Ekonomik koridor rekabetleri
ABONE OL

Cumhurbaşkanı Erdoğan 13 yıl aradan sonra Bağdat'a iki ülke arasında yeni bir sayfa açan çok önemli bir ziyarette bulundu. Bu ziyareti anlamlı kılan en önemli husus ziyaret sırasında imzalanan önemli anlaşmalardı. Türkiye ve Irak arasında başta güvenlik, ticaret ve enerji olmak üzere çok geniş bir yelpazede 26 anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar arasında ise iki husus ön plana çıkıyor; terörle mücadele ve Kalkınma Yolu.

Asya ile Avrupa arasında kritik bir jeopolitik hatta yer alan Orta Doğu bölgesindeki küresel ekonomik koridor rekabetinin tarihi oldukça eskidir. Bugün "Kalkınma Yolu" projesi olarak adlandırdığımız proje de 1880'li yıllardan itibaren Almanya İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Berlin-Bağdat demiryolu projesine paralel bir projedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bağdat'ta gerçekleştirdiği ziyaretle aynı saatlerde Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in İstanbul'da bulunması ve Alman sermayesi ile inşa edilen Sirkeci Garı'nda verdiği fotoğraf, yaklaşık bir buçuk asır önce planlanan bu jeopolitik hat üzerindeki rekabetin sembolik ifadesi olarak okunabilir.

Rekabette Türkiye'yi ön plana çıkaran faktörler

2008 küresel ekonomik krizi küresel ölçekte çok önemli ekonomi politik değişimlere zemin hazırladı. 2008 sonrası dönemde Batı ekonomilerinin içine düştüğü zafiyete ilaveten Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomilerin hızla büyümeye devam etmesi küresel siyasetin ve iktisadın ağırlık merkezinin Asya-Pasifik bölgesine kaymasına yol açtı. Bugün Çin, Japonya, Kore ve Hindistan gibi dünyanın en büyük ekonomilerinin yer aldığı Asya-Pasifik bölgesi aynı zamanda dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda. Asya-Pasifik bölgesinin artan üretimine ilaveten Batı yakasının yani Amerika ve Avrupa kıtalarının artan tüketimi Asya ile Avrupa arasındaki geçişi oldukça önemli kılıyor. Sayılan bu gelişmeler Orta Doğu bölgesinin jeopolitik önemini oldukça artırmakta Asya ile Avrupa arasındaki geçişin sağlandığı kritik güzergahlara sahip olan Orta Doğu bölgesinin jeopolitik önemini artırıyor.

Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasındaki geçişin sağlandığı kritik güzergâhlarda son dönemde yaşanan jeopolitik krizler ekonomik koridor rekabetinde Türkiye'yi ön plana çıkaran temel faktör olarak değerlendirilebilir. Karadeniz'in kuzeyinden geçen rota 2000 sonrası Rusya'nın revizyonist politikaları sebebiyle güvenilir bir güzergah olmaktan çıktı. 2008 yılında Rusya'nın Gürcistan'a askeri müdahalesiyle başlayan bu jeopolitik gerilim 2014 yılında Kırım'ın ilhakı ve 2022 yılında Ukrayna topraklarının Rusya tarafından işgaliyle daha da derinleşti.

Asya ile Avrupa arasında kritik geçişin sağlandığı en önemli güzergâh rota Orta Doğu bölgesiydi. 2003 yılında Irak'ın ABD tarafından işgaliyle başlayan jeopolitik gerilim 2010 yılında başlayan Arap Baharı süreciyle devam etti ve 2023 yılında İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı savaşla daha da derinleşti.

Rusya'nın revizyonist politikalarıyla Karadeniz'in kuzeyinde, Orta Doğu'daki zayıf ve çökmüş devletlere ilaveten İsrail'in Gazze'ye düzenlediği savaşla tırmanan jeopolitik gerilim Türkiye'yi Asya ve Avrupa arasındaki ekonomik koridor rekabetinde önemli bir aktör haline getiriyor.

