Deniz İstikbal/ SETA, Araştırmacı
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek iktisadi yapısal reformlara, rasyonel ekonomi politikalarına ve mali disipline önem veren bir perspektife sahip. Uzun yıllara dayanan bürokratik tecrübesiyle Sayın Mehmet Şimşek Haziran 2023'ten itibaren rasyonel ekonomi politikalarına dönüş sürecini yönetiyor. Geçmiş dönemlere kıyasla yeni dönüşüm stratejisi dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreçle birlikte yürütülüyor. Güney Kore, ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkelerin başını çektikleri dördüncü sanayi devrimi Türkiye'nin de iktisadi reform gündeminde bulunuyor. Haziran 2023-Haziran 2024 dönemi bu açıdan diğer yıllara kıyasla geçiş dönemi olarak farklılaşıyor. Bu nedenle sürecin daha iyi bir şekilde değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Son bir yılda dış ticaret açığı 40 milyar dolara yakın iyileşme gösterirken cari açık 30 milyar dolar civarına geriledi. Yurtdışından Türkiye'ye gelen yabancı yatırım miktarı artarken TL'de istikrar sağlandı ve enflasyonla mücadele için birçok adım atıldı. Tasarruf paketi devreye alınırken Temmuz ayından itibaren tersine enflasyon sürecine doğru gidilmesi bekleniyor. Ayrıca Türkiye, FATF'ın gri listesinden çıkarak yabancı yatırımcıların daha rahat şekilde yatırım yapabileceği bir destinasyon haline geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in öncülüğünde gerçekleştirilen rasyonel ekonomi politikalarına dönüş bir yıl içerisinde Türkiye ekonomisine pozitif bir ivme kazandırdı. Bu pozitif ivme döviz mevduatlarında 30 milyar dolarlık TL'ye dönüşü sağladı. Ayrıca TCMB rezervleri tarihteki en yüksek seviye olan 147 milyar dolar sınırını aştı. Merkez bankası rezervlerinde hedefin 200 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında TL'nin gelecekte istikrarına devam edeceği söylenebilir.
Haziran 2023'de ülkelerin risk primlerini ölçmek için kullanılan CDS terimi Türkiye için 700 baz puanlar seviyesindeydi. CDS'in yüksek olması yurtdışından alınacak kredilerde maliyetleri yukarıya taşıyan ve yabancı yatırımcı ilgisini negatif etkileyen bir olguydu. Rasyonel ekonomi politikalarına dönüşle birlikte risk primi 250 baz puan seviyelerinin altına geriledi ve Türkiye son bir yılda 10 milyar dolara yakın doğrudan yabancı yatırımcı çekmeyi başardı. Bu süreçte uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notunu iyileştirme adımları attı. Kredi notu fiyat istikrarı, enflasyonla mücadele, cari açık, istihdam ve diğer alanları etkileyen kritik bir etmendi. Türkiye'nin kredi notu yükseldikçe yabancı yatırımcılar ülkeye daha fazla yatırım yapma eğilimi gösterirken, Dünya Bankası ve Asya Altyapı Yatırım ve Kalkınma Bankası Türkiye'ye yeni kredi paketleri açıkladı. Yabancı yatırımcılar ülkeye getirdikleri finansla fiyat istikrarına ciddi oranda katkı sundular. Böylelikle vergi gelirlerinin artışına kadar yansıyan pozitif bir eğilim silsilesi meydana geldi. Yeni dönem ekonomi politikaları da mevcut eğilimi güçlendirmek için işleme alınıyor. Rasyonel ekonomi politikaları iktisadi reformları gündeme alırken Orta Vadeli Program (2024-2026) ve 12. Kalkınma Planı (2024-2028) orta ve uzun vadeli hedefleri vurguluyor. Bürokratik süreçleri elimine eden ve Türkiye'deki yatırımcı ortamını iyileştirmek için adım atan Mehmet Şimşek ve ekibi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın koordinasyonunda politikaları devreye alıyor.
