Eksik ütü ve Kirkor Usta
ABONE OL

Beyaz eşya bayiiyim. Babam da öyleydi. “Bayi” kelimesinin sonundaki “i” harfini eze eze söylerdi babam. Ben onun kadar hevesli olmasam da işimi severim. Yaşadığım yer kasabadan iri, ilden ufak bir memleket olduğundan kim ne alacak bilirim. Kimin evinde buzdolabı eskidi haberim vardır. Kimin televizyonu artık ölmeye yakın belirtiler veriyor sezerim. İşimi sevdiğimden mi bilinmez. Ürününü sattığım markalara da pek düşkünümdür. Bölge bayisinin oğlunun doğum gününe varıncaya kadar takip eder, firmama sahip çıkarım. Firmam da beni sever güzel indirimler, kampanya paketleri alırım. Bir de yıl boyunca bayi toplantıları olur onları hiç kaçırmam.

Bu sefer toplantımız Amerika’daydı. Pek heyecanlıydım. Filmlerde gördüğümüz koca memlekete, dünyanın merkezine gidiyorum diye çocuklar gibi şendim. Ama bizim hanım heyecan öldürücüdür. Aman gören de fethe çıkıyorsun sanacak. Otel açık büfelerinden tıksırıncaya kadar yiyip geleceksiniz, abartma ne olur diyordu. Abartmadan olmaz. Benim hayatımda her gün başka bir heyecan olmuyor. Azıcık abartıp zevkini çıkarmazsam çatlarım dedim ve çocuklara bilgisayarda Amaerika’yla ilgili ne varsa açtırıp okudum.

Takım elbiseye düşkünlük

Seyahat için hazırlıklarımızı gün evvelinden tamam etmiştik. Bir tek takım elbiselerimin ütüsü kalmıştı. Bendeniz takım elbiseye pek düşkünümdür. Takımım olmadan şuradan şuraya adım atmam. Takım elbiseyi ortaokulda sırtıma geçirmişim o günden beri ayıptır söylemesi adet olsa ceketimle yatarım yani o kadar söyleyeyim.

Allah bize iki yavru verdi. Oğlum büyüktür liseden sonra okumadı benim yanımda ticaret yapmaya heves etti şimdilik dükkanda bakalım. Kızım ise henüz sekizinci sınıfta evvelden orta son dediğimiz devrededir. Ben yavrularıma dayanamam ama kızın yeri başka anamın adını koydum o sebepten midir bilinmez, kızıma kıyamam. Benim bu tatlı kızım Amerika seyahatimizden önce hazırlıklar devam ederken. Baba bu sefer ütüleri ben yapayım diye ısrarcı oldu. Dedim ya kızıma dayanamam. Eh peki öyle olsun yalnız dikkat et ütüsü jilet gibi olmayan takım giymem ben biliyorsun dedim.

Çocuk işte heves etti diye sesimi çıkarmadım. O sıralarda dükkanda bir yoğunluk olduğundan mıdır nedir hazırlıklarla pek ilgilenemedim. Takımlarımı kızım ve annesi hazırlayıp koydular çantaya. Vakit tamam oldu. Dükkanı oğluma emanet edip. Hepsiyle vedalaşıp yola düştüm. Önce ile varılacaktı. Oradan diğer bayilerle bir olup havaalanına Ankara’ya ulaşacağız. Amerika’ya varmadan evvel bir o kadar da burada yolumuz var. Bayi toplantılarında kuraldır. Hepsiyle selamlaşacaksın ama hepsiyle muhabbet edemezsin. Herkes kafa dengini bulur. Benim de üç arkadaşım var. Yaşları benden büyük ama aramız pek iyi, şeker gibiyiz. Hemen ahbaplarımı buldum. Muhabbetimiz daim olsun pek neşeli geçti yolculuğumuz. O zamanki Amerikan başkanı Obama idi. Bir de bayimiz var adı “Hasan Oba” biz de onunla kafa bulduk “Hasan Oba-Hüseyin Obama” diye epeyce güldük. Bak biz gülüyoruz da Hasan Oba gülmüyor mu? O da bize katılıyor. Zaten muhabbet iki kişiliktir ikisi de lezzet alırsa tadı çıkar, iyi olur.

