Murat Çetin
Günümüzden 114 yýl önce Sultan 2. Abdülhamid Han tahttan indirilmiþti. "Hasta adam" olarak nitelenen Osmanlý'yý, 33 sene boyunca denge siyasetiyle ayakta tutmayý baþarmýþ Sultan 2. Abdülhamid Han, "Kahrolsun istibdat yaþasýn hürriyet" naralarýyla milleti galeyana getirenlerin marifetiyle tahttan indirilmiþti. Bu sürecin fitili ise, bir ayaklanmayla ateþlenmiþ, akabindeki geliþmeler neticesinde, bir askeri darbe olmuþ ve Osmanlý'nýn parçalanma süreci baþlamýþtý. Sultan 2. Abdülhamid Han'dan sonraki 10 yýlda, Osmanlý Devleti'nin tarihin tozlu sayfalarýndaki yeri hazýrdý.
Osmanlý'nýn mirasçýsý olarak kurulan, ancak resmi olarak mirasý reddeden Türkiye Cumhuriyeti ise, ilk askeri darbesini 27 Mayýs 1960'ta yaþadý. O günden sonra hemen her 10 yýlda bir, ya bir askeri darbeye ya da muhtýraya maruz býrakýldý. 1971 ve 1979'da muhtýra, 1980'de askeri darbe yaþadýk. Takvim yapraklarý 28 Þubat 1997'yi gösterdiðinde ise "Post modern darbeyle" tanýþtýk.
Demokrasiye balans ayarý
Süreç, 28 Þubat 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller'in kurduðu koalisyon hükümetinin, silahlý kuvvetler tarafýndan istifaya zorlanmasýyla yaþandý. 12 Mart, 27 Mayýs ve 12 Eylül'ün aksine, askerler yönetime bizzat el koymadý. Medya üzerinden bir savaþ verildi o dönemde. Askerlerin yönetimi zorla ele almamasý, onun yerine zorla baþkasýna verilmesini saðlamasý sebebiyle 28 Þubat'a "post-modern darbe" adý verildi. Onlarýn deyimiyle "Demokrasiye balans ayarý" yapýldý. Ülkenin tarihinin büyük bir kýsmýnda koalisyon hükümetleri olmuþtu. 28 Þubat'ta da bir koalisyon vardý. "Ýþadamý" "Medya" ve "Asker"den oluþan üçlü koalisyon, korku senaryolarý ve tanklarla seçimle gelen hükümeti yýktý. Refah Partisi kapatýlýrken, yöneticilerine de siyasi yasak getirildi.
Bir medya darbesi
Necmettin Erbakan'ýn baþbakanlýðýnda kurulan REFAHYOL koalisyon hükümeti dönemin komutanlarý ve Cumhurbaþkaný Demirel'in verdiði destek ile iktidardan indirildi. Darbe sürecinde her türlü yayýn organýný ele geçiren ve kendi isteðine göre yayýn yaptýran Genelkurmay, gazete manþetlerine de el atmýþtý. Hemen her fýrsatta irtica ve þeriat yaygarasý yapan 28 Þubat'ýn "bir kýsým medyasý" post-modern darbe sürecinin fiili yaptýrýmcýsýydý adeta.
Algý operasyonlarý baþarýlý olmuþ, sürecin bütün faturasý da maðdurlara kesilmiþti. Gayrý safi milli hasýlanýn 3'te 1'i buharlaþtý. Onlarca banka batýrýlýp, milyarlarca dolar zarar milletin sýrtýna yüklendi. Dönemin kuvvetli ve kudretli bir paþasý "28 Þubat bin yýl sürecek" demiþti. 28 Þubat bin yýl sürmedi þüphesiz ama, ülkeye verdiði zararlar hala sürüyor.
Asker ne emrederse...
Toplum üzerinde derin izler býrakan "28 Þubat" bir sürecin adýydý. "28 Þubat"ý duyan yaþý kemâle ermiþlerimizin bir kýsmý, üniversite kapýsýnda bekleyen baþörtülü kýzlarý düþünür. Kimimiz darbe destekçisi gazetecileri hatýrlar. Bir kýsmýmýz ise, ülkenin getirildiði ekonomik dar boðazý düþünerek; bugünlere þükreder. "Çevik" paþalarý vardýr 28 Þubat'ýn. Müslüm Gündüzleri, Fadime Þahinleri vardýr o sürecin. Bankalarý hortumlayanlara ses çýkaramayan siyasetçileri vardýr mesela. O siyasetçilerin kimisi "Asker ne emrederse ben onu yaparým" diyerek partisinden istifa edip hükümeti düþürme derdine düþmüþtür. Kimisi bakanlýk koltuðunda "Alýnan kararlarý sonuna kadar uygulayacaðým" diyerek emir-komuta zincirine selam çakar. Bir kýsmý ise imam hatiplileri yarasalara benzeterek, "Siyasi geleceðime mal olsa da, eðitim sistemini deðiþtireceðim" diyerek sonsuz itaatini dillendirir.
