İdlib'in görünmeyen yüzü: Ticaret savaşları
ABONE OL

Son dönemlerde çok fazla dillendirilmese de Suriye’de özellikle İdlip’te bir hareketlenme olduğu kesin. Türkiye’nin bu bölgeye verdiği önemi, daha önce düzenlemiş olduğu harekatlardan ve halihazırda bulundurduğu askeri birlik sayılarından anlamak mümkün. Peki ne ifade ediyor İdlib? Neden buradaki sorun Azez ve Afrin gibi halledilemiyor? Aslında, bu sorunu ifade eden çok fazla değişken olduğu kesin. Ancak meselenin içindeki ticaret faktörü bu soruya belki de verilebilecek en net cevap olabilir.

HTŞ’nin rahatsızlığı

Özellikle Moskova mutabakatında sonra Rusya ile Türkiye’nin yaptığı anlaşma neticesinde Serakip’ten Lazkiye’ye kadar olan bölgenin güvenliğini Türkiye’nin sağlayacak olması bu bölgede sıkışan radikal grupların Türkiye ile Rusya’nın bu bölgede devriye atmasından rahatsızlık duymasına sebep oldu. Akabinde de devriyelere saldırılar gerçekleşti, gerçekleşmeye devam ediyor. Bölgede en çok hakimiyeti olan ve hemen hemen tüm bölgeye kontrolünde bulunduran, ticaret odalarını elinde tutan, burada yol kontrol noktaları olan El Kaide’nin Suriye kolu el Nusra cephesinden ayrılan HTŞ (Heyet Tahrir El Şam) bu rahatsızlığı en çok hisseden örgütlerin başında geliyor.

Aslında bölgedeki radikal grupların hiçbirinin Türkiye’yi istemediği aşikâr ama tabii masada ve sahada menfaatler söz konusu her zaman. HTŞ terör örgütü şu ana kadar Türkiye’ye ait askeri birliklere saldırıda bulunmuyordu. Çünkü, bölgede askeri yoğunluğu olan Türkiye ile bir çatışmanın menfaatlerine olmadığını düşünüyorlardı. Dahası Türkiye sınırından giriş çıkışlardan vergi aldıkları da biliniyor. Yine Türkiye sınırında ticaret yapan adamları var. Yani İdlib’de şu an bir karmaşıklık var. Çünkü kimin eli kimin cebinde belli değil.

Yeni göç dalgası

Yani burada çok da sürdürülebilir bir durum yok şu an. Bizim Türkiye olarak amacımız ise m4 karayolunun güvenliğini elimizde tutmak. Daha doğrusu Halep ile Lazkiye’yi Esad rejimine veya Rusların eline bırakmamak. Çünkü, sonuçta önemli bir ticaret yolu burası. Lazkiye’de bulanan liman uluslararası ticarete açılacak kapılar anlamına geliyor. İdlib’de verdiğimiz mücadele ile biz bunu engellemeye çalışıyoruz ve böylelikle masada güçlü kalmaya çalışıyoruz. Olayın bir de göç ile ilgili olan kısmı var ki bu artık Türkiye’nin ana gündem maddelerinden biri haline geldi. İdlib’de yaşanacak olası bir karışıklık sonrasında mültecilerin ilk olarak Türkiye’ye akın edeceklerini tahmin etmek güç değil. Türkiye’nin ise bu gelecek ikinci göç dalgasını karşılayabilmesi artık mümkün görünmüyor. Türkiye’nin bugün yaptığı orada insanları göçe zorlayacak bir duruma mahal vermemek. İdlib’in Türkiye’nin elinden çıkması gibi bir durum meydana gelirse burayı Esed ya da Rusya alırsa bundan sonraki hedefleri Azez ve Afrin olacaktır. Daha açık bir ifade ile İdlib kontrol altında tutulamazsa yeni tehdit Afrin ve Azez olacak o yüzden burada güvenliği sağlamak çok önemli. Ancak mevcut tablo şu an idlib’de sürdürülebilir bir durum olmadığını gösteriyor. Daha farklı bir ifadeyle buradaki dengelerin biraz değiştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. Buradaki durum sürdürülebilir olmaktan çoktan çıkmış durumda. Yeni bir harekat her an yeniden başlayabilir.

