Ege Adaları'nın ilk Türk fatihi
ABONE OL

Son günlerde ülkemizi en çok meşgul eden konulardan birisi Ege Adaları. Adalar, Eskiçağlardan günümüze uzanan süreçte Türkler de dahil olmak üzere pek çok devletin hakimiyeti altına girdi. Adalarda İslami dönemde ilk Türk hakimiyeti İzmir merkezli bir beylik kuran Çaka Bey tarafından kurulmuştu. Tarihçilerin ilk Türk denizcisi olarak da kabul ettikleri Çaka Bey, 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Bizans’ın güç kaybetmesiyle birlikte, Oğuz boylarının Anadolu’yu Türk yurdu haline getirdiği dönemde İzmir ve civarında kendi adıyla anılan bir beylik kurmuştu.

Bizans elinde esir Türk emiri

Çaka Bey’in hayatına dair en önemli bilgiler Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un kızı Anna Komnena’nın babasının iktidar dönemini anlattığı Alexiad isimli eserinde yer alır. Anna Komnena’nın adını Tzakhas olarak zikrettiği Çaka Bey, Süleyman Şah, Danişmend Gazi, Mengücek Gazi, Artuk Bey gibi, Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu’ya gaza akınları düzenleyen Türk emirlerinden birisi olup, Konstantinapolis taraflarına yaptığı bir akın sırasında Bizanslı kumandan Aleksandros Kabalikos tarafından esir alındıktan sonra İmparator Nikephoros Botanniates’e hediye edilmişti.

Bizans imparatorlarının eskiden beri benimsediği, Kuman/Kıpçaklar, Peçenekler gibi Türk unsurları kendi hizmetinde kullanma politikasının bir tezahürü olsa gerek, Botanniates de Çaka Bey’i hizmetine aldı. Ona çok iyi davrandı, “asaletli” anlamına gelen “protonobilissimus” unvanı verdi. Çaka Bey de, imparatora sadakat yemini etmekte bir mahsur görmedi ve kısa sürede imparatorun güvendiği emirlerden birisi haline geldi. Bizans sarayında bulunduğu yıllar Çaka Bey’in hayatında pek çok şeyi değiştirdi. Roma ve Yunan kültürü hakkında bilgiler edindi, Homeros’tan ezbere parçalar okuyabilecek kadar Grekçe öğrendi. Bu arada İmparator ile yakınlığı daha da pekişti.

Şer görünende hayır vardır

1076 yılında Botanniates’in ölümü her şeyi bir anda değiştirdi. Tahtın yeni sahibi I. Aleksios Komnenos, aralarının pek de iyi olmadığı selefinin bütün ekibini yönetimden ve saraydan uzaklaştırdı. Bu arada Çaka Bey’in bütün unvan ve yetkileri de elinden alındı. İmparator, bu şekilde davranmakla uzun vadede güçlü bir düşman kazandığının farkında değildi. Çaka Bey, bu şekilde geri plana itilip, bütün yetkileri elinden alınınca, muhtemelen durumun ilerleyen zamanda daha da aleyhine gelişeceği endişesiyle yanında güvendiği dostlarından bazıları olduğu halde Konstantinapolis’ten ayrılarak İzmir’e gitti. Bölgedeki Türkmenleri kendi tarafına çekip İzmir’i ele geçirerek kendi adıyla kurduğu beyliğin başkenti yaptı. Çaka Bey, Bizans sarayında yaşadığı dönemde devletin siyasi zaaflarını ve hangi şartlar altında nasıl davranması gerektiğini öğrenmiş, Bizans’ın dostlarını, düşmanlarını, çok iyi analiz etmişti. Bizans’a karşı üstünlük kurmanın temel şartlarından birisi iyi bir donanmaya sahip olmaktı. Bu nedenle İzmir’e yerleşir yerleşmez bir donanma inşa etti, tecrübeli denizcileri hizmetine aldı. Hazırlıklarını tamamlayınca ilk olarak Urla’yı ve Foça (Phokia)’yı ele geçirdi.

