Cüneyd Altýparmak / Hukukçu
Gündemdeki konularýn baþýnda, göçmen meselesi geliyor. Bu durum þimdinin sorunu olmadýðý gibi, tüm dünyada "göçmen" meselesini tam anlamýyla çözmüþ ülke neredeyse yok. Göçmenlik, isteyerek veya istemeyerek bir kimsenin vatanýndan ayrýlýp bir baþka ülkede bulunmasý demek. Göçmenlik denilince aklýmýza bir ülkenin siyasi olarak karýþmasý veya savaþ ortamýnýn doðmasý sebebiyle baþlayan göç dalgasý geliyor hep. Ancak gittikçe yaþlanan dünyanýn yeni bir göçmenlik çeþidi konuþuluyor bu aralar: Ýklim göçmenliði.
Göçmenlik statüsü
"Göçmenlik" ifadesi, genel bir kullaným. Hukuki anlamda birbirine benzer ifadeler gibi kullandýðýmýz, mülteci, sýðýnmacý, göçmen ve geçici koruma altýndakiler aslýnda birbirinden farklý kavramlar. Mülteci; düþünceleri ve aidiyeti sebebiyle bir zarar göreceði konusunda haklý korkularý olan uluslararasý anlaþmalara göre bu özel statüyü hak eden kimse olarak tanýmlanýyor. Bu kaygýlarý olmasýna raðmen mülteci olarak uluslararasý koruma arayan ancak statüleri henüz resmi olarak tanýnmamýþ kiþilere ise "sýðýnmacý" deniyor. "Göçmen" ise, ülkesinden ekonomik veya diðer nedenlerle gönüllü olarak ayrýlýp bir baþka yeri yurt edinmek isteyen kiþiler için kullanýlan bir taným. Bir de bunlarýn dýþýnda (Suriyelilerin tamamýna verilen statü olarak da ortaya çýkan) "geçici koruma altýndaki" kimseler var. Bunlar da kitlesel olarak bir devletin sýnýrlarýna gelen ve uluslararasý koruma talebi bireysel olarak deðerlendirmeye alýnamayan, ülkeleri güvenli hale gelinceye kadar misafir edilen kimseler. Bunlarýn hiçbir hukuki statüsü bulunmuyor.
Ýklim deðiþikliði
Ýnsanlarý bir yerden baþka yere iten ve bunu kitlesel göç dalgalarýna dönüþtüren temel neden siyasi sorunlar ve savaþ ortamlarý deðil artýk. Zira, bir yerin oturulamaz olmasýnýn, güvenlikli olmamasýnýn, can kaybý riski taþýyan bir ortama dönüþmesinin farklý aktörleri olabiliyor. Bunlarýn baþýnda da küresel bir kriz olan iklim deðiþikliði bulunuyor. Son dönemlerde meydana gelen doðal afetlerin sayýsý neredeyse iki kat artmýþ durumda, yaþanan her 10 doðal afetin 9'unun altýnda yatan etken, iklim deðiþikliði. Bu konuda birçok protokol bulunmakta. BM Ýklim Deðiþikliði Çerçeve Sözleþmesi'ne göre iklim deðiþikliði "karþýlaþtýrýlabilir bir zaman döneminde gözlenen doðal iklim deðiþikliðine ek olarak, doðrudan ya da dolaylý olarak küresel atmosferin bileþimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluþan bir deðiþiklik" þeklinde tanýmlanýyor. Orman yangýnlarýnýn artmasý, heyelanlarýn çoðalmasý, buzullarýn erimesi, buharlaþmada artýþ, yakýndan hissettiðimiz belirtileri ve örnekleri.
Risk altýndaki ülkeler
Ýklim deðiþikliði ile doðan riskler bazý ülkeleri dezavantajlý konuma getirdi. Birtakým ülkeler yakýn zamanda yok olma tehdidi altýnda. Bu tür ülkelerin temel özellikleri þöyle: *Küçük ada ülkeleri, *alçak konumlu kýyý alanlarý olan ülkeler, *hali hazýrda kuraklýk tehdidi altýnda olanlar, *doðal afetlere eðilimli alanlardaki ülkeler, *kuraklýða ve çölleþmeye dair hassas alanlarý bulunan ülkeler, *yüksek kentsel hava kirliliðine sahip alanlarý bulunan ülkeler, *daðlýk ekosistemleri dahil, *hassas ekosistemlere sahip alanlarý bulunan ülkeler, *ekonomileri fosil atý üretmek zorunda olan ülkeler ve *denize kýyýsý veya geçiþi olmayan ülkeler... Kýsa bir süre önce yapýlan BM Ýklim Deðiþikliði Konferansý'ndan takip edebildiðimiz kadarýyla, su altýnda kalma tehdidi ile karþý karþýya olan, ada ülkeleri Antigua, Barbuda ve Maldivler; aþýrý ýsýnma tehdidi altýndaki Birleþik Arap Emirlikleri; aþýrý hava olaylarýna maruz kalmasý beklenen Japonya; yaþadýðý kuraklýk nedeniyle Sudan, yüksek tehdit altýndaki ülkeler. Konferansýn raporuna göre, 50'ye yakýn ülke öncelikli risk taþýyor ve dünya haritasýndan silinebilir...
