Dijital çağda terörle mücadele
ABONE OL

Dr. Muhammed Ersin Toy/ Yazar

Terör örgütleri, marjinal gruplar ve uluslararası etki ajanları, dijital platformlar ve sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşarak propaganda yapma, operasyon planlaması ve bilgi manipülasyonu gibi faaliyetlerde bulunabilmektedir. Özellikle sosyal medya, bu gruplara düşük maliyetli, hızlı ve geniş bir erişim sağlayarak topluma yönelik stratejik mesajlar vermelerine, kendi destekçilerini motive etmelerine, kaos ortamı oluşturmalarına ve psikolojik üstünlük elde etmelerine olanak tanımaktadır. Bu gelişmeler, terörle mücadelede yalnızca devlet kurumlarının çabalarının yeterli olmadığını, aynı zamanda bireylerin dijital okuryazarlığını artırmanın ve toplumsal farkındalığı güçlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yakın zamanda PKK terör örgütü tarafından Ankara'da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi'ne (TUSAŞ) gerçekleştirilen hain saldırı, dijital ortamların terör örgütleri için sunduğu olanakları açık bir şekilde gözler önüne sermiştir. Bu saldırıda teröristlerin dijital harita servisleri ve açık kaynak istihbarat (OSINT) yöntemlerini kullanarak hedef bölgeyi ayrıntılı bir şekilde analiz ettikleri ve kapsamlı bir saldırı planı oluşturdukları anlaşılmaktadır. Terör saldırısı sonrası sosyal medya platformlarında hızla yayılan görüntüler ise toplumda korku, güvensizlik ve kaos oluşturarak, terör örgütünün psikolojik üstünlük sağlama amacına hizmet etmiştir. Aynı zamanda dezenformasyon yoluyla örgüt üyelerinin rehineler aldığı yönünde yanlış bilgiler yayılmış, bu da toplumda kaygıyı daha da artırmıştır.

Manipülasyon

Bu durum, dezenformasyonun ve dijital platformların terör örgütleri tarafından nasıl etkili bir manipülasyon ve propaganda aracı olarak kullanılabileceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle, terörle mücadelede dijital okuryazarlığın ve toplumsal farkındalığın güçlendirilmesi, ulusal güvenliği sağlama çabalarında büyük bir öneme sahiptir. Dijital çağda, açık kaynak istihbaratı (OSINT) terör örgütleri için operasyonel planlamada etkin bir araç haline gelmiştir. TUSAŞ'a yönelik saldırıda olduğu gibi, dijital harita servisleri, uydu görüntüleri, sosyal medya paylaşımları ve kamuya açık veri kaynakları üzerinden sağlanan bilgiler, teröristlerin sahaya çıkmadan hedef bölgeleri ayrıntılı bir şekilde analiz edebilmesine olanak tanımaktadır. Bu platformlarda sunulan yüksek çözünürlüklü görüntüler, binaların yapısal özelliklerini, ulaşım yollarını ve diğer kritik bilgileri içermektedir. Böylece terör örgütleri, operasyonel süreçlerini büyük ölçüde kolaylaştırmakta ve hedeflerini stratejik bir şekilde belirleyebilmektedir. Bu bağlamda, sosyal medyada paylaşılan içeriklerin kontrolsüz bir şekilde yayılması da terör örgütlerinin propaganda ve bilgi manipülasyonu süreçlerini hızlandırmaktadır. Aynı zamanda TUSAŞ'a yapılan terör saldırısı sonrası güvenlik kamerası görüntüleri ve olay anına ait içeriden manipülatif ve dezenformotik detaylı bilgilerin sosyal medyada hızlıca yayılması, örgütün kamuoyunda korku oluşturma ve psikolojik üstünlük sağlama stratejilerine doğrudan katkıda bulunmaktadır. Devletlerin bu tür dijital tehditlere karşı güvenlik politikalarını sıkılaştırması, toplumu dijital riskler konusunda bilinçlendirmesi ve OSINT kaynaklarının kullanımını düzenlemesi, kamu güvenliğini koruma adına kritik öneme sahiptir. Dijital çağda, bireylerin sosyal medya kullanımındaki artış da göz ardı edilemeyecek bir risk unsuru olarak öne çıkmaktadır. Sosyal medya fenomenliğinin hızla artması, kişilerin dikkat çekici olarak gördükleri olayları paylaşma eğilimini artırmakta, böylece kontrolsüz bilgi akışını tetiklemektedir. Medya şirketlerinin de daha fazla izleyiciye ulaşma amacıyla terör olaylarını ticari bir araç olarak kullanmaları, teröristlerin amaçlarına istemeden hizmet eden bir içerik döngüsünü oluşturmaktadır. Bu ticari amaçlarla yapılan yayınlar, halkta korku ve kaos duygularını beslemekte, terör örgütlerinin toplum psikolojisini etkileme gücünü pekiştirmektedir.