Adalarda Türk-Bizans savaşı

Bu iki şehrin fethi büyük bir yankı uyandıran Çaka Bey’in bir sonraki hedefi Ege Adaları oldu. İlk saldırı Midilli Adası’na yapıldı. Adanın valisi Alpus, sahilde bir anda Çaka Bey’in donanması görünce karşı koyamayacağını anlayıp korkuya kapılarak, kuşatma gecesi adadan ayrılıp Konstantinapolis’e kaçtı. Fırsattan yararlanan Çaka Bey, ani bir hücumla Midilli’nin önemli bir kısmını ele geçirdi. Adanın Çaka Bey’in saldırdığı kısmının tam tersi istikametindeki ucunda bulunan Methymna şehri, coğrafî açıdan elverişli konumu ve güçlü surları sayesinde ciddi bir direniş gösterdi. Şehri kuşatmada ısrarcı olmanın bir yarar getirmeyeceğini düşünerek Çaka Beyi, buradan ayrılıp Sakız’a doğru hareket etti ve ciddi bir zorlukla karşılaşmadan adayı ele geçirdi.

Çaka Bey’in Ege Adaları’nı teker teker ele geçirdiğini gören I. Aleksios Komnenos, adalarda yeniden kontrolü sağlamak amacıyla Niketas Kastamonites kumandasında bir donanmayı bölgeye gönderdi. Bizans donanmasını Sakız Adası ile Çeşme arasındaki Koyun Adaları civarında karşılayan Çaka Bey, Bizans gemilerinin büyük bölümünü batırdı, kalan kısmını da ele geçirdi.

Koyun Adaları Savaşı Türklerin Bizanslılar karşısında kazandığı ilk deniz zaferi olması bakımından oldukça önemlidir.

Yenilgi imparatoru pes ettirmemişti. Derhal yeni ve daha güçlü bir donanma kuran İmparator, Bizans’ın önemli denizcilerinden Dalassenos’u bu donanmayla birlikte Çaka Bey’in üzerine gönderdi. Bu sırada İzmir’de bulunan Çaka Bey, Dalassenos’un Sakız Adası’na geldiğini öğrenince, derhal buraya saldırıp Bizans donanmasının bir kısmını tahrip etti. Ancak Dalassenos adanın batısına çekilmiş ve avantajlı durumunu korumuştu. Çaka Bey de savaşın sürmesi halinde bu güçlü donanma ile başa çıkamayacağının farkındaydı. Bu nedenle zaman kazanıp, İzmir’den yardım alabilmek amacıyla barış teklif etti. Anlaşma şartı olarak eski unvanlarını geri istiyor; talepleri kabul edildiği takdirde adaları geri vermeyi taahhüt ediyordu. Bunlara ilâveten kızını Bizans imparatorunun oğluna vermeyi ve açlık çekmeye başlayan Bizans donanmasına yiyecek yardımında bulunmayı da öneriyordu. Dalassenos, Çaka Bey’in niyetini sezmekle birlikte, kendisinin de zamana ihtiyacı olduğu için anlaşmayı kabul etmiş gibi göründü. Çaka Bey bölgeden ayrılınca Sakız, Midilli ve diğer Ege Adalarını da ele geçirdi. Böylelikle Çaka Bey’in idaresi altındaki adalar tekrar Bizans hâkimiyetine girdi. Bu zaman diliminde Dalassenos’un başarılarını izlemekle yetinen Çaka Bey, donanmasını güçlendirmeyi tercih etti. Onun bu dönemdeki tavrı tedbir amaçlı bir sakinlik olarak değerlendirilebilir.

