Gizli toplulukların sosyolojisi
ABONE OL

Gizlilik ve açıklık. İnsan hayatının bu iki veçhesinin sosyolojisini yapmak mümkün. Grup ve birey arasındaki açık ilişki sosyolojik literatürün önemli bir kısmını oluşturur. Zira toplum bir ilişkiler şebekesidir ve bireyin grupla kurduğu ilişkideki sorunlar daha büyük toplumsal sorunların bir parçasıdır. Bu kontekstte ilişki kurulan en büyük grup toplum olmaktadır, daha sonra aile, akrabalık, arkadaşlık, iş arkadaşları, gönüllü ortaklıklar gibi gruplar gelir.

Toplumsal tarihe baktığımızda bireyin toplumla ilişkileri hakkında sürekli olarak analiz yapılıp teori üretilirken toplumun içinde muhakkak bulunan gizli gruplar sosyolojik tasavvurda o kadar da yer etmemiştir. İnsanların neden ya da kimden gizlendikleri konusunda düşünme genelde bu topluluklar toplumun geneli için bir tehdit oluşturduğunda gündeme gelmiştir. Ancak her toplumda gizlilik ve gizli grupların ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Rızaya dayalı otorite

George Orwel'in 1984'ü gibi bir dünya inşası aynı zamanda gizlilikle mutlak savaşın edebi ifadesidir. Kitapta tasvir edilen toplumda mevcut iktidar gizli ilişkileri sürekli olarak gözetler.

Grup ve birey arasındaki ilişkinin odak noktasında "otorite" bulunur. Bu otorite, Weber'den hareketle söylenirse yasal-rasyonel, karizmatik ve geleneksel tarzda olabilir. Otoritenin en önemli özelliği, rızaya dayanan, birleştirici, bütünleştirici olması, bireyde yükümlülükler ve bağlılık oluşturmasıdır. Bu otorite çoğunlukla bir lider kültü etrafında ortaya çıkar. Peki ama bu lider kültü nasıl oluşmaktadır?

Alman Yahudi filozof ve sosyolog George Simmel, Gizliliğin ve Gizli Toplumların Sosyolojisi adlı eserinde otoritenin oluşumunu ve grup gizliliğini bireysel ve toplumsal yönleriyle analiz etmiştir. Gizli toplulukların sosyolojisini araştıran ve öncelikle toplumda yalanı analiz etmekle başlayan Simmel'e göre "grubun ilk organizasyonu, katmanlaşması ve merkezileşmenin söz konusu olduğu toplumlarda, süreç zayıf olanın zihinsel ve fiziksel olarak üstün olana itaat etmesi yoluyla gerçekleştirilir. Başarılı olan yalan – yani fark edilmeyen – hiç şüphesiz bir zihinsel üstünlüğü ve daha az kurnaz zihinlere rehberlik yapma ve egemen olma becerisini ifade eder." (George Simmel, Gizliliğin ve Gizli Toplumların Sosyolojisi, Pinhan Yayıncılık, 2016, s.10)

Kayıtsız şartsız itaat

Bu türden gizli toplumlar, liderlere kayıtsız-şartsız ve körü körüne itaat örnekleri sunar. Bu topluluklar kendileri dışındaki başka bütün yasaları reddedecek tarzda anarşik bir karaktere sahiptir. Simmel grubun, örgütün amacının kriminal olduğunda liderinin sergilediği zalimliğin de o kadar arttığını ve kriminalleştiğini, adeta sınır tanımadığını ifade eder. Simmel'e göre, "Genel toplumun temel amacının güçlü (özellikle de siyasi) merkezileşme olduğu bir yerde, gizli toplum, içeriklerine ve amaçlarına bakmaksızın, bütün sosyal kurumlara karşı hasmane bir tavır takınır. Salt üniteler olmaları hasebiyle, bu gruplar, bireyleri üniterleştirme temayülü gösteren merkezileşme ilkesiyle yarışırlar. Merkezi gücün özel cemiyetlerle ilgilenmesi bütün bir siyasi tarih boyunca süregelen bir gerçektir." (akt. Nisbet Robert, Sosyolojik Düşünce Geleneği, çev. Yusuf Kaplan, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2020, s. 315)

Gerçekten de merkezi devletler, gizli topluluklarla tarih boyunca uğraşmışlardır. Kendi tarihimizde de görebileceğimiz gibi devletler bu türden gizli cemiyetleri kendi güvenliklerine tehdit olarak da görmüşlerdir. Hatta gizli topluluklar merkezi gücün amansız düşmanı olarak görülür hatta siyasi olarak reddedilen pek çok grup gizli toplumdur.

Bir gizli grubu nasıl anlarız?

