Hakan Çopur / Araþtýrmacý, Yazar
ABD ile Rusya arasýndaki tarihi eskilere giden çatýþma olgusu, farklý dönemlerde farklý yüzleriyle karþýmýza çýkmaktadýr. 2. Dünya Savaþý'ndan sonra kurulan uluslararasý düzenin getirdiði Soðuk Savaþ Sovyetler'in daðýlmasýyla sona ererken, Putin'in iktidara gelmesiyle yavaþ yavaþ kafasýný kaldýran Rusya Federasyonu Batý ile yeni cephe hatlarýnda karþý karþýya gelecekti. NATO'nun Doðu Avrupa'da amansýz þekilde geniþlemesi, Putin'in özellikle 2014'te Kýrým'ý iþgal ederek ABD'ye/Batý'ya/NATO'ya net bir mesaj vermesi ve Biden'ýn iþbaþýna gelmesiyle yavaþ yavaþ týrmanan gerilim, belki de bugün yaþadýðýmýz Ukrayna savaþýnýn perde arkasýndaki adýmlardý. Rusya'nýn Ukrayna'da giriþtiði askeri saldýrýlarýn meþru görülebilecek bir tarafý elbette yok, ancak ABD'nin yaklaþmakta olan böyle bir süreci ele alma biçimi ve bugünkü politikasý, "Washington bu savaþý bekliyor muydu ve þimdi de bitmesini istiyor mu? sorularýný gündeme getiriyor.
Daha çok Rusya-ABD savaþý
Öncelikle yaþanan savaþýn adýný doðru koymak, bugünkü olguyu gerçekçi bir þekilde anlamlandýrabilmek için önemlidir. Rusya ile Ukrayna arasýndaki gerginliðin yeni olmadýðý, Ukrayna'da bazý dönemlerde Batýcý, bazý dönemlerde Rusya yanlýsý politikacýlarýn iktidara geldiði, 2014'teki Kýrým'ýn iþgalinin önemli bir kopuþ olduðu ve Donbas bölgesindeki ayrýlýkçý Rus yanlýlarýnýn Ukrayna'nýn bir gerçeði olduðunu tespit etmek gerekiyor. Bu yönüyle Putin'in Ukrayna'ya yönelik askeri ve/veya siyasi bir müdahalede bulunmasý bölge için sürpriz deðil. Ancak Ukrayna tam da Rusya ile Avrupa arasýndaki "tampon ülke" konumu dolayýsýyla oldukça kritik bir jeopolitik bir konumdadýr ve bu yönüyle Kiev'in siyaseten nerede durduðu hem Moskova'yý hem de Batýlý baþkentleri fazlasýyla ilgilendirmektedir.
Ukrayna'yý tabiri caizse "yeniden yola getirmek" ve Batý çizgisinden çýkarýp yeniden Rusya yörüngesine oturtmak isteyen Putin, hýzlý ve etkili bir askeri adýmla Ukrayna'da arzu ettiði siyasi deðiþimi yapabileceðine inanýyordu. Bunu öngören ABD yönetimi ise muhtemel bir savaþýn nasýl önlenebileceðinden çok "Rusya'nýn saldýrmaya ne kadar hazýr olduðuna" kafayý yormayý tercih etti ve uluslararasý medyaya da bu yönde yoðun mesajlar gönderdi. 24 Þubat öncesindeki döneme bakýldýðýnda ABD'nin adeta "Rusya Ukrayna'ya yönelik askeri bir adým atsýn" diye beklediði yorumu bile yapýlabilir. Rusya'nýn baðýmsýz ve egemen bir devlet olan Ukrayna'ya yönelik askeri saldýrýlarýnýn hiçbir þekilde mazeret ve meþruiyetinin olmadýðý çok açýktýr. Ancak buna mukabil Biden yönetiminin Ukrayna'ya "stratejik" yaklaþýp, Rusya'nýn uluslararasý arenada tamamen izole edilebileceði bir zemine gelmesi için beklediði söylenebilir. ABD'nin daha proaktif bir diplomasi yürüterek olasý bir savaþý önleyip önleyemeyeceðini bilmek mümkün deðil çünkü savaþ kararý alan tarafýn Rusya olduðu ortada. Ancak yaþanan sürece bakýldýðýnda, ABD'nin Ulusal Strateji Belgesinde "yakýn askeri tehdit" olarak konumlandýrdýðý Rusya'nýn zarar göreceði veya zayýflayacaðý Ukrayna senaryolarýna kapýlarýný açýk tuttuðunu söylemek yanlýþ olmaz. Bu yönüyle Ukrayna savaþý sadece bir Rusya-Ukrayna savaþý deðil, ayný zamanda ve belki daha fazla bir Rusya-ABD savaþýdýr.
