Filiz Zengin/ tv4 Kanal Koordinatörü
Hem iþim hem de ilgi alanlarým nedeniyle sýk sýk film ve belgesel izliyorum. Þimdilerde izlediðim birçok yapým ölüm ve hastalýk temalarýný iþliyor. Pandemiyle birlikte ölüm ve hastalýklarla isteksiz bir bað kurduk. Artýk ölümle olan zorlayýcý iliþkimizi daha cesurca konuþabiliyoruz. Ýzlediðim son iki film, ölüm konusunu farklý bir yaklaþýmla ele alýyor. "Ötenazi" ve "Ýyi Ölüm" kavramlarýný da tartýþmaya açýyor.
Fransýz varoluþçu yazar Albert Camus, hayatýn anlamýný sorgulamanýn en büyük sorun olduðunu savunuyor ve yaþamýn yaþanýlmaya deðer olup olmadýðýný çözümlemeye çalýþmayý öneriyor. Hastalýklarý nedeniyle sýnýrlý yaþam sürelerini kabullenme sürecine giren iki farklý karakterin kendi seçimleri doðrultusunda hayata veda ediþlerini anlatan bu iki film bana Camus'nün ölüm ve yaþam üzerine olan derin incelemelerini düþündürttü.
Camus'ya göre intihar bir çýkýþ deðildir, hayatta kalmayý seçmek en büyük eylemdir. "Ötenazi", "Ýyi Ölüm" ve "Ýntihar" gibi kavramlar etrafýnda, inananlar hariç, felsefi bir savaþ her zaman var ve olacak da.
Gelelim filmlere, bakalým ne diyorlar...
"The Room Next Door / Yandaki Oda" Pedro Almodovar'ýn imzasýný taþýyor. Filmde, John Turturro, Julianne Moore ve Tilda Swinton'ýn performanslarý gerçekten göz alýcý. Bu yapým, Amerikalý yazar Sigrid Nunez'in "What Are You Going Through" romanýndan uyarlandý, ama Almodovar kendi filmleriyle bir tür yaratmýþ yönetmen olarak afiþe "film Almodovar tarafýndan yazýlmýþtýr" ifadesi koymayý doðru bulmuþ. Haksýz da deðil.
Aslýnda filmde James Joyce'un "Ölüler" adlý eserinden yapýlan alýntý üzerine konuþmak istiyorum. Oraya gelmeden önce, filmdeki diðer detaylara biraz deðinmek gerekiyor. Yalýn ve akýlda kalýcý diyaloglar, dikkatle tasarlanmýþ dekorlar, ressam Edward Hopper, yazar James Joyce ve Virginia Woolf'lu referanslar ile filmin genel rengi, karakterlerin derinliði ve müzikle uyum gibi unsurlar filmi özel kýlýyor.
"Yandaki Oda" izleyicisine bir sýcak tiyatro atmosferi sunuyor. Ýki kadýn karakterin etrafýnda dönen hikâye, derinlik kazandýkça daha da etkileyici hale geliyor. Filmin kalbinde samimiyet var; iki insanýn zor zamanlarda birbirlerine yaklaþma çabalarýný gerçekçi bir þekilde iþlemiþ. En çarpýcý kýsým, bu samimiyetin ölüm üzerine derin düþüncelerle harmanlanmasý.
Film, ölümün ürkütücü taraflarý üzerine kaleme aldýðý son kitabýnýn tanýtým turundaki Ingrid'in yýllar önce bir dergide beraber çalýþtýðý eski arkadaþý Martha'nýn kanser olduðu haberini almasýyla baþlýyor. Martha savaþ muhabiriyken, Ingrid yazar olarak hayatýný sürdürüyor. Martha, genel hatlarýyla Ingrid'e çok az bir vakti kaldýðýný, iyileþme umudunun hiç kalmadýðýný ve son gününü kendisinin seçmek istediðini söylüyor. Ölürken yanýnda olmasýný ve yan odada kalmasýný istiyor. Bu andan itibaren iki kadýn arasýnda güven üzerine kurulan harika bir baðýn örülüþüne þahitlik ediyoruz.
Hikâye yavaþ ve sakin örülürken bir gün karakterlerimiz sinemada Roberto Rossellini'nin "Ýtalya'ya Yolculuk" filmini izliyor; ardýndan John Huston'ýn James Joyce'un "Ölüler" uyarlamasýna geçiyorlar. Kar yaðdýðý anda Martha'nýn James Joyce 'un o son sözlerini okumasýyla film beklenen noktaya taþýnýyor.
