Koronavirüse sigaradan medet ummak
ABONE OL

Son günlerde muhtelif yayın mecralarında karşılaştığımız bazı haberler hepimizi şaşırttı. Bir çeşit tantana ile sunulan bu haberlere göre, sigara kullananların yeni tip koronavirüs hastalığına yakalanma riskleri düşüktü. Her gün düzenli olarak sigara içenlerin hastalığı ağır bir şekilde geçirme oranları genel nüfusa göre daha azdı. Dolayısıyla, pandeminin ilk günlerinden beri resmî kurumlar tarafından yapılan “sigara kullananların Covid-19 sürecinde büyük bir hayati tehdit altında olduğu” uyarıları çok da anlamlı değildi. Sigara ve koronavirüs arasındaki ilişkiye ilişkin bu tür haberler sadece iddia da değildi üstelik. Birtakım bilimsel dayanakları vardı.

Nikotin önlüyor iddiaları

Hastalığın en ağır şekilde yaşandığı Fransa’daki bir hastanede yapılan araştırmaya göre, sigara içenlerin hastalıkla mücadelede daha şanslı oldukları klinik bulgularla tespit edilmişti. Fransız nörobiyolog Jean-Pierre Changeux, sigarada bulunan nikotinin, Covid-19’un kullandığı ve ACE2 olarak bilinen hücre reseptörlerine yapışarak virüsün oraya yerleşmesini önlediğini iddia ediyordu. Yine onun iddialarına göre, nikotin muhtemelen hastaların büyük kısmında görülen bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesini de azaltıyordu. Araştırma sonuçlarını Academie des Sciences’da yayınlayan Fransız bilim adamları, Covid-19 hastalarında ve sağlık çalışanlarında nikotin bandını kullanmayı ve bu şekilde hastalığın yayılma seyrini değiştirebilmeyi umduklarını ilan ettiler. Yine söz konusu bakılırsa, Fransa’daki bu araştırma tek değildi. Çin ve Amerika’da yapılan ve sonuçları yayınlanan araştırmalar da nikotinin söz konusu etkisini doğruluyordu.

Doğru olabilir mi?

Peki, böyle bir şey doğru olabilir mi? Gerçekten de genelde sigara kullanımı ve özelde nikotin koronavirüs ile mücadelede bir çeşit ilaç olarak görülebilir mi? Elbette hayır. Böyle bir iddia, son derece tekil ve özgül bir bulgunun genele teşmil edilmesinden ve muhakkak kaş yaparken göz çıkarmaktan başka bir şey değil.

Şöyle başlayalım: Bilimsel veri dediğimiz şey, “belirli ve özel koşullarda” birtakım yöntem ve örneklemler aracılığıyla yapılan araştırmaların sonuçlarıdır. Bu türden sonuçlar ise sözünü ettiğimiz “belirli ve özel koşullarda” görülen sonuçlar olup başka “koşullarda” gerçekleşmeyebilirler. Onları mutlaklaştırmak, insanın başına tarih içerisinde defalarca geldiği gibi birçok soruna neden olabilir, olmaktadır. Bunların her zaman doğru olmayabileceği, herkes tarafından çok uzun süreler boyunca doğru kabul edilseler bile yeni araştırmalarla yanlışlanabilecekleri bilinmelidir. Dolayısıyla, özellikle de küresel bir pandemi ile mücadele ettiğimiz ve en küçük bir umut ışığını bile büyük bir heyecan ile karşıladığımız bu zor günlerde bazı tekil ve elbette hangi koşullarda gerçekleştiklerini bilmediğimiz araştırmaların sonuçlarını bilimsel doğrular olarak lanse etmek büyük cehalet. Üstelik sözü edilen bulgular, biraz tıp bilgisine sahip olan herkesin de görebileceği gibi son derece şaibeliyken.

Zehir ve dozu meselesi

Öncelikli olarak vurgulamak gerekir ki, ACE2 reseptörlerinin “bloke edici bir etkiye sahip oldukları” iddiası bilim adamları arasında kabul edilmiş ortak bir görüş değil. Aynı şekilde nikotinin virüsün yerleşmesine mani olduğu görüşü de öyle. Bir diğer ifadeyle, haberlerde karşımıza çıkan araştırmaların temel hareket noktalarını teşkil eden ve bilimsellik iddiasının üzerlerine kurulduğu her iki nokta da kesinlik arz etmiyor. Dolayısıyla iki belirsiz hareket noktası üzerine inşa edilen bir görüş ne kadar bilimsel olabilir? Olmaz. Evet, nikotinin insan vücudu üzerinde olumlu etkileri olabileceğine, mesela Parkinson, Alzheimer ya da bunama gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabileceğine ilişkin bazı araştırmalar var. Fakat bu araştırmaların hem uzun yıllara dayanan klinik verilerle desteklenmesi gerekiyor, hem de söz konusu araştırma sonuçları herkesin nikotin kullanabileceğine işaret etmiyor. Üstelik bu araştırma sonuçları kesin yargılara dönüşse bile, nikotinin belirli bir kontrol sistemi çerçevesinde kullanılması gerekir.

