Fatih o gün vazgeçseydi?
ABONE OL

Erdem Yayınları, tarihçi Prof. Dr. Haşim Şahin editörlüğünde önemli bir projeye imza attı. Bu proje kapsamında Türk tarihindeki önemli onlarca ismin biyografisi yazıldı ve bir kısmı da yazılmaya devam ediyor. Erdem Yayınları’nın maksadı bu biyografilerin en güncelinin ve doğrusunun Türk yazarlarca yazılmasını sağlamak. Bu konuda oldukça başarılı olduklarını da söylemek mümkün. Metinlerin bilimsel, buna rağmen kolay okunur ve anlaşılır olmaları bu dizinin bir başka önemli özelliği. Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu da Fatih Sultan Mehmed’in biyografisini kut (inayet) ve yönetim ilkeleri çerçevesini gözeterek kaleme aldı. Kitap, Fatih’in şahsında ve yönetiminde birçok gizemli noktayı irdeliyor.

Fatih’in tarihçiler tarafından adeta insani vasıflarından uzaklaştırılarak tekrar yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Tarihçi Teyfur Erdoğdu ‘Fatih Sultan Mehmed-Fethin Babası’ isimli kitabında bilimsel verilerle, bize öğretilen Fatih’in dışına çıkmayı hedefliyor.

Bize öğretilen Fatih’in dışına çıkmayı hedeflemişsiniz. Makas çok açık mı?

Hayır, makasın çok açık olduğunu söyleyemem. Lakin bugüne kadar Fatih sadece başarıları ile ele alındı. Başarısız olduğu fetih, yönetim ve insani ilişkileri tarihçilerce maalesef hep örtüldü. Fatih tarihçiler tarafından adeta insani vasıflarından uzaklaştırılarak übermensch (üstün insan) olarak tekrar yaratılmaya çalışıldı. Bu tür çalışmaların okuyucu üzerindeki toksik etkisi çok yüksektir. Bu çalışma ile güttüğüm en önemli gayem tarihi olayları örtbas etmeden ve apaçık, eli yüzü düzgün bir biyografi yazmaktı. Anladığım kadarı ile Fatih büyük hedeflerin insanı ve bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için de manevi olduğu kadar maddi açıdan da güçlü ve gerektiğinde yıkıcı olmayı bilmiş. Gerektiğinde gözünü kırpmadan kendi adamlarını, akrabalarını bile harcamış, para ile satın alınabilecek insan ve bilgi dahil her şeyi satın almış. Özetle ispatlayamadığımı yazmadım, bilimsel yollarla ölçüm yapamadığımdaysa olsa olsa diyerek farazi konuşmadım.

Bu çalışmayı hazırlarken Fatih’ten ne öğrendiniz?

- Müthiş bir azim ve gayret sahibi. Trabzon’un fethindeki çabası mesela inanılmaz. Bu özelliği beni kendi zorlu işlerim konusunda oldukça şevke getirdi.

- Anadili dışındaki dillere, sanat ve tarihe duyduğu ilgi, bir kez daha doğru yolda olduğumu teyid etmiş oldu. Sanat ve kültür kişiye çok yönlülük kazandırır. Farklı bakış açıları elde ettirir.

- Büyük hedeflerin varsa maddi-manevi her yönden güçlü olmalısın. Bu hedefleri gerçekleştirmek yolunda soğukkanlı/sabırlı olmalı, tereddüt etmemeli ve zulmetmemek şartıyla kimsenin gözünün yaşına bakmamalısın.

- Etrafında liyakatli, açık sözlü ama terbiyeli (haddini bilen) ve dürüst insanları toplamalısın.

- Kimseye karşı saygıda kusur etmemelisin ve hiç kimseyi küçümsememelisin.

Fatih’in kültür ve sanatla ilişkisi nasıldı?

Bir rivayete göre mütedeyyin Fatih sarayının duvarlarını müstehcen resimlerle süsleyecek kadar sanat aşığıydı. Bu hususta aşırı gittiği düşünülmüş olacak ki tahta geçen II. Bayezid bu resimleri derhal saray dışına çıkartıp sattırmıştır. Kültür konusunda ise eski çağ insanlarına ve hayatlarına çok ilgi duyduğunu biliyoruz. Özellikle büyük komutanların yaşamlarını inceliyor; onların taktiklerini öğreniyordu. Karada gemi yürütme bu taktiklerden biridir, mesela. Yine Atina fethi başta olmak üzere ele geçirdiği Ege’deki yerleri Antik Yunan filozof ve düşünürlerinibildiği halde ve bu müktesebatla gezmiş ve onlardan çokça etkilendiğini bizzat dile getirmiştir.

