Doðu Akdeniz'de yeni dönem
ABONE OL

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kýrýkkale Universitesi, ÝÝBF, Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü

Türkiye ve Mýsýr arasýndaki diplomatik iliþkiler 1925 yýlýna kadar uzanýr. 2025 yýlý itibariyle de yüzüncü yýlýna girecek. Ýki ülke arasýndaki iliþkiler bir asrý geride býrakýlýrken yeni bir dönemin de baþlangýcýndan söz etmek mümkün. Soðuk Savaþ dönemi dinamikleri içinde, iki ülkenin iliþkilerinin var olan iki kutuplu sistemin konjonktürel getirileri ekseninde iniþli-çýkýþlý bir seyir takip ettiði görülür. 1991 yýlý itibari ile Soðuk Savaþ'ýn sona ermesi iki ülke iliþkilerinde de yeni bir dönemi baþlatýr. Þüphesiz iki ülke arasýndaki iliþkilerin en dikkat çeken süreci Hüsnü Mübarek döneminde yaþanmýþtýr. Soðuk Savaþ'ýn son yýllarýnda baþlayan ve gittikçe yoðunlaþan iliþkiler 2011 yýlý itibariyle durgunluk sürecine girmiþtir. 2013 yýlý itibariyle iliþkilerin kopma seviyesine geldiði görülür. Bunun nedeni ise, ülkede Cumhurbaþkaný Mursi yönetimine son verilmesi ve onu takip eden geliþmelerdir. Bu dönemde Türkiye ve Mýsýr arasýndaki iliþkiler diplomatik olarak maslahatgüzar seviyesine kadar düþürülmüþtür. Neredeyse durma seviyesine gelen bu iliþiklerin, Akdeniz'de yarattýðý etkiler önemlidir. Bu açýdan yaklaþýk 12 yýl aradan sonra 2024 itibariyle Mýsýr ve Türkiye arasýnda normalleþme süreci olarak baþlayan ikili iliþkilerin düzelmesi süreci yakýndan incelenmelidir. Zira bu temaslarýn Doðu Akdeniz coðrafyasýnda yarattýðý ve yaratacaðý yeni dönem iþbirlikleri önemlidir. Elbette iki ülkenin iliþkilerini güçlendirmesinin önemli etkilerinden biri de Ýsrail'in Gazze'de nerede ise bir yýldýr aralýksýz devam ettiði sivilleri hedef alan saldýrýlarý karþýsýnda ortak hareket alaný yaratma konusudur.

Doðu Akdeniz'de enerji savaþlarý

Ýki ülke arasýnda durma noktasýna gelen iliþkiler Doðu Akdeniz bölgesinde farklý güç mücadelelerinin ortaya çýktýðý ve burada var olan yapýda, Türkiye'nin elinin zayýflatýlmasýna odaklanýldýðý bir dönemi karþýmýza çýkarmýþtýr. Özellikle enerji savaþlarýnýn ve bölgesel güç mücadelelerin arttýðý bu dönemde, Trump'ýn baþkanlýk sürecinde ABD desteði ile oluþturulan East-Med Boru Hattý (Doðu Akdeniz Boru Hattý) en önemli giriþim olarak dikkat çekmektedir. East Med özellikle Doðu Akdeniz'deki gazýn Avrupa'ya ulaþtýrýlmasýný amaçlarken bununla birlikte Türkiye'yi de bu alanda dýþarda býrakma, bir anlamda baypas etme amacý taþýmaktaydý. Keza 2020 yýlýnda Doðu Akdeniz Gaz Forumu ekseninde Mýsýr, Ýsrail, Yunanistan, Kýbrýs, Ýtalya ve Ürdün'ün anlaþma saðlamasý ile resmi bir statü kazanmýþtý. Görüldüðü gibi, Türkiye'nin alan dýþý býrakýlarak bölgesel ve bölge dýþý aktörlerin katýlýmlarý ile belli güç mücadeleleri ekseninde enerji alanlarý paylaþýmý gerçekleþtirilmiþti.