Bizans’a tehdit

Çaka Bey, en başından beri Ege Adaları ile İzmir’den Çanakkale’ye kadar olan bölgeyi ele geçirerek, Çanakkale Boğazı üzerinden Gelibolu’ya geçmeyi hedefliyordu. Böylece Trakya’yı kontrol altına alabilecek, Bizans başkenti Konstantinapolis’i tehdit edebilecekti. Ancak bunu başarabilmesi için çok daha büyük müttefiklere ihtiyacı vardı. Bu amaçla Balkanlar’daki Peçenekler ve Türkiye Selçukluları’nın temsilcisi Ebu’l-Kasım ile anlaştı. Bu şekilde deniz yoluyla kendisi, Balkanlar’dan Peçenekler, Anadolu’dan Selçuklular Bizans Devleti’ni baskı altına alacaklardı.

Çaka Bey’in müttefiklerinden ilk harekete geçen Peçenekler oldu. Bizans ordusunun bu saldırıyı karşılamak amacıyla Trakya bölgesine gitmesinden faydalanan Çaka Bey Ege Adaları’nı tekrar ele geçirdi. Bu arada İmparator da bazı ittifak arayışlarına girişmişti. Şiddetli kış boyunca arayışlarını sürdüren Aleksios Komnenos, nihayet, başka bir Türk boyu olan Kumanlar ile anlaştı. Bu ittifaktan habersiz, 1091’de bir kez daha harekete geçen Peçenekler, Meriç kıyısına gelerek yapılan plan gereği Çaka Bey’i beklemeye başladılar. Ancak, olumsuz kış şartları nedeniyle donanmasını vaktinde hazırlayamayan Çaka Bey, planlanan zamanda Meriç’e ulaşamadı. Onun gelişini bekleyen Peçenek kuvvetleri bir anda karşılarında Bizans-Kuman müttefik ordusuyla karşı karşıya geldiler. Kısa süren şaşkınlık sonrası derhal hücuma geçseler de ağır bir yenilgi almaktan kurtulamadılar.

Selçuklular ile akraba

Çaka Bey, en güçlü müttefikinin Kumanlar tarafından imha edilmesi üzerine yönünü diğer müttefiki Türkiye Selçukluları’na çevirdi. Bu sırada Türkiye Selçuklu tahtına I. Kılıç Arslan geçmişti. Çaka Bey, I. Kılıç Arslan ile görüştü ve kızını onunla evlendirmek suretiyle akrabalık bağı kurdu. Ertesi yıl Aleksios Komnenos, bir kez daha harekete geçerek, karadan Ioannes Doukas, denizden de Dalassenos idaresinde güçlü bir orduyu Çaka Bey’in üzerine gönderdi. Bizans donanması Midilli kıyılarına geldiğinde, Çaka Bey adanın savunmasını kardeşi Yalvaç’a bırakarak, şehir dışında Bizans ordusunu karşıladı. Bizanslılar adayı yoğun bir muhasaraya tâbi tuttular. Kuşatmaya üç ay boyunca direnen Çaka Bey, donanmasının tamamen imha edilmesini engellemek için Bizans ile anlaşma yapmak zorunda kaldı. Çaka Bey, anlaşma şartı olarak, donanmasıyla birlikte İzmir’e dönmesine izin verilmesini istiyor, bu şartı kabul edildiği takdirde, Midilli Adası’nı kendilerine teslim etme sözü veriyordu. Bizanslılar Çaka Bey’in teklifini kabul etmiş gibi göründüler; ancak Çaka Bey adadan ayrılır ayrılmaz gemilerine saldırdılar. Hafif bir gemiye binmiş olan Çaka Bey, son anda esir olmaktan kurtularak İzmir’e ulaşmayı başardı. Onun ayrılmasından hemen sonra Midilli ve Sisam Bizanslıların eline geçti.

İzmir’e dönen Çaka Bey, yeni bir donanma hazırladı ve Bizans donanmasının Rodos ve Kıbrıs adalarında çıkan isyanları bastırmak amacıyla bölgeden ayrılmasından faydalanıp Midilli, Sakız, Sisam ve Rodos’u ele geçirdi. İlerleyişine devam ederek Edremit’i ele geçirip, Bizans’ın gümrük kapısı durumundaki Abydos’u, yani Nara Burnu’nu kuşattı. Çaka Bey’in bu başarıları imparatoru bu kez çok daha köklü çözümler aramaya itmişti.