2020-2023 dönemi salgın, kur atakları, yükselen enflasyon ve dış şoklar gibi birçok olaya sahne oldu. Küresel ekonomik krize eşlik eden bölgesel savaşlar ise dünya genelinde fiyat istikrarına olumsuz yansıdı. 1970'lerdeki petrol krizleri sonrası ortaya çıkan pek çok olgu yeniden dünya gündeminde yerini aldı. Alt ve orta gelir grupları küresel düzeyde alım güçlerinde erimeyi hissederken 2008 Finansal Krizinden daha ağır iktisadi şartlar ortaya çıktı. Küresel borçluluk düzeyi 200 trilyon dolardan 310 trilyon dolara yükseldi. Ayrıca salgın döneminde piyasaya merkez bankaları tarafından 20 trilyon dolarlık para enjekte edildi. FED ve Avrupa Merkez Bankası mevcut önlemlerin enflasyon yaratmayacağını vurgularken Ukrayna Savaşı ve Rusya ambargoları süreci kaotik bir iktisadi krize çevirdi. Gıda ve enerji fiyatları son yarım yüzyılın en yüksek rakamlarına ulaştı ve enflasyon global düzeyde rekor kırdı. Mevcut fiyat baskısıyla mücadele için faizleri yukarıya çeken merkez bankaları ekonomik büyüme ve istihdamı geri plana çektiler. Artan faizler 310 trilyon doları aşan borçluluk düzeyi nedeniyle devletleri zorlamaya başladı. Örneğin ABD'de toplam borçlar 32 trilyon dolar düzeyine çıkarken kamu tarafından ödenen faiz miktarı yıllık 1 trilyon doları aştı. Japonya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde de benzer bir durum meydana geldi. Savaşların devam etmesi ve bölgesel çatışmaların artarak sürmesi iktisadi süreci daha zarar verici hale getirdi. Türkiye'nin geçirmiş olduğu enflasyonist baskı da mevcut yaşanılan global şartların ve iç şokların bir yansımasıydı.
Haziran 2023'de bakanlık görevine gelen Sayın Mehmet Şimşek yaşanılan küresel iktisadi krize çözüm için önlemleri peşi sıra almaya başladı. Merkez Bankasında yaşanılan değişim bu sürecin önemli bir yansımasıydı. Faizlerin kademeli olarak artırılması istihdam ve ekonomik büyümede tahribat yaratmadı. İthalattaki kısıtlamalar artırılırken uluslararası yatırımcılarla iletişim kanalları kuvvetlendirildi. Ek olarak deprem bölgesinin yeniden inşa sürecinden taviz verilmedi ve yıkımdan etkilenen şehirlerin altyapısına odaklanıldı. 120 milyar dolarlık bir maliyetin olduğu göz önüne alındığında yeniden inşa faaliyetlerinin biraz zaman alması fakat ivedilikle tamamlanması beklenebilir. Küresel şokların ve depremin yıkıcı etkileri ele alınmadan Türkiye'deki enflasyonist sürecin değerlendirilmesi eksik kalabilir. Ayrıca TL'de yaşanan değer kaybı fiyat istikrarına yıkıcı etki yaratmıştır. Günümüzde sıkı para ve maliye politikasının etkisiyle normalleşen TL ilerleyen dönemde ülkeye giren yabancı yatırım miktarının da katkısıyla güçlenebilir. JP Morgan, Bank of America ve IMF gibi uluslararası kuruluşlarda benzer bir ivmeye dikkat çekiyorlar ve Sayın Mehmet Şimşek'in attığı adımların doğruluğunu vurguluyorlar.
Bir senelik sürecin çıktıları arasında yer alan makro görünümdeki iyileşmeye önümüzdeki yıl mikro düzelmeler izleyecektir. 2024'ün sonunda enflasyon, cari açık ve dış ticaret açığı düşerken kişi başı gelir, bireysel refah düzeyi ve istihdam artış gösterecektir. FED ve Avrupa Merkez Bankalarını takip eden TCMB de yaşanılacak iyileşmelere faiz indirim süreciyle katkı sunacak ve enflasyon rakamlarını yüzde 10'lar düzeyine çekecektir. Fiyat istikrarının sağlanmasının ardından alt ve orta gelir gruplarının hayat standartları iyileşme gösterecektir. Kamuda yapılan tasarruflar da ilerleyen dönemde emekli ve sosyal yardıma ihtiyaç duyan kesimlere doğru aktarılabilir. Sonuç olarak Haziran 2023'de başlayan rasyonel ekonomi politikalarına geri dönüş Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek öncülüğünde reform gündemiyle devam ediyor. Sürecin enflasyonda tek hanenin görülmesiyle sonlanması ise beklenmemeli aksine yüksek gelirli ülke statüsünü kazanmak için iktisadi yapısal reformların etkilerinin tam anlamıyla işlevsellik kazanması beklenmeli.