Alternatif medeniyet arayışları
ABONE OL

Çok az kelime ve kavramın edindiği bir statüdür bu: Pek çok alan ve düzeyde ortaya karmaşık konuları bu tür kavram ve kelimelerle toparlar, o kavram altında meseleyi ifade edersiniz. Bir nevi anahtar rolü üstlenir o kelime ya da kavram. O kavramla açıklayamadığınız ya da çözemediğiniz konu ya da mesele yok gibidir. Hayatımızı düzenleyen bakış açıları belki bu tür kavramlarla biçimlenir, böyle bir statüye sahip kavramlar hayatımızın her alanına dair mutlaka söylenebilecek belli vukuf ve kavrayışları bağırlarında taşır.

Adab-ı muaşeretten şehir hayatına, mimariden hukuka, davranış biçimlerinden müziğe, sanat ve zenaatten yeme ve içme biçimlerindeki alışkanlık ve şekillere kadar hayatın her alanına dokunan bu tür kavramlardandır medeniyet. Son iki yüzyıldır sürekli gündemde kalmayı başaran, farklı tanım ve kullanımlarla birlikte farklı düşünce bütünleri için anlamı sürekli örselenen ve yeniden biçimlendirilen, neredeyse bir maden ocağı gibi sürekli kendisinde yeni cevherler bulup çıkardığımız bir kavramdır medeniyet. Bazı özel çıkarları için savaş çıkartanların ya da barışa kavuşmak isteyenlerin bu kavram üzerinden geliştirdiği teoriler, stratejiler, politikalar vardır; medeniyet kavramının çok katmanlı semantik potansiyeli her türlü siyasi polemiğe de elverişlidir bu sebeple.

Her şeyi ‘açıklayıcı’ kavram

2014 yılından itibaren Büyükelçi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü görevini üstlenmiş İbrahim Kalın’ın geçtiğimiz ay yayınlanan Barbar, Modern ve Medeni başlıklı kitabı medeniyet kavramına ilişkin ‘zihni bir berraklığa’ dönük kapsamlı bir adım olarak görülmeli. İdeal bir durumda medeniyet kavramının maddi-fiziki dünyanın tanzimine ilişkin olduğunu belirten Kalın, refah düzeyi, üretim, güvenlik, sosyal adalet, adil paylaşım gibi değerlerin de medeniyetin tamamlayıcı unsurları olduğunu ifade ediyor. Elbette, medeniyetin bütün bunların bir toplamı olmaktan öte bir tarafı da var: Medeniyet kültür, adet ve geleneklerin ötesinde varlığa ilişkin tutum ve davranışlar bütünlüğünü de ifade etmek üzere kullandığımız bir kavram. Yer yer ‘her şeyi açıklayıcı bir kavram statüsüne sahip’ bir kavram olarak görünen kültür ile karıştırıldığını da gördüğümüz medeniyeti tam anlamıyla tefrik edebilmek de gerekli bu sebeple. Öteden beri çağdaş Türk düşüncesinde çokça tartışılmış kültür ve medeniyet ayrımına ilişkin kendine has düşünceleri de bu fırsatla dile getiriyor İbrahim Kalın: “Medeniyet kültürün üzerinde bir bilinç ve davranış biçimini ifade eder.”

Yaşadığımız yüzyılda medeniyet kavramının herhangi bir anlamının olup olmadığına ilişkin sağlıklı bir cevabın fikri-kültürel ve siyasi- toplumsal iki ayrı tahlil düzeyinde yapılacak durum muhasebesiyle ortaya çıkacağını belirten Kalın bugün barbarlığı, modernliği ve medeniliği aynı anda tecrübe etmek zorunda kaldığımızın altını çiziyor. Öyle ki çoğulculuğu ve farklılığı kendileri için teorik bir değer konumuna getirmiş ya da onları böyle kabul etmiş modern birçok toplumda ırkçılık ve ayrımcılığın derinleşip normalleştiğini görüyoruz. Modernlik ve ilerleme adına barbarlıkların yepyeni kılıflar altında ortaya çıktığına işaret ediyor bu durum. Bugün Batı’nın medeniyet adına söyleyecek sözünün tükendiğini kaydeden Kalın, İslam dünyasının ise söyleyecek sözünü aradığını belirtiyor. Medeniyet kavramını tarihsel ve kavramsal düzeylerde tahlil ederek bu tanımın dayandığı felsefi çerçeveyi temellendirmeye çalışan Kalın, bir medeniyet muhasebesi aracılığıyla alternatif medeniyet arayışlarının muhtemel sonuçlarını da değerlendirmeyi ihmale etmiyor.

Muhafazakarlık, piyasa olgusu ve ahlak

Türkiye’nin özellikle 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi sonrasında Turgut Özal’ın hükümetleriyle tanıştığı ve süreç içerisinde derinliğine hissedilen piyasa olgusunun zihinsel-teorik-kurumsal-işleyişsel mahiyet ve yansımalarının, söz konusu dönem itibariyle siyasal muhafazakârlıkla girdiği etkileşim ve bu etkileşimden çıkan sonucun yönü, Babacan’ın kitabının ana tartışma eksenini oluşturuyor. Babacan, popüler tartışmaların tuzağına düşmeden, piyasa-muhafazakârlık-ahlak üçlüsünün dünya gündemine girişinden günümüze değin uzanan tartışmaları, hem küresel ölçekte hem de yerel ölçekte değerlendirerek yorumlamaya çalışıyor. Piyasa Aklı ve Yeni Muhafazakâr Ahlâk, Abdurrahman Babacan, İz, 2018

Bir Romalı yargıcın mektupları

Mesleğine dürüstçe ve titizlilikle bağlı yetkin bir avukat ve yargıç olarak Genç Plinius, bir Romalının bütün belirgin özelliklerini, kişiliğinde toplamış biridir. Onun hayatının ve eserinin belki bizim için en önemli değeri son görev yerinin Anadolu toprakları olması. Ki, Anadolu onun aynı zamanda vefat ettiği yer olarak da tahmin ediliyor. Genellikle gayrıresmî bir havada, hoşsohbet bir üslupla ve coşkun bir ruh haliyle yazılmış olan mektuplarda tarih sırası gözetilmiyor. Genç Plinius’un havadis paylaşma merakını, günlük olayları arka planlarıyla anlatma alışkanlığını ve anekdotları kullanmaya olan yatkınlığını yansıtan mektupları, onun eğitime, edebiyat çalışmalarına, güzel, etkili ve nükteli konuşmaya verdiği önemi de ortaya çıkarıyor. Genç Plinius’un Mektupları, Gaius Plinius Caecilius Secundus, Doğu-Batı, 2018

@uzakkoku