‘Amerika'nın fedaisi' söylemi tutacak mı?
ABONE OL

Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar

Yekûnu şimdilik yirmi küsur saat tutan Trump'ın Ağustos ayındaki miting, basın konferansı ve röportajlarında dikkat çekici muhtelif söylemleri bulunuyor. Bunların bir kısmını şöyle kayda geçirip ele alabiliriz:

Kamala Harris ve Joe Biden'ı devamlı aşağılıyor

Suikast teşebbüsünün yaşandığı Pennsylvania'da girişimin ardından tertiplediği ilk mitinginde "Kamala'nın aksine satın alınamam ve kontrol edilemem" dedi. Hemen her mitinginde Kamala Harris'i, "radikal solcu deli" ve "ülke tarihindeki açık ara en aşırılıkçı aday" olarak tavsif etti. Onun bir "aptal" ve "akılsız" olduğunu söylemeden geçemiyor. Yine halka her hitabında tekrarladığı ve bazen aynı mitingde birden fazla kere yaptığı tavsif, ABD tarihinde açık ara Biden'ın en kötü başkan ve Harris'in de en kötü başkan yardımcısı olduğu. Devamlı aşağıladığı Biden ve Harris'in adaylıkta yer değiştirmelerini de aynı alaylı tavır içinde yaptığı bir benzetmeyle ele aldı. Buna göre Biden'ın çekilip Harris'in getirilmesi; ringde çok fazla dayak yiyen ve dayaktan artık mecali kalmayan bir dövüşçüyü koçunun geri çekip rakibe karşı bir başka dövüşçüsünü öne sürmesi kabilindendir. Trump ayrıca Biden'ın tehdit edildiğini, "sen beceriksizsin seni oradan alacağız" diyerek onu oradan indirdiklerini, yapılanın bir "darbe" olduğunu, Biden ve Harris'in birbirlerini sevmediklerini de anlatıp duruyor. Theo Von'la röportajında tehditçilerin Nancy Pelosi gibi Demokratların önde gelenleri olduğunu da ileri sürdü.

"Başlangıçta yenilmişti"

Trump'ın Harris'e birçok programında bindirdiği bir husus;bizim de 8 Ağustos'ta Star Açık Görüş'te çıkan yazımızda Harris için bir eksi olarak ifade ettiğimiz bir husus olup onun 2020 seçimleri öncesi Demokratlar arasındaki aday adaylığı yarışının ilk çekilen ve en önce kaybeden olmasıdır. Trump 8 Ağustos'ta Mar-a-Lago'daki basın konferansında, "Kamala Harris başlangıçta yenilmişti, ilk yenilendi. Bunu unutmayın" diyerek unutulmaması gerektiğini hassaten vurguladı.

Harris'e karşı ısrarla kullandığı bir argüman da, onun röportaj yapmaktan kaçınması. Gerçekten Kamala Harris, bu yazının yazıldığı 22 Ağustos tarihi itibarıyla, yani adaylığı belirlenmesinden bu yana bir ay civarı zaman geçmiş olmasına rağmen, kendisine yakın gazetecilerle bile bir basın konferansı ve soru-cevaplı program düzenlemiş değil. Trump her seferinde bunu, Harris'in akılsız olmasına, şayet böyle bir konferansa girerse akılsızlığının herkese faş olmasından çekinilmesine bağlıyor. Öyle ki, "Hillary Clinton zekiydi, çok zekiydi, bununla kıyaslayınca" diyerek enteresan bir şekilde Hillary Clinton kıyaslamasına da başvurdu, ancak Clinton'ın çok kötü biri olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi. Elon Musk'la röportajında da, "Kamala akıllı biri değil. Biden da. Bu konuşmayı yapamazlar. Daha ilk soruda Biden vazgeçer, 'ben neredeyim' demeye başlar" diyerek onlarla dalga geçti ve Musk da itirazsız dinledi.

Harris'in gülüşü alay konusu

Harris'in "çılgınlık" yansıtan gülüşü de Trump için bir alay konusu. 15 Ağustos'ta North Carolina'da konuşurken Harris'in her vaadini kendinden çaldığını, ekonomi planını da kendisinden çalacağını, şimdiye kadar enflasyonu uçurup ekonomiyi yaktığını anlatırken aniden meseleyi onun gülüşüne getirdi: "Gülüşüne ne oldu? Takriben bir haftadır onun güldüğünü duymadım. Bu sebeple onu sahneden uzak tutuyorlar. Bu sebeple ortalıkta görünmüyor. Size söyleyeyim, bu çılgın bir insanın gülüşü. Çılgın biri. Ona, 'Gülme, gülme!' diyorlar. Gülüşü kariyer tehdit edici. Ona 'gülme' diyorlar. O da gülmüyor artık. Akıllıca. Ama bir gün yine patlak verecek." Dinleyicilerinin mitingde en çok eğlenip ses yükselttiği anlardan birisinin Trump'ın Harris'i bu şekilde alaya aldığı saniyeler olduğunu da belirtelim. Keza 18 Ağustos'ta yine Pennsylvania'da yaptığı bir başka mitinginde, Kamala Harris için birisinin "güzel" demesine takılıp, "Ben ondan çok daha iyi görünüyorum" dedi ve epey gülüşmelere yol açtı.

