Çin gribi imtihan da ABD'ninki neden değil?
ABONE OL

Çin’in virüs salgını ile mücadelesi devam ederken haber içeriklerinde ve sosyal medyada pek de yer almayan bir salgın haberi daha vardı. ABD son 10 yılın en ağır grip salgını ile mücadele ediyordu. Tabii ki aşağıdaki rakamları görünce buna ne kadar mücadele denir tartışmalıdır. Grip yüzünden hastaneye yatanların sayısı her hafta ikiye katlanıyor. Amerika’da grip salgınından toplam 105 çocuğun öldüğü açıklandı. ABD’de bu yıl gripten ölen çocuk sayısı 105’e çıkarak 2009’dan bu yana en yüksek rakamına ulaştı. ABD’de Hastalık Kontrol ve Önlem Merkezi verilerine göre, bu sezon gripten 10 bin ile 25 bin arasında kişi hayatını kaybetti. Açıkçası Amerika Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı kesin bir sayı veremiyor. Çünkü grip vakalarının hepsi kayıtlara girmiyor. Bu yüzden rakamlarda artış olacağı kesindir. Şu ana kadar grip salgınından 49 eyalet etkilenmiştir. Doktorlar, Amerika’daki grip salgınının Çin’deki virüsten daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Şunu da söylemek gerekiyor ki Çin’in aldığı önlemlerde Amerika’dan daha hassas davrandığı ortadadır. Federal hükümetin yetersizliği ortadadır.

Aşağılayıcı ırkçı bakış

Oysa Çin’de 3 bin’den fazla kişinin hayatını kaybettiği virüs salgınını Time dergisi kapak olarak Çin’in lideri Şi Cinping’in ağzında maskeli fotoğrafı ile Çin’in testi diye başlık yapabiliyor. Lakin Amerika’da grip salgınında çok daha büyük hayat kayıpları yaşandığı halde kimse Amerikan Başkanı Donald Trump’ı ağzında maske ile Amerika’nın testi diye kapağa taşıyarak algı oluşturmuyor. O zaman Jean-Luc Marion’un “Gücü elinde bulunduran görünenin mevcudiyetine karar verendir’’ sözüne atıfta bulunmakta fayda var. Bilgiye ve teknolojik üretime hâkim olanların ürettikleri içerik ile dünyadaki bakış açısını belirlediklerini, bunun için de en popüler kitle iletişim araçlarını kullandıklarını bilmek gerekiyor.