Dijital yayıncılıkta sorumluluk

Dijital ortamda terör propagandasının ve dezenformasyonun yayılmasını önlemek için alınan caydırıcı yasal önlemleri anında uygulamak artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Dijital platformların sorumlu bir yayın politikası benimsemesi, terör propagandalarının hızlıca tespit edilmesi ve kaldırılması, toplumun güvenilir bilgiye erişimini sağlamak adına temel gerekliliklerdir. Türkiye'de BTK, RTÜK ve Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sosyal medya platformlarında terör propagandasına yönelik içeriklerin hızla kaldırılması, erişim engeli getirilmesi ve dezenformasyonun önlenmesi için aktif bir rol üstlenmektedir. Ancak, bu çabaların daha etkin hale gelebilmesi için dijital medyanın her alanını kapsayacak geniş bir yaptırım politikasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yaptırımların çok ciddi bir şekilde ağırlaştırılması da zaruri bir hal almıştır. Batı dünyasındaki dijital terör propagandasına yönelik adımlar atılsa birçok hususun çözüleceğine yönelik bir mutabakat da söz konusudur. Ayrıca medya kuruluşlarının olayları haberleştirme sorumluluğu ile terör propagandasına hizmet etme arasındaki ince çizgiyi doğru bir şekilde kavraması gerekmektedir.

Dijital ortamda daha fazla etkileşim ve görünürlük arayışı, toplumda güvensizlik oluşturma riski taşıyorsa, bu amacın yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Yayıncılık yapan bireylerin ve sosyal medya platformlarının ulusal güvenliği ilgilendiren konularda sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, ulusal güvenliğin korunması açısından kritik hale gelmiştir. Bireylerin, dijital güvenlik bilinci kazanmaları ve dezenformasyonla mücadelede aktif bir rol üstlenmeleri, dijital çağda terörle mücadelede güçlü bir savunma hattı oluşturur. Dünya genelinde 5 milyardan fazla internet kullanıcısı vardır. Türkiye'de nüfusun yüzde 86'sı internete erişebilmektedir. Yani her birey artık potansiyel bir medya aracıdır. Dijital medya kullanıcıları, yalnızca bilgi tüketen değil, aynı zamanda dezenformasyon üretebilen ya da dezenformasyonla mücadele edebilen bir konumda bulunmaktadır. Bu bağlamda, dijital medya kullanıcılarının ülke güvenliğini ilgilendiren hassas konularda dikkatli ve sorumlu davranmaları, hem bireysel güvenliğin hem de toplumsal huzurun korunması açısından kritik bir role sahiptir.

