Kültürel diplomasi ve Türkiye
ABONE OL

Bir zamanlar merkezî politikanın büyük meseleleri karşısında ikincil, diğer kamu politikalarına bağımlı, cazibesi düşük bir araştırma alanı görülen kültür politikası gibi kültürel diplomasinin de günümüzde siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve iletişim disiplinlerinin revaçta olan konuları arasında yer aldığı bilinmektedir. Ülkelerin, savaşın tabiatının değiştiği, yeni savaşlardan hibrit savaşlara geçildiği bir dönemde kültürel diplomasi ve yumuşak güç unsurları sayesinde diplomatik anlamda aşamadıkları birtakım duvarları ve engelleri yabancı kamuoylarının kalbine girerek aşmaya büyük önem vermeleri bunun arka planını oluşturur. Hemen her ülkenin gerek yeni medya gerek yüz yüze ilişkileri içeren kültürel unsurlar aracılığıyla milletlerin birbirlerini tanımasını sağlama ve bu sayede kurulabilecek iş birliği ve ortaklıklarla güçlerini arttırma çabaları söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan Türkiye'nin Yumuşak Güç Enstrümanı Olarak Kültürel Diploması ve İletişim (2022) adlı kitap bunun bir göstergesi. Bilgi ve entelektüel donanımları farklı olan akademisyenlerin kamu diplomasisinin bir alt başlığını oluşturan meseleyi teorik boyutu, yumuşak güç enstrümanları, sivil toplum, medya, akademi, yerel diplomasi ağları ve somut örnekler üzerinden ilmek ilmek örerek çok boyutlu bir şekilde tahlil edişleri, anlamlı ipuçları barındırmaktadır. Dikkate alınması gereken bir başka nokta da, çalışmanın aynı zamanda ülkemizin son yirmi yıldaki yumuşak gücünün geçmişte hiç olmadığı kadar aktif şekilde kullanılmasına ilişkin önemli bir analitik çerçeve sunmasıdır. Bu yönüyle belli başlı meselelerin tartışılmasına ve ilerideki çalışmalara zemin oluşturacak kavramsal ve metodolojik bir çerçevenin gelişmesine katkıda bulunduğu açıktır. Bir yandan başta "Ulusal Kamu Diplomasisi Strateji Belgesi ve Eylem Planı"na dikkat çekilirken, diğer yandan da Türkiye'nin dostluğa, kardeşliğe, yardımlaşmaya, dayanışmaya, paylaşmaya ve birlikte büyütmeye dayalı yaklaşımlarının "kültürel diplomasi" kapsamında ele alınması sağlanmıştır.

Yumuşak güç

Bir ülkenin kendisi hakkındaki pozitif duygu ve düşünceleri güçlendirmesi ve olumsuz imajı kırması nedeniyle başka kamuoylarına nüfuz edebilmeye zemin hazırlayan kültürel diplomasi kavramı, temelde ülkelerin itibar stratejilerinin bir parçasıdır. Kültürel küreselleşmenin derinleştiği 21'inci yüzyılda uluslararası arenayı etkilemenin kilit araçlarından biri olmasının da sebebi budur. Bununla birlikte kapsama alanı ve göndermeleriyle kültürü içeren her tür kültürel alışverişin kültürel diplomasi kavramı çerçevesinde ele alınamadığının altı çizilmelidir. Çünkü "kültürel diplomasi, bir ülkenin dış politika amaçlarına yönelik bir etkinlik olmalıdır. Bu yüzden devlet örgütü içinde ve devlet örgütü tarafından desteklenen inisiyatifler kültürel diplomasi etkinliği olarak kabul edilebilir." Başka bir anlatımla, kültürel diplomasinin, yardımdan eğitime, dilden dış politikaya kadar geniş bir alanda diğer kamu politikalarıyla, aktörlerinin projeleri ve faaliyetleri ile irtibatlı olması nedeniyle söz konusu ayrımın dikkate alınması önemlidir.

Kültürel etkileşim

Kavramın bu çetrefilliğini bir kez aştıktan sonra kapsayıcı bir açıklamaya ulaşmak için kültürel diplomasinin iki yönlü ya da tek yönlü bir iletişim etkinliği olabildiği hususu gündeme gelir. Mesela Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının kültürel diplomasinin bazı araçlarını kullanarak ABD'nin New York şehrinde açtığı "Amerikalı Osmanlılar" ve "Efsanelerle Ayasofya" adlı iki sergi veya Cezayir'de ülkemizin katkılarıyla düzenlenen "Piri Reis'in İzinde: Kitab-ı Bahriye'ye Göre 16. Yüzyıl Cezayir Tarihi Sempozyumu ve Sergisi", tek yönlü iletişime dayalı bir etkinlik olarak kabul edilir.