Çin’in yükselişi Batı’da zaten bir korku yaratmışken şimdi bir de bu virüs salgının ortaya çıkması özellikle ABD’li karar alıcıların yaptığı açıklamalar ile oldukça saldırgan, ırkçı ve ön yargılı bir dil geliştirdiklerini ortaya koyuyor. Zaten ABD-Çin arasında yaşanan ticaret savaşları, Uygur sorunu, Hong Kong olaylarının Amerikan desteği görmesi, Küresel teknoloji liderliği için yaşanan kapışmada ABD’nin yaptırımları derken şimdi de ABD’nin virüs ile açıklamaları bu savaşı daha sert bir hale dönüştürmüştür. Çin virüs ile uğraşırken Amerikalı karar alıcılar da her cephede Çin ile uğraşmaktadır. ABD özellikle yüksek teknoloji, havacılık, robotik öğrenimi alan çok sayıda Çinli öğrencinin vizesini beş yıldan bir yıla indirmiştir. Ayrıca ABD Sağlık Enstitüleri, biyomedikal araştırmalara müdahale edildiği yönünde 10 binden fazla kuruma uyarı mektubu göndermiştir. Bunun ile yetinmeyen ABD hükümeti üniversitelerden Çinli ortakları ile ilişkilerini yeniden ele almalarını, fonları azaltmalarını, öğretmen ve öğrenci vizelerini kısaltmalarını talep etmiştir. 2020 Münih Konferansında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Savunma Bakanı Mark Esper ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi (Donald Trump’ın Baş Muhalifi) Çin’e karşı ortak bir söylem ile Amerika için en büyük tehdidin Çin olduğunu ifade ettiler. FBI Direktörü ve ABD Başsavcısı da Çin’in ABD için bir tehdit olduğunu ve bir numaralı jeopolitik rakip haline geldiğini açıklamıştır. Bununla birlikte geçtiğimiz günlerde ABD Dış İlişkiler Konseyi ‘’Çin’e karşı Büyük Stratejinin Uygulanması’’ başlıklı bir rapor yayınladı. Washington, ‘’ Beijing’in ekonomik, askeri, diplomatik ve teknolojik genişlemesinin tehlikelerini sınırlamak için kapsamlı bir çaba başlatmalıdır. ABD’nin Asya ve Dünya’daki çıkarları yok oluyor.’’ Diyerek Amerikan karar alıcılarını uyarmıştır. Aslında uyarıların ardı arkası kesilmiyor. ABD Dışişleri Bakanı Mıke Pompeo, 8 Şubat’ta gerçekleşen Ulusal Valiler Birliği toplantısında valileri Çin ile çalışmamaları konusunda uyardı. Tabii diğer Bakanlar da boş durmuyordu. ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, virüs salgınını ABD için ticari bir fırsat olduğunu ifade etmiş, Beyaz Saray danışmanı Peter Navarro’da Çin’i bir ‘’virüs merkezi’’ olarak tanımlamıştır. Bunun yanında Amerikan basını da Çin için aşağılayıcı ve ırkçı başlıklar atmaktadır. Wall Street Journal’da ‘’Çin Asya’nın Hasta Adamı’’ başlıklı bir makale yayınlamıştır. Batı virüs salgınını ‘’Made in China’’ olarak göstermektedir. ABD Adalet Bakanlığı da yaptığı açıklamalar ile Çinli teknoloji devi Huawei için ‘’komplo kurmak ve ticari sırları çalmak’’ suçlamalarında bulunmuştur. Çin’in virüs ile savaşı ve ABD hükümetinin Çin ile savaşı sırasında önemli bir haber daha okuduk.

Çin’in askeri gücü

Wall Street Journal gazetesi, Trump yönetimini Amerikalı General Electric ve Fransız Safran şirketlerinin ürettikleri uçak motorlarının, muadillerinin üretilebileceği endişesi ile Çin’e sevkiyatın son bulması konusunu ele alacaklarını yazmıştır. Amerika’nın Çin’e olan düşmanlığının en büyük sebeplerinden biri de ABD’nin Çin ile ticaret açığıdır. 2018 yılında 419 milyar dolar olan bu açık, ABD’nin dünya çapında mal ticareti açığının yüzde 48’ine karşılık gelmektedir. Ayrıca bu mal ticareti açığının yanında ABD’nin 2018 yılında Çin’le hizmet ticaretinde 40 milyar dolarlık açığı da belirtmek gerekiyor. Şu çok net ki Amerikan hükümeti tüm kurumları ile Çin’e karşı ticari, teknolojik ve diplomatik bir savaş açmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığının kısa bir süre önce virüs salgını ile mücadele de Çin’e ve diğer ülkelere toplam 100 milyar dolarlık bir yardım sağlayacağı açıklanmış ama hala gerçekleşmemiştir. Pakistan bile Çin’e tıbbi yardımlarda bulunurken Amerikan hükümeti hala harekete geçmemiştir. Oysa Çin hükümeti kendi derdi ile uğraşırken İran’da baş gösteren koronavirüsüne karşı 250 bin adet maske bağışlamıştır. Şimdi yapbozun kalan parçalarını tamamlamak için biraz da Çin üzerinde duralım.

