Dört Fransız figür üzerinden sosyolojinin tarihsel sosyolojisi
ABONE OL

Avurpa'da Aydınlanma ve Fransız devrimi sonrası ortaya çıkan bilimsel disiplinler arasında sosyoloji önemli bir yer tutar. Sosyolojinin bir disiplin olarak ortaya çıktığı bu tarihsel dönemi karakterize eden en önemli özellik fikri, siyasi ve iktisadi hayatta peş peşe yaşanan ve bir ölçüde devrim niteliği de taşıyan toplumsal değişmenin ivmelenmiş olmasıdır. Modern vatandaşlık ve ulus-devletin doğuşu, sanayi devrimi, kırsal nüfusun büyük ölçekte şehirlere taşınması vb. olgularla birlikte sosyoloji Batı Avrupa toplumlarını saran buhran, anomi ve ahlaki sefaleti zirveye çıktığı bu dönemde sosyoloji, toplumsal değişim ve düzeni anlamak, toplumun statik ve dinamik bilgisini edinmek ve şiddetlenen toplumsal sorunlara bir çözüm üretme vaadiyle ortaya çıkar ve genel olarak da modern bilimlerin ilki, modernliğin bilimi olma statüsünü talep eder. 

Sosyoloji disiplininin kurucu isimleri, sözgelimi Saint-Simon, Comte, Spencer gibi isimler canlı bir varlık addettikleri toplumun belirli ve evrensel kabul edilebilir kanunlara tabi olduğunu düşünürler. Onlara göre sosyolojinin temel amacı bu kanunları keşfetmek olmalıdır, çünkü bu kanunlar bir kez keşfedildiğinde toplumsal hayatiyet ve işleyişe ilişkin kapsamlı bilgi edinilebilecek, gelecekte yaşanacaklara ilişkin kestirimler spekülatif olmaktan çıkıp bilimsel hükümlere dönüşebilecekti. Kendine has bir bilgi-iktidar denklemi kuran Comte'a göre "Öngörmek için bilgi, iktidar olmak için de öngörmek" gerekliydi. Toplumun bilgisine sahip sosyologlar, bu bilgi sayesinde onun nasıl ve nereye doğru evrileceğini öngörebilecek, bu öngörüye yaslanarak da toplumu yönetme, sevk ve idare etme iktidar ve salahiyetine kavuşacaklardı. 

Toplumsal açmazlar

Tocqueville gibi düşünürler genelde Comtevari 'evrensellik' anlayışına pek sıcak bakmaslar da onunla ortak bir fikre sahip görünürler: Onlar da sosyolojinin, toplumsalı sadece anlama ve açıklama ile yetinmemesi gerektiği, modernleşme süreçlerinin ortaya çıkardığı sorunlara, siyasal ve toplumsal açmazlara müdahale edebilmenin, çökmeye yüz tutmuş toplumsal düzeni tekrar ayağa kaldırmanın elverişli bir aracı olamaya yatkın bir bilim haline dönüşmesi gerektiğini savlarlar. 

Çalışmasında sosyoloji disiplinini kavrayabilmek üzere onun ilk kuruluş aşamasında tekili olmuş dört Fransız düşünürü merkeze alan Enes Kabakçı, sosyolojinin 18. yüzyıldaki habercisi Montesquieu'yu, Montesquieu'nun düşüncesini devralıp 19. yüzyıla aktaran Tocqueville'yi, sosyolojinin kurucusu addedilen Comte'u ve sosyolojinin özerk bir bilim dalı olarak kurumlaşmasındaki katkısı azımsanamayacak Durkheim'ı birer bölüm ayırarak detaylıca irdeliyor. 

Enes Kabakçı bu dört figürün her birinin düşünsel kaynaklarını, toplumsal çözümlemelerini, teori ve yöntemlerini olduğu kadar onların entelektüel biyografilerini, muarızlarını ve siyasal pozisyonlarını da irdeliyor. Böylelikle çalışması bir yerde en azından Fransız sosyolojisinin kuruluş aşamasını kendine "örnek-olay" seçen bir tür sosyolojinin tarihsel sosyolojisi haline dönüşüyor. Kitabın perde gerisindeki saik ise Montesquieu'dan Durkheim'a geçen birbuçuk asırdaki fikri süreklilik ve farklılaşmalar. Montesquieu ile Tocqueville, Comte ve Durkheim arasındaki fikri süreklilik ve farklılaşmaları, kesişme ve ayrılamaları da analizine dahil eden Kabakçı böylelikle sosyolojik düşüncenin ortaya çıkış, gelişim ve kurumsallaşma sürecini temsil edebilecek kırattaki dört Fransız figür aracılığıyla bir disiplin sosyolojinin nasıl kurulduğunu gözler önüne seriyor. 

@uzakkoku

Sosyolojiyi Kurmak

Enes Kabakçı

Vadi, 2019

Olağan akışın katılımcı gözlemcileri

Etnografik çalışmalarda genelde araştırmacılar kendilerini, alandan elde ettikleri tecrübeleri perdeler, görünmezleştirirler. Oysa okurlar için araştırmacıların kendilerinden çok daha önce kurulmuş ve işleyen ilişkilerin içine dahil olma hikayeleri de en az araştırma bulguları kadar kayda değer ve ilgi çekicidir. Yazılarıyla kitabın oluşumuna katkı veren Aslı Yazıcı Yakın, Meriç Kükrer, Gülseren Güldeste, Nilgün Sonkan Gündüz, Berna Küçükoğlu, Sinan Çağırtekin, Alim Koray Cengiz, Semra Özlem Dişli ve Ceren Aksoy araştırmaları esnasında edindikleri alan tecrübelerini okurla paylaşıyor. Metinlerde kuşbazların, dilencilerin, gassalların, lunaparkların, araba kullanıcılarının dünyasında gezinen etnografların bu alanlardaki tecrübelerine şahit oluyoruz. Etnografi: Olağan-içi Tecrübe, ed. Meriç Kükrer-Aslı Yazıcı Yakın, Doğı-Batı, 2019

Hayatın akışında kuşakların yeri

Yılda iki kez yayınlanan ve editörlüğünü Prof. Dr. Köksal Alver'in üstlendiği Sosyoloji Divanı'nın 13. sayısında derinlemesine ele aldığı dosya konusu Kuşaklar Sosyolojisi. Toplumsal süreçlerde ve sosyal ilişkiler ağında temel bir mesele olan kuşak meselesini hem teorik bakımdan hem de çeşitli örneklemler üzerinden irdeleyen yazılara yer veren dergide İbrahim Nacak ve Sibel Arkonaç'ın yazıları dikkat çekici. Ayrıca, Kurtuluş Kayalı hoca ile "Türk Düşüncesi ve Kuşaklararasılık Meselesi" etrafında yapılan söyleşi de dosya konusunu takviye ediyor. Türk düşünce tarihi içindeki her kuşağın kendine has karakteristiği kadar kendi içinde yaşattığı farklılıklara da dikkat edilmesini hatırlatıyor söyleşisinde Kayalı. Sosyoloji Divanı, yıl 7, sayı 13