Ancak Türkiye dýþ politikasýnda bu durum kabul edilmemiþ Mavi Vatan Doktrini kapsamýnda var olan güç mücadelesindeki hukuki alanda hakkýmýz ve etkimiz artýrýlmýþtýr. Burada özellikle 2019 yýlýndaki Libya ile yapýlan mutabakat önemlidir. Bu kapsamda, iki ülke arasýnda imzalanan yetki alaný anlaþmasý ile Türkiye ve Libya bölgede hakkaniyet ilkesi ekseninde uluslararasý hukuk kurallarýna uygun bir adým atmýþtýr. Türkiye ve Libya'nýn, Doðu Akdeniz'deki hak ve çýkarlarýný koruyan bu anlaþma Birleþmiþ Milletler tarafýndan da onaylanmýþtýr. Bu açýdan var olan diðer giriþim anlaþmalarý karþýsýnda hakkaniyet çerçevesinde bir anlaþma olduðu görülmektedir. Ayrýca bölgede olasý bir boru hattý ve enerji arama faaliyetleri ekseninde projelerde Türkiye ve KKTC'nin olmasý elzemdir.

Bunlarýn yaný sýra East-Med giriþimi, gerçekçi olmayan temelleri ile ABD'nin Biden döneminde destek çektiði bir proje haline gelmiþtir. Ancak Yunanistan'ýn hamlesi burada sonlanmamýþtýr. Türkiye ve Libya arasýndaki anlaþmayý takiben Yunanistan, Mýsýr ile deniz yetki alanlarýný sýnýrlandýrma noktasýnda Meis'ten sýnýr çizmeye yönelik bir hamle yapmýþtýr. Burada ise bu tezini "adalarýn kýta sahanlýðý vardýr" üzerinden inþa etmiþtir. (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/misirin-rasyonel-hamlesiyle-dogu-akdenizde-yeni-dengeler-olusabilir/2165661)

Normalleþmeye doðru

2020 yýlýnda iki ülke arasýndaki iliþkilerde normalleþme adýmlarý yavaþ yavaþ atýlmaya baþlamýþtýr. Ýlk olarak, diplomatik süreç mekanizmalarý devreye sokulmuþ ve akabinde Katar'daki Dünya Kupasý organizasyonunda iki ülke liderleri bir araya gelmiþtir. Temmuz 2023 itibariyle karþýlýklý büyükelçiler atanmýþtýr. Akabinde de Gazze'deki geliþmeler ekseninde iki ülke arasýndaki iliþkiler bölgesel sorunlarýn çözümü adýna daha da ilerlemiþtir. Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan Þubat 2024 tarihinde Mýsýr'a resmi bir ziyaret gerçekleþtirmiþtir. Eylül ayýnda ise Mýsýr Cumhurbaþkaný Abdulfettah es-Sisi'nin Türkiye ziyareti gerçekleþmiþtir. Bunlar bölgedeki istikrarý saðlamak için atýlmýþ önemli adýmlardýr.

Cumhurbaþkaný Erdoðan ve Cumhurbaþkaný es-Sisi, Yüksek Düzeyli Stratejik Ýþbirliði Konseyi Toplantýsý akabinde sivil havacýlýktan turizme kadar pek çok alanda 17 anlaþma imzaladý. Bu anlaþmalarýn yaný sýra iki ülke arasýnda ticaret hacminin ise beþ yýl içinde 15 milyar dolara çýkarýlmasýnýn hedeflendiði açýklandý.

Burada gerçekleþen normalleþme adýmlarýnýn konjonktürel geliþmeler ekseninde okunmasý önemlidir. Devletler dýþ politikalarýnda sadece çýkarlarý esas almaz. Sistemde var olan ihtiyaçlar ve sorunlarýn çözümünde ortak mekanizmalarýn kullanýmý dýþ politikanýn gereklerindendir. Bu açýdan gerçekleþen karþýlýklý ziyaretler ile sadece Doðu Akdeniz politikasýnda yeni bir sürecin baþlayacaðý sinyalleri verilmedi. Gazze meselesinde de ortak hareketin saðlanmasý ve zulme karþý ortak sesin yükselmesi için önemli açýklamalar yapýldý.

Bilindiði gibi, Ýsrail ateþkes görüþmelerinde süreci özellikle Philadelphia Koridoru ekseninde zora sokmakta. "Selahaddin Koridoru" olarak da bilinen bu hat yaklaþýk 14,5 kilometre ve Kerem Ebu Salim Sýnýr Kapýsý'na kadar uzanmakta. Ýsrail bu hat üzerinde kontrolü saðlayarak Mýsýr sýnýrýný güvence altýna almayý hedeflerken ayný zamanda Mýsýr'a karþý da güvenlik açýsýndan tehdit oluþturabilecek bir adým atmaktadýr. Bunun en büyük nedeni Ýsrail'in çatýþma alanýný yayma giriþimidir. Mýsýr'ýn, Türkiye ile normalleþme süreci, hem bölgesel politikalar hem de Mýsýr'ýn yaný baþýnda devam eden Ýsrail tehdidi nedeniyle önemli bir adýmdýr.

[email protected]