2018 yılı dünyada kayıtlı ekonominin hacmi 80 trilyon dolar büyüklüğündedir. Amerikan ekonomisi 19 trilyon dolar ile birinci, Çin ekonomisi 12 trilyon dolar ile ikinci sıradadır. Çin, küresel GSYİH’nın yüzde 17’sini oluşturmaktadır. Küresel ticarette yüzde 13,45 oranı ile de en büyük pay sahibi ülkedir. Ulusal Bilim Kuruluşu (National Science Foundation) tarafından Çin’in yenilikçilik alanında yakın gelecekte lider ülke olacağı açıklanmıştır. AR-GE harcamalarında 2015 yılında 2 trilyon dolara yakın harcamasıyla ABD’nin arkasından ikinci ülkedir. Çin’in dünya AR-GE harcamalarındaki payı %21 düzeyine ulaşmıştır. En önemli örnek ise 2018 yılında 13,2 milyar dolar AR-GE harcaması yapan Huawei firması (net satışın yüzde 15’i) 2020 yılından itibaren AR-GE bütçesinin en az yüzde 20’sini yeni teknoloji geliştirmeye ayırmıştır. Bu arada Amerika’nın tüm engellemelerine rağmen İngiltere, Huawei ile yüksek hızlı 5G mobil internet ağlarına ekipman tedarikinde bulunmasına izin vermiştir. Almanya’da Huawei ile görüşmelerine devam etmektedir. Tabii ki bununla yetinmeyen Çinli dört büyük dev Huawei, Xiaomi, Oppo ve Vivo, Google Play Store’un tekeline karşı ortak bir uygulama marketi geliştirmiş olduğunu açıkladı. Çinli Akıllı telefon üreticileri pazarda yüzde 40 paya sahip olduğu biliniyor.

Çin’in ekonomik gelişmesi askeri kapasitesini de artırmasına yol açmıştır. Dünya savunma sanayi harcamalarında Amerika’dan sonra 250 milyar dolar ile ikinci sıradadır. Çin son 10 yılda savunma sanayi harcamalarını yüzde 83 oranında artırmıştır. Global Fırepower’ın 2020 raporuna göre Askeri Güç sıralaması endeksine göre 1. Sıradaki Amerika’dan sonra 2. Sırada Rusya, 3. Sırada Çin ve 4. Sırada Hindistan gelmektedir. En güçlü 10 ordu arasındaki NATO üyesi sayısı 5’ten 3’e düşmüştür.

Çin’in askeri gücü

Çin ordusu hızla modernizasyonunu tamamlamaktadır. ABD Savunma istihbarat teşkilat tarafından hazırlanan Çin askeri gücü raporu bu gelişimi ortaya koymaktadır. Hatta Çin ile bir savaş olması durumunda bunun deniz savaşı olacağı kanaatindedir. Ki Çin son 15 yılda büyük bir savaş gemisi inşa programı sürdürmektedir. Bununla birlikte Çin 78 denizaltı gemisi ile dünyada bir numaradır. Çin deniz tatbikatlarına da hız vermiş olup Mısır, Rusya, İran, Pakistan ile tatbikatlar yapmıştır. 2017’de Cibuti’de ilk deniz aşırı üssünü kurmuştur. Çin artık bir uzay gücüdür. Çin, ABD’yi 2018’de uzaya fırlatılan roket sayısında 34’e 38 oranla geçmiştir. Ayrıca Ay’ın arka tarafına bir gezici aracı indirerek uzaydaki gücünü göstermiştir. ABD anti uydu teknolojisinde de artık lider değil. Ayrıca 2019 yılı dünyanın en büyük sanayi firmaları sıralamasına ilk defa sekiz Çin firması da dahil olmuştur. Defence News dergisinin 2019 yılı Dünyanın en büyük savunma sanayi şirketlerinde ilk 10 sıralamasında üç Çin firması da yer almıştır.

Sonuç olarak şu üç tespiti yapmak mümkündür: Amerikan sistemi grip salgını ile mücadele de başarısızdır. Grip salgını yüzünden yüksek ölüm rakamlarına rağmen Amerikalı ve Avrupalı kamuoyunun bu konudaki duyarsızlığı dünya için tehlikelidir. Kendi insanını bile değerli görmeyen batı merkezli bu sistem ile ilerlemek sorunludur. Amerikan karar alıcıları (Başkan, bürokratlar, partiler) yeni politika inşalarını Çin düşmanlığı ve tehdidi üzerinden kurgulamaktadır. Artık bu politika resmen ilan edilmiştir. Asyalı Yükselen Çin, bugünün ticari, askeri, teknolojik, diplomatik ve jeopolitik gerçekliğidir. Çin’in yükselişi sadece ABD’yi değil, Avrupa’yı da oldukça düşündürmektedir.

@1UmurTugay