızın, 15 Temmuz 2016 gecesi kendisine savaş uçak ve helikopterleriyle, roketlerle, tanklarla saldıran darbecilere karşı sergilediği soylu direnişten hiç mi ders almamış...

İnsanın, ‘ekmeğini kaybetmemek’ endişesi küçümsenemez elbette, ama, insan ekmek için yaşamaz, yaşamak için ekmek lâzımdır. ‘15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nde, ekmek veya evlad-u iyâl derdini unutup, şerefli yaşamak için gerekirse şereflice ölmeyi göze alan bir kararlılık sergileyen bir halkın o davranışı niçin hatırlanmamış..

Maksad, o dayak yiyen kişiyi rencide etmek değil.. İnsanlar arasında kavgalar-döğüşler olur-olabilir. Ama, kamu hizmetlerinde âmir durumunda olan hiç kimsenin memurunu- işçisini veya vatandaşı dövmek hakk ve yetkisi yoktur. Bu, askerlik için de böyle anlaşılmalıdır.  ‘Vurana elsiz gerek, sövene dilsiz..’ sözü, meskenet ifadesidir.

***

Bu vesileyle tarihimizden bir örnek davranışı yâd edelim.

Şimdiki Suriye coğrafyasının Gassan denilen  bir bölümünde  Müslüman olmuş bir melik / kral vardı.. O, bir gün Kâbe’yi tavaf ederken, bir sıradan Müslüman onun pelerininin eteklerine bastı, dikkatsizlikle.. Melik, bu Müslümana bir sille attı.. O Müslüman da ânında bir silleyle karşılık verdi.

Şaşıran melik hemen Hz. Ömer’e gitti, şikayet etti.. Şikayeti dinleyen Hz. Ömer, ona ‘Ödeşmişsiniz, sen ona vurmuşsun, o da sana..’ dedi.

***

O kral daha sonra, ‘Benim krallığım itibar görmezse..’ diyerek irtidad edip, Bizans’a  sığınır.