Binlerce gencin eðitim hakký elinden alýndý
Medyayý elinde tutan, öðrencilerin eðitim hakkýný kýsýtlayan, sahte þeyh ve tarikatlarla insanlarýn bilinçaltýna iþleyen dönemin, sembol isimlerinin rol aldýðý darbe süreci; adým adým ilerledi.
"Þeriat geliyor" þeklinde suni korku politikasýnýn akabinde, baþörtüsüyle okumak isteyenlere korkunç bir linç kampanyasý baþlatýldý. Tek istekleri eðitimlerine devam etmek olan imam hatip ve üniversite öðrencilerine okul kapýlarý kapatýldý. Yüzbinlerce insan el ele tutuþarak, hiçbir taþkýnlýk yapmadan özgürlük zinciri oluþturdu. Ýstanbul merkezli eylem, tüm Türkiye'ye yayýldý. Eylemlerde birçok kiþi gözaltýna alýndý. Tutuklanýp idamla yargýlandý. Kýz öðrenciler giremedikleri üniversitelerin önlerinde aylarca eylem yaptý. Polis çemberinde mücadele kýrýlmak istendi. Tazyikli su ve coplarla yapýlan müdahalelerde, karnýndaki bebeðini düþüren genç anneleri bile gözleri görmedi.
Kapatýlan Refah Partisi'nin yerine kurulan Fazilet Partisi, 1999'daki seçimlerde 111 milletvekili çýkardý. Vekillerin arasýnda en çok dikkat çekeni ise Merve Kavakçý'ydý. Baþörtülüydü Merve Kavakçý. Hal böyle olunca vekil seçilmesiyle Türkiye Büyük Millet Meclis'nde, baþörtüsüyle yemin edip etmeyeceði tartýþmalarý yapýlmýþtý. Meclis'in geçici baþkaný Ali Rýza Septioðlu'na ise Mustafa Kemal Atatürk'ün kýyafet kararnamesi gösterilip, Merve Kavakçý'nýn baþörtüsüyle Genel Kurul'a giremeyeceði ve yemin edemeyeceði hatýrlatýlýyordu. Ýstanbul Milletvekili seçilen Merve Kavakçý, 2 Mayýs 1999 Pazartesi günü mazbatasýný aldýktan sonra, Meclisin açýlýþ oturumuna katýlmak için Genel Kurul Salonu'na girdi. Demokratik Sol Parti milletvekilleri sýralara vurarak ve yuhalayarak protesto ediyordu baþörtülü milletvekilini. Protestolardan akýlda kalan en çarpýcý sözler ise, DSP Genel Baþkaný Bülent Ecevit'ten geliyordu. "Burasý hiç kimsenin özel yaþam mekaný deðildir. Burasý devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar, devletin kurallarýna uymak zorundadýrlar. Burasý devlete meydan okunacak yer deðildir. Lütfen bu hanýma haddini bildiriniz!" sözleri, aradan geçen bunca zamana raðmen, halen akýllardan çýkmýyor. DSP'nin gösterdiði tepkinin sýnýrý yoktu. Meclis'teki diðer partiler gayet sakindi.
Rakamlarla 28 Þubat
Post modern darbe sonucunda bankalardan 46 milyar dolar hortumlandý.
Darbecilerin borazanlýðýný yapan medyaya 428 milyon dolar aktarýldý.
Ýrtica gerekçesiyle 281 vali ve kaymakam kovuþturmaya uðradý.
Süreçte 6 milyon vatandaþ fiþlendi.
1997-2001 arasýnda kýlýk-kýyafet sebebiyle 33 bin 272 öðretmen soruþturmaya uðradý.
Ýrticai faaliyette bulunmak iddiasýyla 27 vakýf-dernek kapatýldý.
Ýrtica suçlamasýyla bin 635 asker TSK'dan atýldý.
Ülkemiz, post modern darbe sürecine girdiði 28 Þubat 1997'den bugüne kadar, birçok badire atlattý. Hükümetlere muhtýra vermeye kalkýþanlar, darbe yapmaya yeltenenler, kendilerince hükümetlere had bildirme teþebbüsünde bulunanlar, eski günlerini mumla arar oldu. Bu millet hepsine ayrý ayrý ceza kesti. Darbecilerle iþ birliði yapan siyasetçilerin bir kýsmý silinip gitti. Bir kýsmý halen siyasetin içinde, eski günlerinin hayaliyle nefes alýp veriyor. Baþka bir kýsmý ise ya gerçeði gördüðü için ya da günün konjonktür gereði darbecilere lanet okuyor. Millet iradesini tahrip etmeye çalýþan her giriþimin, bertaraf olduðunu gördük. "Bin yýl sürecek" denilen 28 Þubat, millet iradesiyle tarihe gömülüp gitti.