Yeni radikal oluşumlar

Buradaki radikal grupların çokluğu ve farklılığı da karmaşanın ana sebeplerinden biri olarak karşımızda duruyor. Üstelik bu gruplara her gün yenileri ekleniyor. Yer yer Türk askerlerine saldırıların gerçekleştiği biliyor. Ancak saldırıları kimin yaptığına dair net bilgiye ulaşılamıyor. Çünkü, az önce de bahsettik çok fazla yeni örgüt oluşmaya başlamış durumda. Bu içinden çıkması zor bir tabloya işaret ediyor. Neticede düşmanınızın kim olduğunu bilirseniz onun üstüne gitmeye devam edersiniz. Ancak, düşmanın kim olduğunu bilmiyorsanız, bu çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Dolayısıyla şu an Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib bölgesinde muhalif gruplarla belli bir seviyede ilişki geliştirmeye çalışıyor. Türkiye, Rusya ve Esed’e karşı zaten bir mücadele içinde bir de buradaki düzensiz muhalif gruplarla uğraşmak işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale götürebilir çünkü. Asker burada bir nevi teyakkuzda bekliyor. Böyle bir süreç daha ne kadar ilerletilebilir bu da merak edilen soruların başında geliyor. Bir de Libya ile idlib meselelerinde birbirine ters hareket içinde olan bir denklem var gibi. Yani biz Libya’da bir adım ileri gidiyorsak İdlib’te bir adım geri geliyoruz.

Elektrik ve su sıkıntısı

Ancak şunu unutmamak gerek, rejimin ilk hedefi, ilk amacı şu an Türkiye’nin elinde bulunan M4 karayolunu almak oradan M4 ile M5 karayollarını birleştirip uluslararası ticareti açmak, rahatlamak. Çünkü, elinde kendi kaynaklarını dışarıya satabileceği limanlara çıkacak yollar yok veya ilinde ticaret yapacak mal var ancak bunları ulaştıracak yollar yok, limanlara çıkacak yol yok o yüzden M4 VE M5 stratejik öneme sahip ticaret için, özellikle uluslararası ticaret için. Ayrıca buradaki bölge halkı maddi açıdan çok sıkıntılı bir durumda. Genellikle terör örgütleri, radikal gruplar veya rejim, bölgedeki zeytinlikleri ellerine almış durumda. Buradan elde edilen gelir zeytinyağı ticaretinin önemli ayaklarından biri. Telefon kaçakçılığı, mazot alım satımı gibi işler de yapılmakta. Şu an İdlib’in genelinde elektrik ve su sıkıntısı hat safhada. Halk jeneratörle veya güneş enerji panelleri ile elektrik elde etmekte. Ancak bu mevsimde güneş ile elde edilebilen bu enerji kış döneminde olmayacak. Şu an çadırlarda yaşamını sürdüren insanlar var. Yıkık evlerde de kısmen yaşamın devam ettiğini gözlemliyoruz. Bilindiği gibi Rusya zaman zaman buralara hava harekâtı gerçekleştiriyor.

İdlib yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı Türkiye’nin ehemmiyet verdiği bir nokta. Türkiye’nin kolay kolay İdlib’den vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Şu an hemen hemen her köşe başında bir Türk askeri bulunuyor.

Suriye parası kullanılmıyor

Şu an bu bölgede Türk parası ve doların kullanıldığını söylemek mümkün. Suriye parası burada tamamen tedavülden kalkmış durumda. Türk parasıyla dolar üstünden işler dönüyor. Burada aynı zamanda aslında geri planda kalmış bir ticaret savaşı yürümekte. Karayollarını ele geçirme mücadelesi, kaynakları satacak limanlara ulaşma çabası ve içerideki ekonomik rantı elinde bulunduran HTŞ’nin ekonomik kaygısı buna işaret etmekte. Doğrusu son dönemlerde bölgede yaşanan çatışmalar artık bu ekonomik mücadelenin daha da keskinleşmeye başladığını, örgütlerin de artık bu çıkmaza dahil olduğunu ve Türk askerinin arada kalmaya başladığını gösteriyor. Türkiye İdlib konusunda ya bu ticari savaştan çekilecek ya da artık elini masaya daha sert vuracak ki bozulmaya başlayan denge tekrar oturma yoluna doğru meyletsin.

[email protected]