Söylemlerinin özü: Korku pompalamak

Korku odaklı algı faaliyeti Trump'ın söylemlerinde en üst perdeden icra edilip bütün propagandasının ruhunu oluşturuyor. Ona göre Kamala başkan olursa ekonomi bir daha asla toparlanamayacak derecede çöküş yaşayacak. Kendisi başkan olmazsa 2009'daki gibi bir kriz çıkacak. Suç oranı hiç görülmemiş düzeylere yükselecek. Trump'ın her yerde söylediği bir şey, ABD'nin çökmekte olduğu. İşte Harris seçilirse ülke çökecek ve ABD'lilerin artık bir ülkesi kalmayacak. Bütün dünya Amerikalılara gülecek, zaten gülüyor ve saygınlık sıfıra inmiş, daha da gülecek. Tüm bunlar Trump'ın iddiaları. Ayrıca Elon Musk'la olan programda Musk da Trump'tan bile erken davranıp Harris'in göçmen politikasına atıfla böyle giderse ellerinde bir ülke kalmayacağını ifade etti. Bu arada belirtelim ki Musk'la olan programın içeriğinde özel herhangi bir şey bulunmayıp Trump diğer miting ve programlarında ne dediyse tekrar etti. Hatta daha monoton ve sıkıcı bir anlatım mevcuttu. Lakin Musk vesilesiyle sağlanan alâka, çok daha fazla insana söylemlerini duyurma imkânı temin etti.

Bunlar haricinde Trump, ayın 18'inde yine Pennsylvania'da yaptığı mitinginde Venezuela'dan gelme Küba kökenli bir genci konuşturarak ülkeyi komünizmin ele geçireceği korkusunu da pompaladı. Devamlı Kamala gelirse komünist bir başkan geleceğini anlatmayı da sürdürüyor.

Kendi ülkelerinin yok olması bir yana, 3. Cihan Harbi'ne de son derece yakın olunduğunu ve Harris ile Walz gelirse savaşın çıkacağını söyleyerek aslında o başkan olmazsa tüm dünyanın mahvolacağı endişesini de işliyor.

Zamanında saygınlığın olduğunu göstermek için Trump, yaptığı programların çoğunda Macaristan Başbakanı Victor Orban'ın kendisi için kullandığı ifadeleri naklediyor. Buna göre Orban'a dünyadaki savaşları durdurmak için ne yapmak gerektiği sorulduğunda o, "Trump'ı getirin, çünkü ondan korkuyorlar" cevabı vermiş. Trump evvelde bunu direkt naklediyordu. Ancak bilhassa Ağustos programlarında, "Ben 'korkuyorlar' demezdim, 'saygı duyuyorlar' derdim" diyerek biraz daha yumuşatmaya çabalarken görülür oldu. Bu enteresan ve dikkat çekici değişimi muhtemelen korku odaklı yaklaşımını Kamala'nın Trump gelirse "korku, nefret ve kaosun hâkim olacağı" propagandasına dönüştürüp aleyhinde malzeme yapmasından kaynaklı. Dolayısıyla Trump'ın, korkutmanın güzel olmadığını ifadeyle, gardını almaya çalıştığı söylenebilir. Nitekim kendisi başkan olsaydı ne Ukrayna ne de İsrail'de savaş olmayacağını söylemlerinin olmazsa olmazı yapması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Yani iddiası; saygın işçilikle korkutucu işleri gerçekleşmeden önlemek.

Şu da ifade edilmeli ki, endişelendirici durumların mevcut olduğu şüpheden varestedir ve korku odaklı söylemler baştan aşağı anlamsız bir algı faaliyeti değildir. Ancak Trump'ın söyleminde bazı tehditlerin varlığı ve bazı tehditleri de kendisinin ne kadar önleyici olduğu gerçekçilik açısından şaibelidir.

Yalan dolu "göçmen" söylemleri

Bütün programlarının bir numaralı denebilecek meselesi göçmenler. Bu mesele "korkutucu" söylemleriyle de doğrudan bağlantılı. Trump'a göre şu an ABD bütün "dünya tarihinin en kötü hudutlarına" sahip. Biden-Harris yönetimi 20 milyondan fazla illegal göçmenin girişine izin verdi ve bunların tamamı hapishane kaçkınları, ruh hastaları, tecavüzcüler ve teröristlerden oluşuyor. Hatta bu sayı çok daha fazla da olabilir, Trump'ın iddiasına göre kimsenin bir fikri yok. İlk Pennsylvania mitinginde Trump, Kamala'yla ilgili sayılacak 25 şey olduğunu ancak hepsini saymaya hacet bulunmayıp sadece bunu bilmelerinin yeteceğini söyledi: "O açık sınırları ve polis fonunun azaltılmasını savunuyor." Bir başka mitinginde de ABD'de suç oranlarının artmasını, tamamının suçlu olduğunu iddia ettiği bu 20 milyon göçmene bağladı. Dahası Trump, tüm dünyada suç oranı düşerken ABD'de arttığını zira dünyanın suçlularını çöp boşaltır gibi ABD'ye boşalttıklarını ve "çok aptal" olan idarecilerin de onları alıp ABD vatandaşlarına ikinci sınıf muamele çekerek onları sokakta dondururken bunlara bedava eğitim verip lüks otellerde ağırladıklarını da hikâye ediyor.

