Güvenli bölgeler sığınmacı sorununu ne kadar çözecek?
ABONE OL

Türkiye son yıllarda birçok nedenden dolayı göçmenler ve sığınmacılar için transit bir ülke olmaktan çıkarak hedef ülke haline geldi. Bu da ülkede yabancı sayısının artmasına neden olarak birçok sosyal problemi beraberinde getirdi. Son günlerde Türkiye'de yükselen göçmen karşıtı söylemler sığınmacı ve göçmenlerin kendi ülkelerine nasıl döndürüleceklerine dair siyasi ve sosyal bir tartışma ikliminin oluşmasına neden oldu. Geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacıların bir kısmının sosyal uyumsuzluğu, suç eylemlerine karışması gibi yerel ölçekli nedenler ile göçün beraberinde getirdiği sosyo-ekonomik sorunlar ile terörle mücadele ve milli güvenlik üzerindeki güçleştirici rolü gibi daha makro nedenler tartışma iklimini tetikleyen temel faktörler olarak sıralanabilir.

Kitlesel dönüş problemi

Yabancıların Türkiye'ye girişleri, Türkiye'de kalışları ve Türkiye'den çıkışları ile Türkiye'den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamı ve uygulanması 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile İçişleri Bakanlığına Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma amacıyla kitlesel olarak Türkiye sınırlarına gelen veya sınırları geçen yabancıların Türkiye'ye kabulü, Türkiye'de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye'den çıkışlarında yapılacak işlemleri, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirleri 13 Ekim 2014 tarihli Geçici Koruma Yönetmeliği ile düzenlenmektedir.

Uluslararası bağlayıcılığı da bulunan ilgili kanun ve yönetmelikte geçici korunma kapsamındaki hiçkimsenin işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemeyeceği ifade edilir. Geçici korunma statüsü bireysel olarak çeşitli gerekçelerle ortadan kaldırılabilmekte olup temel sorun geçici korunma statüsünün grup ve kitlesel boyutta kaldırılamıyor olmasıdır. Bunun temel nedeni de kaynak ülkedeki istikrar koşullarının sağlanamamasıdır. Büyük bir bölümü Suriye, Afganistan, Irak, Pakistan ve Afrika ülkeleri gibi kriz bölgelerinden gelen sığınmacı/göçmenlerin geri gönderilmesiyle ilgili koşulların tam olarak sağlanamadığı veya kısmen sağlandığı görülmektedir. Sayısal çoklukları nedeniyle Suriyeli sığınmacıların geri döndürülmesiyle ilgili husus daha öncelikli görünmekle birlikte, bu ülkeden gelenler için geçici korumayı tamamen durdurarak sığınmacıların ülkelerine kitlesel şekilde dönmesini sağlayacak istikrar koşullarının oluştuğunu söylemek oldukça güçtür. Suriyeli sığınmacıları Suriye Rejiminin insan hakları ihlallerine rağmen kitlesel olarak güvenli olmayan bölgelere geri döndürmek 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun doğasına da uygun görünmemektedir. Ancak, mevcut güvenli bölgelerdeki istikrarın geliştirilmesi ve güvenli bölgelerin genişletilmesi suretiyle Türkiye'deki geçici korunma kapsamında bulunan Suriyeli sığınmacıların daha büyük gruplar veya kitlesel halde geri döndürülmesi mümkün olabilecektir.

Sığınmacıların tipolojisi

Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların tipolojisine bakıldığında Suriye'nin tek bir bölgesinden, tek bir etnik kökenden veya belirli bir inanç grubundan olmadıkları, Suriye'nin genelinden geldikleri görülür. Ancak gelen sığınmacıların tamamının Suriye Rejimini, rejim yanlısı paramiliter grupları (Şebbiha, İran destekli Şii gruplar) ile Rus askeri varlığını, PKK/PYD, DEAŞ, HTŞ gibi terör ve radikal grupları ortak tehdit olarak gördüklerini söylemek mümkündür. Suriye'deki güncel alan kontrolü haritasına bakıldığında da Suriye Rejiminin ülkenin güney ve batısında yüzde 60'lık bir alanı kontrol ettiği, PKK/PYD'nin Suriye'nin doğusunda ülkenin yüzde 30'luk bölümüne hakim olduğu görülmektedir. Geri kalan yüzde10'luk alanda ise Rejim unsurları, çok terör örgütleri, radikal gruplar ile ABD ve Rusya gibi küresel güçlere karşı istikrar mücadelesi verdiği alan olarak işaret edilebilir.