Peki oluşturulmuş bir grubun gizli olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Ya da içinde bulunduğumuz grubun gizli ve merkezi güç için tehlikeli bir topluluk olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Bu şu şekilde anlaşılır: Özel amaçlar için kurulmuş bir örgüt ya da grup alışıldık diğer örgütlerden farklıdır. Bir kere şeffaf değildir. Üyeleri psikolojik bakımdan anonimdir ve birliği oluşturduklarında birbirleri hakkında bir şey bilmeleri gerekmez, bildikleri tek şey hep birlikte bir birlik oluşturmuş olmalarıdır. Mesela böyle bir gizli topluluk üyesi fabrikadaki bir işçi, bir esnaf örgütüne üye esnaf ya da mahalle derneğinde okey oynayan bir vatandaş veya kursa gidip ders alan bir öğrenci değildir. İkinci olarak bazen gizli topluluklar şu özelliği taşırlar: topluluğun üyeleri birbirini tanısalar da grubun liderleri tarafından üyeler arasındaki bağlantının kimse tarafından bilinmemesi telkin edilir. Yine grup üyesi bireylerin yaptıkları ya da sahip oldukları birer sır olarak kalabilir. Yani durum kısaca şu şekilde özetlenebilir: Üyelerinin birbirinden haberdar olduğu ancak birbirlerinden haberdar olduklarının, bağlantılarının gizlenmesi gereken topluluklar ve üyelerinin birbirinden hiçbir şekilde haberdar olmadığı ya da birbirlerini tanımadığı topluluklar. Bununla birlikte gizli toplumlar muhakkak ritüellere başvururlar.

Simmel'in de tespit ettiği üzere, gizli cemiyetlerin genel olarak toplumla ve merkezi güçle çatışmaları, devlet tarafından kovuşturulmaları onlara kendi içlerinde bir canlılık ve dirilme sağlar. Toplumun baskısıyla karşılaştıklarında kendi içlerine kapanarak kendi aralarındaki birlik duygularını pekiştirirler. Bu esnada dışarıdan gelen baskı arttıkça içerideki otorite gücünü arttırır ve cemiyetin üyeleri üzerinde kendi despotizmini ve totalliğini hissettirmeden yeni bir özgürlük alanı açarak egemenlik sağlar. Bu türden gizli topluluklar, cemiyetler ya da örgütler hemen hemen her toplulukta bulunur. Tarihte pek çok dini mezhebin ve devrimci hareketlerin genelde Simmel'in resmini çizdiği gizli cemiyet özelliklerini taşıdığını görüyoruz; Pisagorcu gizli toplum, Galya Rahip sınıfı, İlluminati, Çek tarikat Omladina, Masonlar, Haşhaşiler, bazı gizli tarikatler, seks tarikatları, vb.

Gizli toplumlar ve cemiyetler sadece merkezi güç, yani devlet için değil, açık toplumlar için de tehlike arz edebilir. Bu türden cemiyetlerin özellikle, gençler ve çocuklar üzerindeki tasarrufları dikkate değerdir. Gizli topluluk hayatta kalmak için kendisine üye devşirmek zorundadır. Bu ihtiyacını kimi zaman topluluk üyelerinden karşılar kimi zaman da başka ailelerin çocuklarını ikna ve kimi zamanda kaçırma yöntemiyle saflarına katar. (Yakın zamandan bir örnek verecek olursak ülkemizde çocuklarını PKK örgütüne kaptıran Diyarbakır Anneleri bugün onları geri almak için mücadele etmektedirler. Örnekler başka gizli topluluklar nezdinde de genişletilebilir)

Gerilim ve cazibe

Gizliliğe başka açılardan bakmak da mümkün. Gizlilik, pek çok açıdan gerilim üreticidir ve elbette hayatın gizli kalması gereken yanları mevcuttur. Mahremiyet insan hayatı için çok önemlidir. Tamamen açık, şeffaf olarak yaşamak ancak bir mit olabilir. Zaten böyle bir toplum ya ütopiktir ya da totaliter bir gözetleyicinin hükmü altındadır. Aile sırları, evlilik ilişkisi, dostluk sırları, devlet sırları deşifre edilmez, edilirse bu ahlaki hatta yasal bir eleştiriye tabi tutulur. Gizlilik bazen totaliter devletlere karşı kurulan gizli topluluklar için de vazgeçilmezdir. Simmel'in gizlilik hakkında bu kısa yazıya sığdıramayacağımız derinlikte olumlu ve olumsuz analizleri var. Gizliliğin toplumsal çekiciliğinin tartışılamaz olduğunu ifade ediyor. İnsanları gizli kalmaya iten en önemli saik ise onların kimlikleridir. Bu bazen dinsel veya siyasi kimlik bazen de kültürel ve cinsel kimlikleri olabilir. İnsanlar kimliklerinin gerektirdiği kimi ritüelleri siyasi iktidarlardan ve başka insanlardan saklamak isteyebilirler. İnsan ilişkileri devam ettiği sürece gizli topluluklar da varlığını mutlaka sürdüreceklerdir. Bunların tehlikeli boyuta ulaşanlarının nasıl bertaraf edileceği ise elbette başka bir yazının konusu.

[email protected]