Mamafih gelen göçmen sayısının 10 milyon civarında olduğu, her gelenin de suçlu olmadığı, zaten dünyanın her yerinde suç oranı düşmediği gibi haliyle kendi suçlularını ABD'ye atarak bunu elde etmeleri gibi bir durumun da mevcut bulunmadığı belirtilerek Trump'ın bir sürü yalanlar savurup tehlikeli nefret tohumları ektiği tenkitleri yapılmakta. Ancak her yerde suç oranı düşerken ABD'de artıyor ve bunun "göçmen suçu" olduğu söylemini Trump, Elon Musk'la birlikte yaptı. Musk da gülerek bunu tasdik etti. Dolayısıyla propagandasının epey geniş bir ağ bulduğu görülmektedir. Bu ise yalanlarla büyüttüğü nefret dolayısıyla ülke içi kutuplaşma ve şiddet vakaları açısından ciddi risk arz ediyor.

"Amerikan rüyası öldü ve muz cumhuriyeti olduk"

Trump'ın biddefaat yaptığı bir tespit; ABD'nin birçok açıdan üçüncü dünya ülkesi ve muz cumhuriyeti olduğu. Ona göre ülke berbat bir halde ve her şeyde geri gidiliyor. Bu tespitinin dayanakları olarak da göçmen meselesini ve Harris'in vergileri arttırma vaadinde olduğu iddiasını ileri sürüyor. İlk Pennsylvania mitinginde, "ülkemizin zihniyeti hastalıklı" cümlesini de kullandığını belirtelim.

Bunun haricinde Trump, "Amerikan Rüyasının" öldüğünü de mükerreren dermeyan ediyor. Ekonominin kötüye gidişi, enflasyonun yükselmesi ve gençlerin artık ev sahibi olmakta zorlanması Trump'ın bu tespitini temellendirdiği argümanlar. Özellikle enflasyon vurgusunu yapmadan hiçbir konuşmayı kapatmayan Trump, kendi zamanında enflasyonu sıfıra indirip tarihin en mükemmel seviyesine getirdiğini ileri sürerek seçilirse Amerikan Rüyasını yeniden dirilteceğini iddia ediyor. Ancak zamanında enflasyonun sıfıra inmediği gibi Biden'a yükselmekteyken bıraktığı ve Biden döneminde 2011'den beri en düşük yıllık orana indirildiği belirterek Trump bu noktada yalan söylemekle suçlanıyor. Ayrıca Trump, rakiplerinin vergi arttırmayı vaat ederken kendisinin tarihteki en büyük vergi indirimini yaptığını da rüya bağlamında savunuyor. Fakat başkanlığında yaptığı indirimin 1918'den bu yana yapılan ancak sekizinci büyük indirim olduğu saptanarak Trump'ın yine yalan ve mübalağaya başvurduğu kaydedilmekte.

Suikasta rağmen mücadele

Hem kendisinin halka muhtelif hitaplarında hem de taraftarlarının sosyal medyada sıkça vurguladıkları bir husus şu: İstese lüks içinde çok rahat ve güzel bir hayatı seçebilirdi. O ise hukuk, basın ve en nihayet mermiyi de kapsayan tüm bu saldırılara göğüs germeyi seçti. Bu mesajı sosyal medyada Trump'ın teşebbüs sonrası kanlar akan resmiyle paylaştıkları görülüyor. Bu suretle onun gerçekten ve samimi şekilde Amerika ve Amerikan halkı için mücadele ettiği anlatılmak isteniyor. 15 Ağustos'ta New Jersey gol kulübünde basın konferansı verirken, "Tüm dünyada burası gibi güzel yerlerim var. Bu hayattan vazgeçtim ben... Çünkü Amerika'yı yine büyük yapacağız, bu önemli" dedi, cümleleri alkış ve tezahüratla kesildi.

Cengâverlik ve ABD halkı için savaşıp sıkı durma Trump'ın oldu olası söylemlerinin en öne çıkan unsurlarından. Suikast sonrası ise bunlar daha da güç kazandı. Geçen seçim öncesinde Putin, Xi Jinping ve Erdoğan gibi liderlerle ancak kendisinin baş edebileceğini söylüyordu. Bu vetirede de Erdoğan'ın adını şu ana kadar zikretmemiş olmakla birlikte aynı söylemi devam ettirip Kamala Harris'i fevkalade küçümseyerek onlarla yüz yüze gelmesinin adeta bir felaket olacağını işliyor.

Trump'ın öne çıkan başka söylemleri de mevcut ve bunların bir kısmı dolaylı olarak Türkiye'yi de alâkadar ediyor ancak spesifik başka yazılarda ele alınmaları daha uygundur.

  • Trump
  • cengâverlik
  • ABD halkı için savaşıcılık