Çaka Bey’in güçlenmesi sadece Bizans için değil, Anadolu’daki nüfuzunu artırmak isteyen Selçuklular için tehdit oluşturuyordu. Bu nedenle Aleksios Komnenos, Çaka Bey’e karşı yeni bir müttefik bulmakta pek zorlanmadı. Zekî bir hükümdar olan İmparator, Sultan Kılıç Arslan’ın da kayınpederi Çaka Bey’in bu derece yükselişinden rahatsızlık duyduğunun da farkındaydı. Sultan, kayınpederinin son seferinde siyasî hâkimiyetini kendi devletinin sınırı olan Marmara kıyılarına kadar genişletmesinden pek hoşlanmamış; onu ülkesinin siyasî geleceği açısından bir tehdit olarak görmeye başlamıştı. O, Çaka’nın hâkim olmak istediği Çanakkale bölgesini kendi fetih alanı olarak kabul ediyordu. Bu nedenle Bizans imparatorundan gelen kışkırtıcı mektup, Kılıç Arslan’ı kayınpederi Çaka’ya karşı harekete geçirmeye yetti.

Sultana mektup

İmparator I. Aleksios Komnenos sultana gönderdiği mektubunda şunları yazıyordu:“Şanı büyük Sultan Kılıç Arslan; Biliyorsun ki, senin Sultanlık sana baba mirası olarak geçmiştir. Oysa senin kayın baban Çaka, görünüşte Rûm Devleti’ne karşı silahlanıyor ve kendisine Basileus dedirtiyor. Ama besbelli ki bu yaptıkları aldatmaca ve gösterişten başka birşey değildir. Aslında öylesine büyük deneyim sahibi bulunan ve son derece bilgili bir kişi olan o, kendisinin Rumlar üzerinde Basileus’luğa hiçbir hakkının bulunmadığını ve bu kadar büyük bir devletin başına geçmesinin olanaksız olduğunu biliyor. Kurduğu bütün tezgâh sana karşı yönelmiştir. Bu durum karşısında sen ne onu başıboş bırakmalısın ne de cesaretini yitirmelisin; yapman gereken tahtını kaybetmemen için uyanık durmandır. Bana gelince, ben Tanrının yardımıyla onu Rûm ülkesinin sınırlarından kovarım; seni de kendi çıkarın için, ülkeni ve egemenliğini uyanıklıkla korumaya ve olursa barışçı yollardan, o bunu itemezse silahla onu yeniden kendi boyunduruğuna almaya davet ederim”.

Kurnaz politika

İmparatorun uyguladığı kurnazca politika sonuç verdi. Mektubu alan I. Kılıç Arslan, 1095’te Nara Burnu’nu kuşatan Çaka Bey’in üzerine yürüdü. Damadının düşman tarafına yardıma gelmesiyle iki ordu arasında kalan ve henüz gemilerini denize indirememiş olan Çaka Bey, barış istemek zorunda kaldı. Kendisine karşı kurulan komplodan habersiz bir şekilde, neler olup bittiğini anlamak için Sultan Kılıç Arslan’ın ordugâhına gittiği sırada bir rivayete göre bizzat sultan, diğer bir rivayete göre ise sultanın adamları tarafından öldürüldü. Böylece Türklerin Çaka Bey merkezinde kurduğu saman alevi gibi parlayan denizlerde yükselişi bir süreliğine de olsa son bulmuş oldu. Savaşçılığı, kahramanlığı ve cesaretiyle tanınan Çaka Bey, ilk Türk tersânesini ve donanmasını kurmuş, Türklerin İzmir ve civarına yerleşmesini sağlamıştı. İlerleyen dönemde onun bıraktığı bayrağı bu bölgeye hakim olan Aydınoğulları Beyliği alacaktı.

[email protected]