Buna karşın Türkiye ile Katar'ın öğrenci değişim programı gerçekleştirmesi yahut Bosna- Hersek'teki okullarla Türkiye'deki okullar arasındaki kardeş okul projesi iki yönlü iletişime dayalı bir etkinlik çerçevesinde mütalaa olunur. Her iki durum da Richard Falk'un deyimiyle kültürel diplomasinin ülkeler arasında resmî ve/ veya gayrı resmî bir kültürel etkileşim yaratan ve bunu sürdüren bir süreç olduğunu gösterir.

Üç önemli nokta

Geniş bir perspektifle kültürel diplomasiyi mercek altına alan Kültürel Diploması ve İletişim adlı çalışmanın genel çerçevesiyle ilgili olarak üç noktaya işaret edilmelidir: İlk nokta, bu kitapta kültürel diplomasi teorik yanlarıyla, aktörleriyle (siyasetçiler, kurum ve kuruluşlar, kültür üreticileri ve son olarak da kültürel ürünle karşılaşan kişiler ihmal edilmeden) birlikte düşünülmüştür. İkincisi, metnin bütününde yer alan örnekler, sadece Türkiye ile sınırlı tutulmamıştır. Bununla birlikte Türkiye üzerinden sunulan örneklerin genel çerçevesi başka ülkeler için de açıklayıcı bir nitelik taşımaktadır. Üçüncü nokta ise, mümkün olduğunca disiplinlerarası bir yaklaşımın benimsenmesi ve kültürel alanın tüm boyutlarının meseleye dâhil edilmesidir.

Kamu diplomasisine yumuşak güç ve kültürel boyut üzerinden açılım getiren kitap, on bir bölümden oluşuyor. Zakir Avşar imzalı "Teorik Çerçevede Kültürel Diplomasi" başlıklı birinci yazıda, kültürel diplomasinin mahiyeti, tarihsel gelişim süreci, kapsamı, belli başlı diplomasi modelleri ve alandaki güncel tartışmalar yer alıyor. Yazıda adı geçen Kültürel Diplomasi Enstitüsü mesela kültürel diplomasiyi "ilişkileri güçlendirmek, sosyo-kültürel iş birliğini genişletmek ve ulusal çıkarları desteklemek için fikirlerin, değerlerin, geleneklerin, kültür ve kimliğin diğer yönlerinin devlet, özel sektör veya sivil toplum tarafından değişimine dayalı eylemler" olarak tanımlıyor. Kültürel diplomasinin de tıpkı kültür kavramı gibi başlıca iki anlamda kullanıldığına dikkati çekmek lazım. İlk anlamıyla kültürel diplomasi, soyut bir teorik ve analitik kategoridir ve tekil hâlde kullanılır. İkinci anlamıyla ise, bir devlete ya da onunla irtibatlı kurumsal yapıların faaliyetlerine dair somut bir olgudur ve çoğul şekilde kullanılır. Örneğin Louis Belanger kültürel diplomasiyi "kültür, eğitim, bilim ve teknik ortaklıkları içeren dış politika faaliyetleri" diye tarif eder. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı incelemeler ise kültürel diplomasi kavramını özellikle yumuşak güç, sivil toplum, akademi, kent, yerel diplomasi ağları ve medya perspektifinden değerlendirir.

Şunu da çok iyi biliyoruz ki; diyalog kurmak için değişime dayalı bir yönelimi içinde barındıran kültürel diplomasi biricik olmadığı için alanla ilgili çalışmalar da ister istemez çok parçalı olmak zorundadır. Nitekim kitabın yedinci makalesi kültürel diplomasi ve yumuşak güç bağlamında Amerikan dış politikasını, sekizincisi Moldova diasporasının Avrupa Birliği ve Moldova Cumhuriyeti kültürel ilişkilerindeki rolünü ele alıyor. Bu iki yazı günümüzün karmaşıklaşan dünyasında kültürel diplomasi değerlendirilirken yumuşak gücün açık hedeflerinin yanı sıra örtük hedeflerin de dikkate alınmasının gerekliliğini göstermektedir. Ağırlık merkezini kurumların oluşturduğu dokuz, on ve on birinci metinlerse Türk Kızılayı, AFAD ve YTB'nin kültürel diplomasideki rolünü inceliyor. Kitabı oluşturan bölümler, kültürel diplomasinin diğer milletlerle iletişim geliştirmeyi, güven inşasını, kültürel/siyasal tanımayı, ekonomik çıkar sağlamayı, ulusal kültürün imajını ve saygınlığını arttırmayı öncelediğini gösteriyor. Ön yargıları ortadan kaldırmayı, ulusal kültürle ilgili olumsuz görüşlerle mücadele etmeyi, daha sonra başka alanlarda gerçekleştirilebilecek ortaklıklar için zemin hazırlamayı, belirli söylem, inanç veya ideolojilere dayalı bir dünya görüşü ortaya koymayı amaçladığını da.