Dört şerit otoban gibi

Yol uzun olacağından ben takımımı ona göre seçmişim. Artık gözden çıkardığım bir takımımı yol için esvap ettim. Yansa, yırtılsa da umurumda olmaz. Yolda gülüp şakıyarak bazen uykunun kucağına düşerek vakit geçti. Sonunda biz otelimize vardık. Ben hemen takımlarımı çantadan çıkarıp astım. Sonra hemen karnımızı doyurduk ve beni bir uyku bastı ki sormayın. Uykuya direnmek iyilik getirmez vardım hemen yattım. Nasıl olduysa sabaha yakın uyandım. O kadar saat nasıl uyuduysam sızıp kalmışım. Bizim arkadaşlar gece bir ufak gezinti yapmışlar. Benim kapıma tıklatmışlar ama duymamışım. Sabah kahvaltı saatinden evvel kalktım. Hazırlandım. Misler gibi kokumu süründüm. Hangi takımımı giyeceğim belli tabii. Kızımın ütülediği takımları giyeceğim diyerek de heyecanlıyım. Hemen takımı çıkardım. Pantolonu giyince ne göreyim. Kızımın yaptığı ütü gidiş geliş dört şerit otoban gibi olmuş. Çizgiler birbirine karışmış. Yani pantolon berbat durumda. Diğer takımlara baktım. Hepsi öyle. Ne yapacağımı şaşırdım. Hemen telefona sarıldım. Evi arayacağım. Ama aklıma geldi. Kızcağız ütüsünün kötü olduğunu duyarsa üzülür yavrum dedim Telefonu bıraktım. Pantolonları bu halde giymek olmaz. Allah’ım bana bir çare diye kıvranırken otelin terzisi vardır diye düşündüm. Hemen bizim tercümanı aradım. Durumu anlattım. Resepsiyona sorduk terzi öğleden sonra birle, üç arası açılıyormuş. Odada ütü varsa ben yapayım dedim. Odayı taradım ütü yok. Resepsiyona tekrar sorduk peki sizde ütü var mı? Yok dediler. Hay sizin Amerika’nız batsın Türkiye’mde olsak ya ütü bulur ya ütücü bulursun ve müşteriyi mağdur etmezsin. Bu adamların tavrı benim sattığım buzdolaplarından daha soğuk. Yapacak bir şey yok. Ben o şekilde giyemem pantolonları. Mecburen yolda giydiğim takıma mahkum olduk. Takım sırtımda toplantılara katıldım. Sonra şehir turu yaptık. Ben o sırada terzi arıyorum. Tabelalar hep yabancı tercümandan terzi nasıl yazılır öğrendim. Epeyce baktım tabelalara. Maksadım oteldeki terziye mahkum olmadan dışarıda işimi halletmek. Sonra bir köşede küçük bir tabela gördüm. Terziye girdik. Tercüman durumumuzu anlattı. Gözünde yakın gözlüğü olan, yaşı da epeyce ilerlemiş adam. Türkçe cevap vermesin mi? Nasıl şaşırdım! O şaşkınlıkla varıp adam kucakladım. Meğer terzimiz İstanbul’umuzdan göç edip Amerika’ya yerleşmiş. Adı Kirkor Hamparsum. Ben gezmeyi falan bırakıp dükkanda muhabbetin dibini buldum. Kirkor Usta da beni pek sevdi. Beraber yemek yedik. Otele bir çırak gönderip pantolonları aldırdık. Güzelce yanlış ütüyü bozup jilet gibi ütüledi yeniden. Ve ertesi gün de buluşalım diyerek sözleşip ayrıldık. İçimde kelebekler uçuştu. Sen şu işe bak Amerika’nın bilmem neresinde Türkçe konuşan bir terzi bul. Büyüksün Türkiye’m dedim.

Kırk yıllık ahbap

Ertesi gün de ve diğer üç gün boyunca yedik içtik gezdik Kirkor Usta ile. Ayrılırken bir de fotoğraf çektirdik. Dükkanın önünde. Sonra kırk yıllık ahbap gibi güç bela vedalaşıp ayrıldık. Bayi arkadaşlar biraz sitem ettiler. Bizi bıraktın bu sefer dediler. Ama olsun bir ahbabımız daha oldu.

Eve geldim olanı biteni hanıma çocuklara anlattım. Kirkor Usta ile olan fotoğraflarımızı gösterdim. Kızım meraklıdır sordu; “Baba neden terziye gittin ki?” Dilimin ucuna geldi ama diyemedim. “Benim zilli kızım senin yaptığın bozuk ütüyü düzeltmek için gurbet illerde terzi aradım.” diyemedim. “Kızım öylesine gezerken rastlaştık” dedim. Ben kızıma dayanamam demiştim ya...

[email protected]