Bu durumda güvenli bölge olarak görülen İdlib'teki Bahar Kalkanı Harekat alanı, Afrin'deki Zeytin Dalı Harekat alanı, El-Bab çevresindeki Fırat Kalkanı Harekat alanı ile Tel Abyad ve Resulayn arasındaki Barış Pınarı Harekat alanının Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların tamamını barındıracak yeterlikte bir kapasiteye sahip olduklarını söylemek mümkün görünmemektedir. Öte yandan bu alanlara yönelik devam eden Rejim ve terör saldırıları da mevcut güvenlik koşullarının iyileştirilmesine dönük bir ihtiyacı ortaya koymaktadır. O halde adı geçen güvenli bölgelerin alanlarının genişletilmesi ve istikrarın güçlendirilmesi Suriyeli sığınmacıların dönüşü için önemli bir faktör. Halep ekseninde Afrin, Azez, El-Bab arasındaki istikrarsızlığın kaynağı olan Tel Rıfat çevresindeki PKK/PYD terör örgütüne dönük bir askeri harekat iki önemli güvenli bölgenin istikrarını pekiştirebilecektir. Ayrıca, Halep istikametine bir alan derinliği yaratarak Türkiye'deki Haleplilerin bu bölgeye gelmelerini temin edebilecek bir etki yaratması da mümkündür. Bununla birlikte, Tel Rıfat'ın terörden arındırılması Rejim-İran destekli Milisler-PKK/PYD arasındaki konjonktürel dayanışmayı da aşındıracak ve İdlib-Halep hattında Rejimin zayıflatılması da mümkün olabilecektir. Bununla birlikte El-Bab doğusunda Münbüç çevresi ile Fırat Nehri'nin doğusundaki Barış Pınarı Harekat alanının güney batısındaki Ayn İssa ekseninde düzenlenebilecek yeni bir askeri harekat ile terör örgütü unsurları temizlenerek hem birincil güvenlik tehdidi ortadan kaldırılabilecek, hem iki harekat alanı birleştirilebilecek hem de Rakka istikametine bir alan genişletilmiş olabilecektir. Böylelikle, Türkiye'de bulunan Rakkalıların bu alanlara yerleşmesi teşvik edilebilecektir. Rusya'nın Ukrayna'daki konjonktürel kırılganlığı ise İdlib çevresindeki durumu uluslararası hale getirmek için fırsatlar sunmaktadır. Rusya'nın Ukrayna'daki askeri uygulamaları ile Suriye'deki askeri uygulamaları arasında yöntemsel ve durumsal benzerlikler kurularak Suriyeli sığınmacılara güvenli bölge oluşturulması amacıyla uluslararası destek için kamu diplomasisi geliştirilebilir.

Talep mülteciden gelsin

Şüphesiz güvenli bölge taleplerini öncelikli olarak Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacılar dile getirmelidir. Düzenleyecekleri miting, seminer, toplantı gibi faaliyetlerle dikkatleri rejim ve terör örgütlerinin tehditlerine çekerek uluslararası destek bulabilmelerinin yolu açılabilir. Bu eylemler ülkelerine dönmekle ilgili niyetlerini de gösterir. Öte yandan, millet kimliklerini muhafaza edebilmek için Suriye muhalefetinin siyasi ve askeri organlarıyla irtibatlarını muhafaza etmeleri gerekmektedir. Türkiye'de siyasi söylemini sığınmacı/göçmen karşıtlığı üzerine inşa eden siyasi çevreler, sığınmacıların neden ülkelerine dönmeme sebeplerini konfor gerekçesiyle izah ediyor. Oysa bunun ülkelerindeki güvenlik problemi nedeniyle olduğu uluslararası platformlarda daha sık seslendirilmeli. Türkiye'deki güvenlik bürokrasisinin suça karışan sığınmacılarla ilgili uygulamalarını daha görünür hale getirmesi potansiyel suçları önleme konusunda caydırıcı bir etki yaratacaktır. Ayrıca bu konunun iç kamuoyunun güvenlik endişelerini de giderebilecek bir tarafı bulunmaktadır.

@necdet4059

  • güvenli bölge
  • sığınmacı
  • necdet özçelik