Ziyarette ön plana çıkan hususlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bağdat ziyaretinde iki faktörün ön plana çıktığını söyleyebiliriz; güvenlik ve ticaret. İlk olarak; Türkiye'ye 40 yıl aşkın bir süredir terörle mücadele eden bir ülke. 2003 yılındaki Amerikan işgalini takip eden süreçte Irak'ta merkezi hükümetin çökmesi ve ülkede ortaya çıkan istikrarsızlık terör örgütleri için Irak'ı güvenli bir sığınak haline getirdi. Bugün Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin önemli bir kaynağını teşkil eden PKK terör örgütünün önemli ölçüde Irak'ta yuvalandığı biliniyor. Son dönemde her iki ülke arasında yürütülen müzakereler sonucu Irak'ın PKK'yı "yasaklı örgüt" ilan etmesi Türkiye'yi tatmin etmese de memnun etmiş gözüküyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten yaptığı açılamada Iraklı yetkililerden PKK'nın terör örgütü olarak ilan edilmesini beklediğini ifade etti.

Bu ziyaretin Türkiye açısından ortaya çıkardığı en önemli kazanımlardan birisi Türkiye'nin yakın gelecekte Irak'ın kuzeyine düzenlemeyi planladığı operasyonların Merkezi Irak Hükümeti ve kuzeydeki Özerk Yönetim tarafından zımnen kabul edilmesidir. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'nin PKK ile mücadele kapsamında Irak topraklarına düzenlediği operasyonlar ve Irak'ın kuzeyinde bulundurduğu bazı askeri üsler hem Merkezi Hükümet hem de kuzeydeki Özerk Yönetim tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Bu ziyaret sırasında yapılan müzakerelerle Türkiye'nin meşru müdafaa kapsamında Irak topraklarına sıcak takip yapabilmesi ve bölgedeki askeri üsleri, hem merkezi hükümet tarafından hem de kuzeydeki özerk yönetim tarafından zımnen kabul edildi.

İkinci olarak; 2008 küresel ekonomik krizini takip eden dönemde Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasında ekonomik koridorlar projeleri ortaya çıktı. Çin'in 2010'lu yıllarda geliştirdiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi, Hindistan'ın 2023 yılında planladığı Hindistan-Orta Doğu -Avrupa ekonomik koridor projesi bu projelerin en önemlileri olarak sayılabilir. Her iki projenin de en zayıf halkası Orta Doğu bölgesidir.

Son yıllarda İran ile Suudi Arabistan arasındaki jeopolitik rekabete ilaveten 2023 yılında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları Bab el-Mendeb ve Süveyş Kanalı gibi kritik su yollarının güvenirliğini tartışmalı hale getirdi. Husi milislerin Bab el-Mendeb boğazı ve İran'ın Hürmüz boğazı üzerindeki sıkı kontrollere ilaveten İran ile İsrail arasında tırmanan gerilim, aktörleri alternatif güzergâh arayışına sevk etti. Ayrıca Rusya ile Batı arasındaki gerilim, Rusya'ya olan enerji bağımlılığından kurtulmak isteyen Avrupa ülkelerinin alternatif enerji kaynaklarına yönelme ihtiyacını artırdı. Dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olan Orta Doğu bölgesinin enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara güvenli bir biçimde taşınmasında Türkiye'nin oynayabileceği rol Kalkınma Yolu Projesi'ni sadece Türkiye ve Irak arasında değil küresel ekonomi, ticaret ve enerji güvenliği açısından da önemli kılmaktadır. Halihazırda Kalkınma Yolu Projesi'ne Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin duyduğu ilgi, küresel ekonomi ve enerji güvenliği açısından projenin önemini göstermektedir.

Kalkınma Yolu Projesi'nin Irak açısından da çok büyük stratejik kazançlar sağlayacağını söyleyebiliriz. Bu proje 2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra toprak bütünlüğü zedelenmiş olan ülkeyi birleştirecek çok önemli bir çimento işlevi görecektir. Ülkenin en güney ucundaki Büyük Fav Limanı'ndan başlayarak Türkiye sınırına kadar yaklaşık 1200 km boyunca uzanacak olan bu ekonomik koridorun çalışmaya başlaması, Irak'ın toprak bütünlüğüne önemli katkılar yapacaktır. Bu proje zengin enerji kaynaklarına sahip olan Irak'ın sahip olduğu bu enerji kaynaklarını güvenli bir rota üzerinden uluslararası piyasalara arz etmesini de kolaylaştıracaktır. Bugün Irak önemli bir petrol ihracatçısı ülke olsa da sahip olduğu doğal gaz rezervlerini ihraç edebileceği bir pazar bulunmuyor. Hem Türkiye pazarı hem de Türkiye üzerinden Irak doğalgazının Avrupa'ya taşınabilecek olması, Irak'ın enerji güvenliğine ve ekonomisine çok önemli katkılar yapacaktır.

[email protected]

  • Necmettin Acar
  • açık görüş
  • Kalkınma Yolu Projesi