Ýklim göçmenliði
Ýþte tam bu noktada temel iki soru aklýmýza geliyor: Bu ülkelerde yaþayanlarýn durumu ne olacak? Bu kimseler de göçmen sayýlabilecek mi? Bilindiði üzere göçmenlik statüsü hakkýnda dünya ülkeleri açýsýndan temel düzenleme 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleþmesi'dir. Burada yapýlan tanýmlar, metnin ortaya çýktýðý dönemdeki siyasi ortamý ve bu baðlamdaki hareketlilik türünü, göçmenlik olgusunu esas almýþtýr. Bu metinde açýkça ilkim baðlamýnda bir vurgu bulunmamaktadýr. Bu nedenle, konu hakkýndaki hukuki statü de bu baðlamdaki tanýmlar da netleþmiþ deðildir. Nitekim iklim sebebiyle yapýlan baþvurulara dair nitelemeler de bir uyum yoktur. Çeþitli kaynaklarda "çevresel nedenlerle yerinden edilmiþ kiþiler", "ekolojik mülteci", "iklim deðiþikliði mültecisi", "eko-mülteci", "çevre mültecisi" gibi ifadelerin de kullanýldýðýný görmek mümkündür. Yine bu somut hukuki tartýþma, 2050'de deniz seviyesine yakýn ülkelerde iklim olaylarý sebebiyle ülke tamamen sular altýnda kalacaklarý ve bu ülke vatandaþlarýnýn üzerinde yaþayabileceði bir "vatanlarý" kalmayacaðý için tabiiyet durumlarýnýn ne olacaðý tartýþmasýdýr. Yani kavram da hukuki niteleme de henüz yenidir.
Kiribati meselesi
Iona Teitiota, Kiribati vatandaþý olarak ilkim göçmenliði baþvurusu yapan ilk kiþidir. Köyünün deniz suyu ve þiddetli hava olaylarýndan etkilendiðini ifade ederek kendisi ve ailesi için, mülteci statüsünün tanýnmasý amacýyla Yeni Zelanda'ya müracaat etmiþtir. Yeni Zelanda bu baþvuruyu, çevresel faktörler sebebiyle mülteci statüsü talebinde bulunulamayacaðý gerekçesiyle reddetmiþtir. Avustralya Mülteci Temyiz Mahkemesi de kararý onamýþ, böyle bir statünün tanýnmasýnýn mümkün olmadýðýna hükmetmiþtir. Ancak konu BM gündemine taþýnýnca durum biraz deðiþmiþtir. Birleþmiþ Milletler Ýnsan Haklarý Komitesi de Kiribat'nin acil bir tehlike ile karþý karþýya olmadýðý için kararýn doðru olduðunu ifade etmiþ ancak hukuki anlamda önemli bir hatýrlatma notu düþmüþtür: "Ýklim deðiþikliði nedeniyle hayatlarý risk altýnda olan insanlarýn sýðýnma hakký bulunabilir ve bu nedenle geri gönderilmeye zorlanmamasý gerekir". Böylece, mülteci statüsü verilmemesi ile beraber, iklim nedeniyle yapýlan baþvurularda "geri gönderme" yapýlamayacaðý kayýt altýna alýnmýþtýr. Bu kararýn üyeler için baðlayýcýlýðý olmasa da bir uyarý mahiyeti taþýdýðý tartýþmasýz bir gerçek!
Ýklim göçmenliði, 2050 yýlýnda bizi bekleyen ve devam eden yýllarda da karþýlaþacaðýmýz bir sorun. Savaþlar ve siyasi krizler ile ayrýþtýrdýðýmýz insanlarý, bu felaketler ile bir arada tutmak zorunda kalacaðýmýz yeni bir dönem aslýnda. "Doðanýn dönüþü" olarak ifade edilen meselenin farklý bir yüzü. Kirlettiðimiz ve hor kullandýðýmýz dünyanýn öteki ucundan gelecek sýðýnma çaðrýlarýna bir çözüm üretmeliyiz. Zira, yakýn zamanda meydana geleceði açýk bu felaketlerden hepimiz sorumluyuz. Yazýmý, Maldivler Devlet Baþkaný Muhammed Naþid'in sözleri ile bitirmek istiyorum: "Baþkalarýnýn saldýðý karbonun bedelini hayatlarýmýzla ödüyoruz. Yeryüzünden silinmekten korkuyoruz"