Sizce Fatih’in en çok hangi yönleri ıskalanmış?

Serbest fikirli, vicdanı hür biri olması bendenizce ıskalanan en büyük yönü. Sünni İslam’a göre din dışı kabul edilen Hurufi zümrelerini sarayında ağırlaması, Hıristiyanlardan dinlerini öğrenmeye çalışması, filozoflar ve hümanistler ile münazaralara başvurması gerçekten çağının ötesinde olduğunu gösteriyor. Iskalanan bir başka yönü de büyük idealleri uğrunda yapamayacağı şeyin olmaması. Mesela savaş makinasına para lazım olduğu için tarikatların elindeki vakıf mallarına el koyması; halkın elindeki paranın değerini üç kez düşürerek aradaki farkı hazineye aktarması; feth ettiği bölgelere Müslümanları zorla yerleştirmesi; ağır vergilerle halkı zorlaması; Akşemseddin ile arasının bozulup onu bir manada gönüllü göçe icbar etmesi gibi hususlar ıskalanan yönleri. Ve daha bir çoğu kitapta inceleniyor.

Bazı liderlerden övgüyle bahsedilse de yaşadığı dönemde halkı tarafından pek sevilmediğini biliyoruz. Fatih’e halkın teveccühü var mıydı?

Zamanı halkının tamamının Fatih’e teveccüh gösterdiğini maalesef söyleyemiyoruz. Zamanında sevmeyeni zannımca çoğunluktaydı. Hünkarın, hedeflerini gerçekleştirmek uğruna yürüttüğü yukarıda da temas ettiğim serticraatıhalk tabakalarının ve bir çok kanadın ona muhalefet etmesine sebep olmuştur. İçteki bu katmanlı muhalefet ve dışarıdaki şedit düşmanlar ile baş edebilmek de Fatih’in büyük başarılarından biridir.

Hakkında bilinen yaygın yanlışlar, şehir efsaneleri neler? Ve tabii asılları neydi?

Yahudi bir hekim tarafından zehirlendiği iddiası geçersizdir, bir komplo teorisidir. Delilsizdir, ama okuyucuyu yönlendirmek için tarihçilerce bugüne kadar bu iddia dile getirildi. Fatih’in ordusunda her zaman gayrimüslim ve ecnebi askerler yer almıştır. Bizans tarafında da Müslümanlar II. Mehmed’e karşı savaşmışlardır. Bu durum o dönem için normaldir. Fatih tüm seferlerini başarı ile tamamlamış değildir. İskender Beg, Kont Drakula (Kazıklı Voyvoda)ya karşı da mesela başarı elde edememiştir. Yine II. Mehmed’in İstanbul kuşatmasının ortalarında mücadeleden vazgeçmeyi düşünmüş olması da bilinmeyenlerdendir.

Bu kitapta bilimsel tarih kitaplarında alışık olmadığımız bir üslup ve tarz var? Nedir bu?

Evet bendenizin geliştirdiği bu tarihçilik tarzında, esas olarak, geçmiş zaman bilgisine eğilir ve onu yeniden inşa ederken “bilmenin sınırları” göz önünde bulundurulur. Bir tarih kitabında ilk kez uygulanan bu tarza göre “bilmenin sınırları” sebebiyle tarihçi metinde ara ara, kendi sınırlılıklarımız ve bilgisizliklerimizi ele verecek itiraflarda bulunur; bu sınırlılıklarımız ve bilgisizliklerimiz dolayısıyla inşa faaliyetinde ve anlatımda hüküm vermek ve kesin konuşmak yerine tevazu yoğun cümleler kurar ve okuyucuların anlatının büyüsüne kapılıp da okuduklarının mutlak gerçekler olduğunu sanmaması için tiyatrodaki Brechtvari uyarılara benzer ikazlarla okuyucuyu metin boyunca uyanık tutmaya çalışır. Bu bağlamda en iyi tarihçi bendenizce söylediğinin mutlak gerçek olmadığını bilen ama söylediklerinin söylenebilecekler içinde en iyisi olduğunu düşünen ve bunu okuyucusuna anlatabilendir. Bu kitapta bunu yapmaya çalıştım.