Tarihte bazı hükümdarların zehirlenme tehlikesine karşı bağışıklık geliştirmek için kontrollü biçimde ve belirli dozlarda zehir aldıklarını biliyoruz. Hipokates’in dediği gibi, “zehir ile zehir olmayanı ayıran dozdur.” Nikotin bir zehir ve özellikle de sigara kullanımı yoluyla alınan nikotinin miktarı fazlasıyla yüksek. Bir dal sigarada 12 miligram nikotin var ve içen kişi bunun 1 ila 3 miligramlık kısmını vücuduna alıyor. Nikotinin bir şekilde bazı noktalarda faydalı olduğunu düşünsek bile, sigara içmek suretiyle bu türden bir kontrolsüz nikotin alımının insan bedenine herhangi bir fayda sağlayabileceğine inanmak kelimenin tam anlamıyla delilik olur. Üstelik sigara sadece nikotinden ibaret değil ki! Tütün mamullerinin yüzlerce zararlı maddeyi ihtiva ettiğini, insan vücuduna korkunç zararlar verdiğini herhangi bir bilimsel şüphemiz olmadan, “kesin” olarak biliyoruz.

Sigara insana ne yapar?

Yapılan bilimsel araştırmalar kesin olarak göstermektedir ki, tütün kullanımı en başta solunum ve kan dolaşım sistemi olmak üzere vücudun hemen her birimine zarar vermektedir. Kalp ve damar hastalıkları riskini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarmakta, akciğerlere korkunç hasarlar vermektedir. Kuşkusuz tütün kullananın kendi özel durumu, kullanım süresi, yaş gibi faktörlere göre farklılıklar göstermekte birlikte, sigara akciğerlerde kalıcı hasarlar meydana getirmektedir. Solunum sisteminin en büyük düşmanı olan tütün dumanının solunması ile birlikte akciğerlere çekilen aerosol, bağışıklık sistemini tahrip etmekte, birçok akut ve kronik rahatsızlığa neden olmaktadır. Ayrıca duman akciğerlerin öksürük reflekslerini engelleyip solunum yolları ve akciğerlerin kendilerini savunma mekanizmalarını devre dışı bırakarak bakteri ve virüslerin hem solunum yollarında hem de akciğerlerde tutunmasını kolaylaştırmaktadır.

Bağımlılık yapan bütün maddeler gibi bağışıklık sisteminin düşmanı olan sigara, Covid-19 sürecinden önce yapılan koronavirüsler ilgili araştırmalarda da açık bir şekilde ortaya konulduğu üzere, bu virüslerin yayılımı açısından yüksek risk oranına sahiptir. Elektronik sigara ve nargilenin de aynı etkilere hem de fazlasıyla sahip olduğunu bilimsel çalışmalar ortaya koymuştur. Elektronik sigaradan dolayı akciğerleri iflas eden ve organ nakline kadar giden süreçlere maruz kalan ve hayatlarını kaybeden birçok genç hastanın kayıtlara geçtiğini biliyoruz. Bu bakımdan, sigarayı azaltmak değil, tamamen ve bir an önce bırakmak gerekir. Çünkü günlük bir dal sigara içenlerde bile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski içmeyenlere göre çok çok yüksektir.

İçinde sadece nikotin yok ki

Fransa’da yapılan ve bulguları Amerika ve Çin’deki araştırmalarla da desteklenen “nikotinin hastalığa iyi geldiği” iddiasının temelindeki araştırmaların doğru ve “bilimsel gerçekliği” yansıttığı bir anlığına hayal edelim. Ya bunun tam aksini gösteren çok daha fazla sayıdaki araştırma ne olacak? Koronavirüs sürecinde yapılan araştırmaların çok daha büyük kısmı, söz konusu araştırmaların tam tersine bulgularla dolu. Kalp, tansiyon ve şekere ilave olarak astım ve KOAH gibi solunum temelli kronik hastalıklara sahip olanların koronavirüs karşısında gerçek anlamda savunmasız oldukları ve bu tür hastalar arasında ölüm oranının çok yüksek olduğu artık sadece klinik bir bulgu bile değil, günlük hayatımız içerisinde denk geldiğimiz bir gerçeklik. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA), İngiltere Sigara ve Sağlık Hareketi’nin (ASH), İstanbul Tabipler Odası’nın ya da Türkiye Sigarayla Savaş Derneği’nin sigara ve Covid-19 arasındaki ilişkiye dair paylaşımları bir yana, dünyanın birçok yerinde yapılan onlarca çalışma sigara kullanımının hastalığa yakalanma riskini arttırdığını göstermektedir. Yoğun bakım desteğinin, mekanik ventilasyon ihtiyacının ve ölüm riskinin sigara kullananlar arasında kullanmayanlara nazaran çok daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Kalıcı hasar bırakır

Bütün bu anlattıklarımızdan, sigara kullanımının koronavirüs hastalığını iyi gelebilmesinin mümkün olmadığı herhalde anlaşılmıştır. Solunum yollarını ve akciğeri hedef alan, iyileşme durumunda bile akciğerlerde kalıcı hasarlar bırakan Covid-19 virüsü ile mücadele etmek için onunla aynı etkileri yapan tütünden medet ummak hiç de akıllıca değil. Sigara içenlerin akciğerlerinin kapasitesindeki düşüş, mukus dengesindeki bozulma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan tıkanma iltihap oluşumu için en verimli zemini meydana getirmekteyken, ağır vakalarda solunum ve akciğer yetmezliğine yol açarak ölüme neden olan Covid-19’a tütünün iyi gelebileceğini düşünmek yalnızca yanlış değil, aynı zamanda saçma da. Umarım sevgili okurlarımız arasında bu türden bir düşünce içerisinde olanlar yoktur.

[email protected]