Benzer şekilde dijital platformlarda terör propagandası ve dezenformasyonun hızlı tespit edilip engellenmesi amacıyla yapay zeka (AI) teknolojisi giderek önem kazanmaktadır. Özellikle yüz tanıma sisteminin etkin bir şekilde kullanılması yapay zekanın oldukça sistematik bir kullanımına işaret etmektedir. Sosyal medya platformları da AI destekli algoritmalar aracılığıyla terör içeriklerini hızlıca analiz etmekte ve tehlikeli içerikleri filtrelemektedir. Türkiye'nin dijital güvenlik altyapısını geliştirmek için AI destekli izleme sistemlerini güçlendirmesi ve insan gözetimine dayalı denetim süreçlerini oluşturması gerekmektedir. Bu teknolojik altyapı, terör örgütlerinin şifreli diller ve sembolik anlatımlar gibi yöntemlerle dezenformasyon yaymasını engellemek açısından etkili olacaktır.

Güvenlikte toplum katılımının önemi

Günümüzde terör örgütleri, sosyal medya ve dijital platformları propaganda aracı olarak kullanmanın ötesine geçerek operasyonel planlamalarını bu platformlar üzerinden gerçekleştirebilmekte, hatta kitleleri manipüle ederek psikolojik üstünlük sağlama çabalarını bu ortamda sürdürebilmektedir.

Bu bağlamda, terör örgütlerinin dijital harita servisleri ve açık kaynak istihbarat (OSINT) tekniklerini kullanarak hedef analizleri yapabilmesi, saldırı alanlarını belirlemesi ve stratejik planlar geliştirmesi, dijital güvenlik önlemlerinin ne denli kritik olduğunu gözler önüne sermektedir. Sosyal medya ve dijital platformlarda yayılan görüntüler, dezenformasyonlar ve yanlış bilgiler, toplumda korku, güvensizlik ve kaos yaratarak terör örgütlerinin amaçlarına hizmet etmektedir. Dijital güvenliği sağlamak için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Dezenformasyonla Mücadele Merkezi gibi devlet kurumları önemli roller üstlenmektedir. Bu kurumlar, dijital platformlardaki tehditleri tespit etmek, dezenformasyonla mücadele etmek ve güvenli bilgi akışını sağlamak adına aktif çalışmalar yürütmektedir. Ancak, dijital güvenliğin sağlanması yalnızca bu kurumların çabalarıyla sınırlı kalamaz; toplumsal bilinçlenme ve bireysel sorumluluklar, dijital güvenliğin sürdürülebilir kılınmasında kritik bir öneme sahiptir. Toplumun tüm kesimlerinin bu mücadeleye katkı sağlaması gerekmektedir. Özellikle medya yöneticileri ve içerik üreticileri, dijital platformlarda sorumlu ve bilinçli içerik paylaşımı yaparak toplumun dezenformasyona karşı dirençli olmasına katkı sağlayabilirler. Medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması, yapay zeka destekli izleme sistemlerinin kullanımı ve uluslararası iş birliğinin artırılması, toplumun dijital tehditlere karşı daha dayanıklı hale gelmesini sağlayabilir. Dijital ortamda doğru bilgiye ulaşmak, yanlış bilgiye karşı direnç göstermek ve dezenformasyonla mücadele etmek, dijital çağın gerektirdiği savunma hattını oluşturacaktır.

Bu doğrultuda, her bireyin dijital platformlarda duyarlılık göstererek güvenli bilgi akışına katkıda bulunması, manipülatif içeriklerden kaçınması ve dezenformasyonla mücadele etmesi, toplumun dijital güvenliğini güçlendirecek ve toplumsal dayanışmayı pekiştirecektir. Ayrıca, dijital terör propagandasına karşı mücadelede eğitim kurumlarının rolü de oldukça önemlidir. Bu çerçevede, okullarda medya okuryazarlığı derslerinin zorunlu hale getirilmesi, genç nesillerin dijital ortamda bilinçli bireyler olarak yetişmesini sağlayarak dezenformasyona karşı daha dirençli bir toplum oluşturulmasına katkı sunacaktır. Bu tür eğitimler, gençlerin dijital dünyada bilgiye eleştirel bir gözle yaklaşmasını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda dijital güvenlik bilincini toplumun her kademesine taşıyarak uzun vadeli bir dijital savunma mekanizması oluşturacaktır

  • Muhammed Ersin Toy
  • açık görüş
  • dijital çağ