ABD ne planladý, ne yaptý?
Rusya'nýn olasý bir Ukrayna saldýrýsý karþýsýnda tüm planlarýný ABD ile AB'yi mümkün olduðu kadar Rusya karþýsýnda bütünleþtirmek ve ekonomik yaptýrýmlarla Moskova'yý uluslararasý sistemden izole etmek üzerine yapan Biden yönetimi bu yaklaþýmýnda þu ana dek baþarýlý olmuþ gözüküyor. Rusya ile doðalgaz üzerinden karþýlýklý baðýmlýlýk iliþkisine sahip baþta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, bu süreçte Rusya'nýn karþýsýnda bir bütün olarak hareket etmeyi ve Rusya'ya aðýr yaptýrýmlar uygulamayý tercih etti. Moskova, doðalgazda kendisine baðýmlý olan Avrupa ülkelerinin bu süreçte ABD ile tamamen ayný çizgide hareket etmesini muhtemelen beklemiyor, bazý kopuþlar olacaðýný öngörüyordu. Ancak bunun tersi oldu ve Rus ekonomisini (henüz boyutlarýný tam olarak bilemediðimiz ölçüde) zora sokacak hem ticari hem de finansal kapsamlý yaptýrýmlar getirildi. Bu süreçte defalarca NATO liderleriyle görüþen Biden, bu hafta yapýlan zirvede de olduðu gibi "Rusya karþýsýnda ABD ile Avrupa'nýn bütünlüðü" ve "Kremlin'e ekonomik bedel ödetme" vurgularýný dilinden hiç düþürmedi.
Nükleer bir güç olan Rusya ile sahada askeri olarak karþý karþýya gelmeyi hiçbir þekilde düþünmeyen ABD (Rusya'nýn da bunun istemediðini net olarak söyleyebiliriz) elindeki tüm ekonomik ve siyasi imkanlarý sahaya sürmüþ durumda. Bu savaþ nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn Rusya'ya ekonomik olarak önemli zararlar verecektir, kaldý ki askeri olarak da Rus ordusuna þu ana dek olumsuz yansýmalarý olduðu gözlemlenmektedir. ABD muhtemelen bu ekonomik yaptýrýmlarýn Putin'in içeride zayýflamasýna zemin hazýrlayacak bir araca dönüþmesini umuyor. Elbette bazý þeyleri öngörmek için henüz çok erken, ancak sürecin þu ana dek Putin'in istediði gibi gitmediði çok açýk. Rusya Ukrayna'yý kýsmen ya da tamamen iþgal eder ve siyasi olarak kendine yakýn bir ismi iktidara getirirse bu Washington-Brüksel-Moskova hattýnda çok derin bir kopuþ anlamýna gelecektir. Potansiyel bir Rusya-NATO savaþýndan kaçýnmak o durumda daha zor olabilir. Bu sebeple ABD Ukrayna'ya savunma desteðini artýrarak Kiev'in düþmemesini saðlamaya çalýþýrken, öte yandan Rusya ile doðrudan karþýya gelmemek için hava savunma sistemi gibi asýl silahlar konusunda ise Polonya ve Slovakya gibi ülkeleri "aracý" olarak kullanmak istemektedir. ABD kendine göre haklý olan ama sadece savaþýn daha da uzamasýna neden olan bu açmazýyla uðraþýrken olan Ukrayna'daki sivillere olmaktadýr.
