'Beni sohbet halkalarından yapmışlar'
ABONE OL

1980 sonrası Türkiye'deki dini-kültürel hayatın şekillenişine katkı vermiş birçok isim vardır elbette. Ama dergi ve kitap yayıncılığından tutun da sohbet ve okuma halkalarının oluşumuna, başta Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören vb. isimlerin eserlerinin geniş çevrelerce okunması ve yorumlanmasından tutun da bu isimler arasında evvelce vefat etmişlerin çeşitli etkinliklerle anılmasına, Yunus Emre ve Eşrefoğlu Divanı'ndan Muhammediye'ye kadar klasik kültürümüzün demirbaşı sayılabilecek eserlerin yeni bir bakış açısıyla okunmasına, İslami marşlardan Sabah Namazı Platformu'na kadar birçok etkinlikte mutlaka yer alan bir isim düşünmek gerekirse akla gelecek ilk isimdi M. Asım Gültekin. En son ana kadar Rasim Özdenören'in "gönüllü sekreterliği"ni de yapıyordu, öyle ki ölümüyle birlikte Özdenören "Sağ kolum koptu sandım. Tanımayanlar inanmayabilir. Onunla ben ağabey kardeşten, baba oğuldan daha fazla bir yakınlıktaydık. Onu ivazsız tavizsiz severdim" demişti. Aynı zamanda edebiyat öğretmeni de olan Gültekin 2008'de yılın öğretmeni seçilmişti, lakin bana kalırsa o özellikle 1990'lı yıllardan bu yana bütün yılların öğretmeni olarak anılsa yeriydi. Sadece bir öğretmen saymak yersiz olurdu Gültekin'i, o bir dava adamıydı nereden bakarsanız bakın; iyilik ve güzellikleri yaygınlaştırmaya kötülüklerin sesini ise kısmaya çabalardı sürekli. Müslümansa ilkin kişinin güzelliği vurgulanmalıydı, hataları nasılsa konuşulurdu.

Belki de bu açıdan haksızlıklara karşı ilk ses yükseltenlerdi, nerede hangi coğrafyada bir Müslüman varsa Gültekin orasıyla mutlaka ilgiliydi. Moğolistan'dan Endülüs'e, Edirne'den Kars'a gerek İslam coğrafyasının gerekse Türkiye coğrafyasının hemen her yeriyle ilgili mutlaka yapılması gerekenin niteliğiyle ilgili kendine has bir görüşü ve tutumu olurdu. Hemence meşrep ve anlayış farklılıklarını öne çıkaranlara karşı o 'öz'ü, Müslüman oluşu önemseyen tavrı gösterirdi her zaman.

Yorulup bıkmazdı

Geniş bir çevre ve merakı vardı Gültekin'in; müzikten edebiyata, dergilerden kitaplara, sohbetlerden projelere, dilden vakıf ve derneklere kadar uzanan bu ilgi içinde çoğu kez yorulup bıkacağını düşünmeniz ise doğrusu abesti. Her daim gülümser bir yüzle çıkagelirdi, yeni bir proje olurdu mutlaka sadağında.

Geçen yıl 22 Temmuz'da vefat etti M. Asım Gültekin, ne kadar çok sevildiğini ardından yazılan yazılarla sosyal medya mesajlarıyla gördük. Son zamanlarında kısmen Hüseyin Rahmi Göktaş'ın geliştirdiği 'kök ses teorisi'ne dayalı, ama tamamen kendi yöntem ve bilgi kaynaklarıyla (kütüphanesinde üç yüzden fazla Türkçeye dair sözlük olduğunu biliyorduk) işlediği etimoloji dersleri ve yazılarıyla dikkat çekti. 1990'lı yıllardan 2010'lara kadar sürdürdüğü 'Beyaz Haberler'le başlattığı geleneği etimoloji çalışmalarıyla sürdürdü de denebilir.