'...evrenin üzerine yavaþça yaðan kar, öyle suskun ki, canlýlarýn ve ölülerin üzerine son düþüþü gibi adeta...'
Bu detay, yaþamla ölüm arasýnda ruhsal bir baðýn varlýðýna iþaret ediyor. Ölümün eþiðindeki bir kadýnýn bu anlarý, bir sanat eserinin kusursuz finali gibi hissettiriyor ama film bitmiyor.
Almodovar, senaryosu ve oyuncu yönetimiyle ölüm gibi aðýr bir konuyu gündelik hayatýn doðal bir parçasý haline getiriyor, konunun ciddiyetini asla ihmal etmeden. Altýn Aslan ödüllü "Yandaki Oda / The Room Next Door" biraz yavaþ ilerleyen bir film olsa da estetik ve þiirsel dili sarsýcý.
Boðaziçi Film Festivali'nde izlediðim belgeseller arasýnda en çok etkilendiðim yapýmlardan biri Hasan Ete'nin "Ýyi Ölüm" adlý belgeseli oldu. Yapým, kalbe dokunarak hayata ve ölüme dair farklý bir perspektif sunuyor.
Belgesel, týbbýn tanýmladýðý "iyi ölüm" anlayýþýný araþtýrýyor. Bireyin mahremiyetine saygý gösterilmesi, duygusal ve dini ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý ve son veda için yeterli zamanýn saðlanmasý gerektiðini öne sürüyor. Bu baðlamda, 2007 yýlýnda Rotterdam'da kurulan Dilek Ambulansý Vakfý'nýn yaptýðý çalýþmalarý takip ediyor.
Dilek Ambulansý Vakfý'nýn asýl amacý, terminal dönem hastalarýný "iyi" bir þekilde hayata veda etmeleri konusunda desteklemek. Filmde, emekli polis Frank Halter'in de katkýlarýyla, terminal hastalýkla mücadele eden Wim Beuving'in son dilekleri yerine getiriliyor. Beuving'in arzularýnýn gerçekleþtirilmesi için yürütülen çalýþmalar izleyiciyi hem düþündürüyor hem de duygulandýrýyor. Gönüllü Frank Halter'ý tanýtarak baþlayan belgesel Halter ve son günlerini yaþayan Beuving'in karanlýk hastane odasýnda tanýþmasýyla devam ediyor. Beuving'in o yorgun haliyle karýsý, çocuklarý ve torunlarýyla en sevdiði sahil evinde buluþmasý ve hepsine tek tek vedasý ise oldukça hüzünlü. Dalgalarý dinleyip seyrederken eþinden aldýðý son öpücük kelimelerin tarif edebileceði bir an deðil. Bu süreç, hayatýn son anlarýnýn bile nasýl anlamlý kýlýnabileceðini gösteriyor.
Türkiye'de ötenazi yasak, bu konuda dünya genelinde farklý yaklaþýmlar mevcut. Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde bu uygulama yasal ve bu da tartýþmalarý alevlendirmekte.
Ýyi ölüm kavramý, yaþamýn son evresinde insana saygý gösteren bir yaklaþým olarak karþýmýza çýkýyor! Her bireyin yaþam kalitesini koruyarak, acýlarýný azaltmayý hedefleyen bu anlayýþ, ötenazi ile karýþtýrýlmamalý diyor bazý görüþler! Ýyi Ölüm belgeselini izledikten sonra araþtýrma yaparken karþýma Yard. Doç. Figen Arý Ýnci'nin bir röportajý çýktý. Bu röportajda Ýnci "Hastalýk süreçlerinde ümit, insaný hayatta tutan en deðerli baðdýr. Ancak bazen zorla hayatta tutulan hastalar, gereksiz acýlarla boðuþmak zorunda kalýyor. Ýþte bu noktada, doðal süreçte huzurlu bir ölümün saðlanmasý gerektiði düþüncesi öne çýkýyor" diyor.
Tarihsel süreç içerisinde yaþam ve ölüm hakký üzerine felsefi, dini ve siyasi birçok tartýþma yapýlmýþtýr. Yaþam kalitesinin bu tartýþmalarda anahtar olmasý gerekir. Her canlý onurlu bir ölümü hak eder. Artýk iyileþme ümidi ve týbbi imkâný bulunmayan bazý hastalarýn steril bir ortamda, makinelere baðlý olmadan, sevdiklerin yanýnda son nefesini vermek istemesi çok doðal deðil mi?
*Ankebût / 57. Ayet