Çin nerede duruyor?
Þu ana dek Rusya'yý doðrudan karþýsýna almayan Pekin yönetimi ise, Moskova'ya doðrudan destek de vermeyerek "kavgayý bir süre uzaktan izleme" yolunu seçmiþ gözüküyor. Þubat baþýnda Pekin'e giden Putin, burada Þi Cinping ile ikili ekonomik, siyasi ve askeri iliþkileri derinleþtirecek adýmlar attý. Ukrayna'daki mücadelenin ayný zamanda bir ABD-Rusya mücadelesi olduðunun farkýnda olan Pekin, Rusya'ya doðrudan destek vermese de Moskova'yý zayýflatacak adýmlardan da kaçýnmaktadýr. Biden yönetimi Çin'i "Rusya'ya askeri ve ekonomik yardým yapmamasý" yönünde hemen her gün uyarýyor, ancak Pekin bu süreci oldukça hassas þekilde götürüyor. Bir yandan Rusya ile ABD'ye/Batý'ya karþý olan stratejik ortaklýðýný, öte yandan ABD/Batý ile olan ekonomik karþýlýklý baðýmlýlýðýný ince þekilde hesaplamaya çalýþan Pekin, radikal adýmlar atmadan krizin bitmesini beklemeye yakýn gibi gözüküyor.
Güvenlik mimarisi deðiþiyor
Tüm bu hengamenin ortasýnda özellikle Almanya'nýn çok hýzlý bir þekilde giriþtiði "güvenlik parametrelerini güçlendirme" süreci dikkat çekiyor. Önce 100 milyar avroluk savunma bütçesi, sonra ABD'den 35 adet F-35 alýnacaðý açýklamasý ve Baþbakan Scholz'un orduyu güçlendirmeye yönelik açýklamalarý. NATO'nun doðu kanadýna son aylarda yapýlan askeri yýðýnak, ABD'nin baþta Polonya olmak üzere Rusya'ya komþu NATO ülkelerine gönderdiði birlikler ve saðladýðý askeri destek; tüm bunlar Ukrayna savaþýnýn sonuçlarýndan baðýmsýz olarak Avrupa'daki güvenlik mimarisinin hýzla deðiþtiðine ve yakýn gelecekte potansiyel çatýþma alanlarýnýn arttýðýna iþaret ediyor. Tabii bu sürece Rusya'nýn nasýl tepki vereceði, ABD'nin Doðu Avrupa'ya daha mý fazla asker ve silah yýðacaðý ve Ukrayna'daki kanayan yaranýn komþu ülkeleri nasýl etkileyeceði sorularý kritik sorular olarak ortada duruyor. Ýlk taþý kimin attýðý tartýþmasýnda taraflarýn daima birbirini suçladýðý bu uluslararasý güvensizlik ortamýnda Ukrayna savaþý esasen (NATO üzerinden) ABD ile Rusya arasýndaki kavganýn bugüne yansýyan bir yüzüdür. Bu kavganýn Ukrayna'da bitip bitmeyeceðini ise zaman gösterecek.
Sonuç olarak ABD hem Ukrayna'daki savaþý bitirmek hem de Rusya'yý cezalandýrmak istiyor; ancak söylemlerinin ötesinde somut anlamda attýðý adýmlar, savaþýn bitirilmesinin yollarýný bulmaktan ziyade "Rusya'nýn nasýl daha aðýr þekilde cezalandýrýlacaðýna" odaklanmýþ gözüküyor. Savaþýn sona erdirilmesi ve diplomatik bir yol bulunmasý konusunda ise baþta Türkiye olmak üzere hangi ülkelerin gerçekten çaba gösterdiði aþikar...