Yaşarken sadece iki kitabı yayınlandı M. Asım Gültekin'in: Alışmak Ölümüne Karlı ve Birden Bine. Ama ardında yüzlerce dergi ve gazete yazısı da bırakmıştı. Geride bıraktığı dergi yazılarından bir kısmı geçtiğimiz aylarda kitaplaştı: Uçtun Yine Deli Gönül. Kitapta başta Genç dergisi olmak üzere çeşitli dergilerde Gültekin'in yayınladığı ve Müslümanların güncel hayatındaki çeşitli konulara dair görüş ve fikirlerini içeren yazılar kadar ölümünün ardından onun hakkında yazılan, birbirinden güzel şahitlikler içeren yazıların bir kısmı yer alıyor. Bu şahitlik yazılarını yazanların arasında Rasim Özdenören'den Mürsel Sönmez'e, Suavi Kemal Yazgıç'tan İbrahim Tenekeci'ye, Taner Yüncüoğlu'ndan Bünyamin Yılmaz'a kadar isimler M. Asım Gültekin'in tam da Mehmet Akif Ersoy'un bahsettiği Asımlardan olduğunun altını çizen satırlara imza atıyorlar.

Bir yazısının başlığı seçtiği "Beni sohbet halkalarından yapmışlar" cümlesini doğrulayan bu şahitlikleri okumak kitaptaki yazıları okumak kadar önemli ve gerekli. M. Asım Gültekin'in oğlu İbrahim Gültekin'in yazısını da içeren kitap Gültekin'in dostlarına bıraktığı yazıların derlenmesinden oluşan borç mirasının bir kısmını bu haliyle eda eyliyor. 50'den fazla derginin çıkarılmasına öncülük etmiş, birçok kişi ve kurumun gelişiminde önemli katkıları olan M. Asım Gültekin'in hatırasını içeren bu kitabın sırf bu yüzden bile önemli olduğu vurgulanabilir.

Uçtun Yine Deli Gönül Asım Gültekin Aşina, 2021

Doğru yönetim biçimi nasıl olmalı?

Gündelik hayatımızda yöneticilik sık sık gündeme gelir, özellikle son dönemlerde 'liyakat' vesilesiyle herhangi bir yöneticide aranması gerekli şartların ne olması gerektiğine dair birçok görüş dile getirilmiştir. Eksiklik ya da hata bulmaktan daha önemli olanın eksiklik ya da hatanın devam etmesinin önlenmesi olduğuna dikkat çeken bir eser Enis Yavuz Yıldırım'ın 'Yönetmenin Yöntemi' isimli kitabı. Halen Adalet Bakanlığında yüksek müşavir kadrosunda bulunan Yavuz Yıldırım, adil bir şekilde yönetmenin nasıl olacağına dair kapsamlı düşünceler geliştiriyor kitabında. Böylelikle hem yöneticiliğe genel bir bakış sağlıyor hem de onun neden önemli olduğuna dair bir farkındalık oluşturmayı başarıyor.

Yönetme'nin Yöntemi, Enis Yavuz Yıldırım, Harf, 2021

Tarih yazıyla mı yaratılışla mı başlar

İnsanlığın hayat hikayesi olarak algılanır genelde tarih. Bilimsel bir bakış açısına yaslı olduğu iddiasını güden modern anlayışlar, tarihi genelde 'yazı' ile başlatırken tevhidi-tek tanrıcı bir inancı esas alan Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar ise Hz. Adem'in yaradılışından itibaren tarihin başladığına kanidirler. Elbette yakın geçmişe damga vuran "tarihin sonu" tartışmalarının bir yandan tarihin ve tarih yazımının başlangıcını konu edinmesi gerekirdi. Bekir Biçer Çizgi Yayınları arasından çıkan 'Tarih Yaratılışla Başladı' isimli kitabında 20. yüzyılın başlarına kadar Müslümanların tarihi Hz. Adem'in yaratılışıyla başlatmaları geleneğine de dikkat çekerek tarihin başlangıcı sorununu metinler aracılığıyla tartışıyor.

Tarih Yaratılışla Başlardı, haz. Bekir Biçer, Çizgi, 2021

@uzakkoku