Türkiye'nin enstrümanları

Hem bir duruma hem de sürece gönderme yapan kültürel diplomasinin zahmetli ve sürekli uyanık olmayı gerektirdiğini fark ettiren kitaptaki makalelerin büyük bir kısmının farklı bir sorunsaldan/örneklem alanından hareket ettiği dikkatli okuyucunun gözünden kaçmayacaktır. Makalelerin değişik sorunsallardan hareketle kurgulanması nedeniyle, literatür seçiminden kavramsal çerçeveye, metinlerin kurgusundan iç düzenlemesine kadar bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, eşyanın tabiatı gereği ve yazarların bilinçli tercihinin sonucudur. Buna mukabil yazılanlar Türkiye'nin en önemli dönüşüm yıllarından birini simgeleyen 2002'den bu yana yumuşak gücünü aktif duruma getirdiğini; değerlerini, gelecek tasavvurunu ve kültürel niteliklerini dünyaya anlatma çalışmalarına hız kazandırdığını gösteriyor.

Meseleyi hem kuramsal bir yaklaşımın ifadesi olan epistemolojik açıdan hem de dünyadaki değişimleri dikkate alan ampirik/tarihsel bir yaklaşımla ele alan makaleler, kültürel diplomasi açısından önem arz eden dönemeçlere ışık tutuyor. Kültürün çağdaş toplumda sosyal ilişkileri ve kimlikleri biçimlendirmede benzersiz bir rol üstlenmesi Türkiye'nin yumuşak güç enstrümanlarını devreye sokmasını beraberinde getirmiştir. Aslında son derece görünür olmasına rağmen genelde gözden kaçırılan gelişmelere tekrar bakılması gelecek açısından da değerli. Ülkemizin Avrupa Birliği, Orta Doğu, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar, Kafkasya ve Afro-Avrasya ile ilişkilerini geliştirmesi Türkiye'nin önünü açmıştır. Örneğin Türkiye-Pakistan Kültür Derneğinin, 1953-1989 yılları arasında Pakistan Postası adıyla yayımladığı dergi, Türkiye Büyükelçiliği tarafından 2010'da tekrar yayımlanmaya başlamıştır. Türk kültür endüstrisinin ürünü olan filmlerle dizilerin ihraç edildiği ülkelerde beğenilmesi ve bu çerçevede ülke sayılarının giderek artması kültürel diplomasi alanına önemli katkılar sunmaktadır. Bu örnekler, Fahrettin Altun'un da işaret ettiği üzere "21. yüzyıl kamu diplomasisi anlayışının" dolayısıyla onun "etki gücünü artıran ana aktör" olarak "kültürel diplomasi ve yumuşak güç enstrümanları"nın ne kadar önem arz ettiğini belirgin kılmaktadır. Yazıların ortaya koyduğu perspektif Raymond Williams'ın 1976 tarihli Anahtar Sözcükler adlı kitabında kültür kelimesinin karmaşık yapısına işaret eden "Kısmen birkaç Avrupa dilindeki girift tarihsel gelişiminden, fakat esasen birkaç ayrı entelektüel disiplindeki ve birkaç ayrı ve de bağdaşmaz düşünce sistemindeki önemli kavramlar için kullanılmasından dolayı bu böyledir." açıklamasının ne kadar haklı olduğunu bir kere daha düşünme fırsatı sunmaktadır.

Kavramsal repertuar

Günümüzde kültür ve sanat yönetimi bölümlerinin eğitim ve öğretim programlarında meselenin diplomatik yönünden ziyade yönetim boyutu ön planda tutulmaktadır. Sahasında önemli bir boşluğu dolduran Kültürel Diplomasi ve İletişim, sadece kültürel diplomasinin mahiyetini öğrenmeyi arzu edenler için değil, dünyadaki ilişkileri kültür ışığında incelemek isteyen tüm sosyal bilimciler için de değerli bir kaynaktır. Hâlihazırda uygulama alanının genişlediği ve çeşitlilik gösterdiği kültürel diplomaside, ülkemizin üniversiteler, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, AFAD, Türk Kızılayı üzerinden sürdürdüğü hakikat mücadelesini farklı disiplinlerden gelen ve kuramsal yaklaşımlar, kavramsal bagajlar, metodolojiler ve örneklerle incelemek için de bulunmaz bir imkân.

Kamu diplomasisi literatüründe kendisine yer edinen Kültürel Diplomasi ve İletişim, başta devlet olmak üzere çeşitli kamu erklerine, siyasal kurum, yapı, süreç ve ilişkilerin bütününe gönderme yapan kültürel diplomasi çerçevesinde hayata geçirilen; ancak kapsayıcı ve sistemli bir politikaya dönüşmesi zaman alan ve kültür projeleri düzeyinde kalan çabaları ve her birinin sorunlarını yeniden tartışmak için sunduğu kavramsal repertuar açısından değerli bir eser.

[email protected]