Her yönüyle İran yaptırımları
ABONE OL

Amerika Birleşik Devletleri’nin Donald Trump döneminde önce nükleer anlaşmadan çekilmesi ve ardından İran’a Obama döneminden kalan bir silahı, ticaret ambargosunu bu kez yenileyerek ve daha da sertleştirip güçlendirerek yeniden uygulamaya koyması uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülebilir. Başta Türkiye olmak üzere gerek bölgedeki gerekse dünyadaki birçok ülkeyi yakından ilgilendiren İran yaptırımları sadece Washington-Tahran ilişkilerini değil, ilgili diğer aktörlerin de ilişkilerini derinden etkileyecek bir boyutta görünüyor. Trump yönetiminin hukuksuzca nükleer anlaşmadan çekilmesinin akabinde uygulamaya koyduğu bu yaptırımlar aynı zamanda Tahran yönetiminin de daha giderek radikalleşmesine yol açtığı gibi uluslararası alanda yeni güç politikalarının da şekillenmeye başladığını gösteriyor. 

Yeni bloklaşmalar 

Kemal İnat ile Burhanettin Duran’ın birlikte hazırladığı İran Yaptırımları kitabı bu gerginlikle Trump yönetiminin neleri amaçladığını, bu gerginlikten çeşitli düzeylerde doğrudan etkilenen ülkelerin verdiği tepkileri ve meselenin hukuki boyutlarını enine boyuna ele alan yazıları bir araya getiriyor. Bu yanıyla kitap yaşanan kriz ve gerginliğin Ortadoğu’ya, dünya ve Türkiye’ye etkilerini ele alarak ülkemizdeki dış politika yapımcılarına ve araştırmacılara yardımcı olma amacı da taşıyor. Krizin bölgesel ve küresel yansımalarını ele alan ilk bölümdeki makale Kemal İnat ile Burhanettin Duran’a ait. İran’ın petrol ihraç etme kabiliyetini sona erdirmeyi hedefleyen yaptırımların Ortadoğu ve dünya ülkeleriyle birlikte Türkiye’ye verdiği ekonomik zararı kapsamlı bir şekilde ortaya seren makalelerinde İnat ve Duran, ABD’nin orta ve uzun vadede bu yaptırımlara dayalı güç politikasının başarısız olacağı ve ABD’ye karşı yeni bloklaşmaların oluşmasını tetikleyeceği öngörüsünde bulunuyorlar. 

Kitabın ikinci bölümünde ise yaptırımların hukuksal ve kavramsal çerçevesini irdeleyen yazılara yer veriliyor. Şerif Dilek, Neyire Akpınarlı, Hamideh Debbani Nejad ve Hasan Yücel yazılarında uluslararası ilişkilerde yaptırım kavramını, yaptırımların uluslararası hukuk ve Amerikan iç hukuku boyutunu ele alıyorlar. ABD’nin İran’a dönük yaptırım politikasının oluşum aşamalarını ve aktörlerini ise Kılıç Buğra Kanat ve Büşra Zeynep Özdemir kitabın üçüncü bölümünde kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Yaptırımların Ortadoğu ülkeleri üzerindeki etkileri, bu ülkelerin verdikleri tepkiler, Rusya, Çin, Hindistan, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi küresel aktörlerin yaptırımlara yönelik politikaları da kitapta birbirinden bağımsız makalelere konu ediliyor. Yaptırımların Türkiye’ye etkisine kitapta bağımsız bir bölüm ayrılarak Ankara-Tahran enerji ilişkileri ile yaptırımların genel olarak Türk ekonomisine etkileri detaylıca işleniyor. Kitabın son bölümünde ise yaptırımların İran ekonomisi ve siyaseti üzerindeki etkileri de ortaya çıkarılıyor. 

Hali hazırda yaptırımlardan bunalmış durumdaki İran’ın hem kendisine uygulanan cendereden kurtulma hem de başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerine gözdağı verme amacı güttüğü muhtemel Aramco saldırısıyla birlikte İran’a yönelik uygulanan yaptırımların bölgeyi barut fıçısına çevirdiği vurgulanmalı. Uygulanan yaptırımlar neticesinde Nisan 2018’de 2, 61 milyon varil ham petrol ihraç eden İran’ın bu ihracat seviyesinin tahminen günlük 400-600 bin varile dek indiği düşünülebilir. İran’ı dünyadan hem iktisadi hem siyasi bakımdan soyutlamaya çalışan ABD’nin bu hamleleri askeri çatışma ihtimalini de artırmaktadır. 

@uzakkoku

Makineler özgürlüğü tehdit ediyor

Başta çalışma hayatı olmak üzere insan bedeni ve duygularının da giderek mekanikleştiği bir çağda yaşıyoruz. Nietszche’nin öngördüğü “üst insan”ın bu mekanikleşmeyle birlikte ortaya çıaacağı, sıradan insanın sonunun geldiğinin iddia edilebildiği bir çağ bu. İnsanlar işlerinde, duygularında mekanikleşip, bedenlerini birçok teknolojik cihazla yeniden şekillendirirken, ironik bir biçimde de makinelerin de “akıllı” hale geldiği bir süreçten geçiyoruz. Sebile Başok Diş, tüm bu gelişmelerin insan hayatını, onun temel vasıflarını ve özgürlüğünü nasıl etkileyeceğini soruyor kitabında. İnsan eyleminin niteliği, özerklik, inisiyatif ve sorumluluk kavramları eşliğinde konuyu ele alan Diş, gerekli tedbirler alınmazsa insan özgürlüğünün ortadan kalkabileceği şartların oluşacağını öne sürüyor. 

Mekanikleşen Hayatta İnsan ve Özgürlük Sorunu, Sebile B. Diş, Çizgi, 2019

Foucault’nun esin kaynağı neydi?

Ünlü Fransız filozoflar Gilles Deleuze ile Michel Foucault’yu derinden etkilemiş Fransız edebiyatçı Maurice Blanchot’ın, sadece edebiyat eleştirisi ve anlatı alanlarında eser kaleme almadığını da biliyoruz. Felaket kelimesi etrafında kendisini etkilemiş yazı, ölüm vb. terimlerle ifade edilen “olay”ı anlamını çoğullaştırıp zenginleştirerek ele alan Blanchot, çetrefilli bir şekilde de olsa hem sonsuz zulüm ve acıyı, hem de yeni bir varoluşun ve yazının fikrini kendi bağrında taşıyan bu kelime etrafında örüyor Blonchot birçok etkileyici cümlesini. Paul Valery, Samuel Beckett gibi edebiyatçılara yer verdiği gibi Heidegger’in de düşünceleriyle tartışarak kuruyor kendi görüşlerini. Felaket ona göre, “ışıldayan yalnızlık, göğün boşluğu, ertelenmiş ölüm”den ibaret. 

Felaket Yazısı, Maurice Blanchot, çev. Aziz Ufuk Kılıç, Monokl, 2019